Soylu Tavır
Türkiye, içeride üç kanlı terör örgütü, dışarıda en az yedi emperyalist devletle mücadele ediyor. Şükürler olsun ki bunu dirayetle yapıyor. İçerideki başarı aşikâr. DAEŞ yok edildi, FETÖ’nün beli kırıldı, PKK ise tükenmek üzere. Tabii bu büyük başarı, devlet-millet işbirliği sayesinde oldu. Ordumuzun ve emniyet kuvvetlerimizin göz kamaştıran zaferi her alanda görülüyor. Şüphesiz burada en büyük pay sahiplerinden birisi de, güçlü kadrosuyla birlikte cansiperane şanlı bir mücadele yürüten İçişleri Bakanımız sayın Süleyman Soylu’dur. Onu hep sahada ve şehit yakınlarının yanı başında görüyoruz.
İçişleri Bakanlığı, önceki gün Şırnak’ta jandarma ve emniyetin ikna çalışmaları sonucunda 5 PKK’lı teröristin daha teslim olduğunu açıkladı. 1 Ocak 2020 tarihinden itibaren silah bırakanların sayısı 181. PKK artık dağlarda barınamıyor. Sayıları her geçen gün azalıyor, yüzlerle ifade ediliyor. Bu yılın sonunda veya 2021’in ilk aylarında inşallah örgütün tamamen çökeceği ve silineceği anlaşılıyor. Bu ümitle bir süre önce “Son Terörist” isimli bir hikâye yazmıştım. Botan’da kıstırılan ‘son terörist’ mecburen teslim oluyor. Eruh’ta ilk katliamını yapan kanlı örgüt, böylece aynı bölgede son nefesini veriyor. Şükürler olsun o hayalim gerçekleşiyor. Türkiye kazanıyor. Elhamdülillah.
“Diyarbakır Anneleri”ninin şanlı direnişini de unutmuyoruz. Bu galibiyetin elde edilmesinde en büyük paylardan biri de şüphesiz bu mübarek annelere ait. Cesaretle gidip HDP’nin önünde oturmasalardı ve çocuklarını ısrar ve kararlılıkla istemeselerdi bu netice biraz gecikebilirdi. Destan yazan bu kutlu anneleri ziyaret edemeyen parti yöneticileri utansın! Yanlarına gidip destek olmayan yarı aydınların gerçekten demokrat olmadıkları, aksine terör örgütünün ve uzantısının yanında yer aldıkları anlaşıldı. Köksüzlük, ruhsuzluk işte budur!
Başta Hatay olmak üzere birçok şehrimizde ciğerlerimiz ormanlarımız yandı. Bir rivayete göre kasıtlı olarak yakıldı. Ve burada şüpheli tek örgüt PKK. Alçak örgüt de zaten üstlendi. Bu çirkef örgüte bağlı, ateşin mi, şeytanın mı çocukları oldukları bilinmeyen nevzuhur rezil paçozlar, utanmadan ormanları kendilerinin yaktıklarını açıkladılar. Bekledim ki, Taksim’de üç ağacı bahane ederek Türkiye’yi yakmak isteyen güruhtan bir ses çıksın. Onların sahte olduğu anlaşılan ‘ağaç severlikleri’ bir nebze depreşsin. Nerde! Üç ağaç için kıyameti koparan o soysuz vandallar, uzun zamandır ortalıkta görünmüyor. Hangi deliğe saklandıları belli değil? Gerçi o zaman da “Mesele Gezi Parkı değil, hâlâ anlamadın mı?” diyerek gerçek kirli amaçlarını ve çirkin yüzlerini göstermişlerdi ama birileri onları sürekli korudu. Bilhassa gayrı millî medya. Peki Taksim’de üç ağaç için ciyak ciyak bağıranlar on binlerce ağacımız kül olurken niçin seslerini çıkarmıyor? Çıkaramazlar, çünkü aynı karanlık ilişkilerin içindeler, aynı örgütlerin ya mensubu veya sempatizanıdırlar. Birbirlerini hiç ısırırlar mı? Bir tarikatın adını kullanarak sapıkça işler çeviren birini eleştirirken çocuklara düşkün olduğunu iddia edenler, niçin yollarını Diyarbakır’a düşürmez, neden orada yavrularına kavuşma nöbetini tutan anneleri görmek istemezler?
Başarılı İçişleri Bakanımızı karalamaya çalışan bazı lâf cambazları, aynı sakızı defalarca çiğnemekten usanmıyor. Neymiş, tarikatlar devlete sızıyormuş. Delilsiz, ispatsız, birkaç örnekten yola çıkarak bütün tarikatları töhmet altına almaya, devletle milletin arasını açmaya çalışıyorlar. Cahilliklerinden tarikatların özü olan tasavvufun bin yıldır Anadolu topraklarını nasıl mayaladığını fark etmiyorlar. Yasakçı ve faşist bir kafayla bugün Türkiye’de milyonlarca bağlısı veya seveni bulunan bütün tarikat ve cemaatlerin faaliyetlerinin sona ermesini çağdışı bir zihniyetle istiyorlar. İnanıyorum ki, FETÖ’yü yok eden devletimiz, ona özenen bazı ahmak gruplar var ise onlara da hadlerini bildirecektir. Ama dindar halkımıza zarar vermeden bunu yapacaktır. Uygun şekilde bütün dinî grupların tam anlamıyla şeffaflaşmasını sağlayacaktır. Hatta herkesin dillendirdiği gibi artık tarikatlar ve cemaatler kanuni bir şemsiye altına alınmalı, sonra da rahatlıkla denetlenebilmelidir. O zaman hain FETÖ gibi kaçaklar ve kaçıklar da olmaz. Tabii tekke ve dergâhlara serbestlik getirilirken aynı yasak kapsamında bulunan, Alevi vatandaşlarımızın Cem evleri ve dergâhları da unutulmamalıdır. Onlar da gönül huzuru içinde açılmalıdır.
Uzun zamandır düşünüyorum: İçişleri Bakanımız Süleyman Soylu milletimiz tarafından niçin bu kadar çok seviliyor? Çünkü samimiyet, cesaret ve fazilet sahibidir. Bütün terör örgütlerinin korkulu rüyasıdır. Yerli duruşa, millî bakışa, soylu bir irade ve tavra sahiptir. Cenabı Allah, onun ve bütün güvenlik kuvvetlerimizin yâr ve yardımcısı olsun; yeryüzündeki mazlumların sığınağı olan Türkiye’mizi her türlü afetten, salgından ve terör belasından korusun.