Soykırımın Kayıtları Yazarlarca Tutuluyor
ABD,
İngiltere ve İsrail’in oluşturduğu “Siyonist Şer Cephesi” Filistin’le birlikte
Lübnan’da soykırım yapıyor. Yazarlar, insanlık dramının kayıtlarını gelecek
için tutuyor.
Dünya yeniden karılıyor. Bugüne kadar birçok bölgeyi
sömüren, insanlarını katleden ABD-İngiltere Emperyalizmi, şimdi de Siyonist
İsrail’e destek vererek zulümlerine devam ediyorlar. Bazı Avrupa ülkelerinin de
sınırsız desteğini alan İsrail terör örgütü, her gün hem Filistin hem de Lübnan
topraklarında kan dökmeye, masum sivillere saldırmaya ve çocukları katletmeye
devam ediyor. Lübnan’dan sonra hedefte Suriye ve Irak olduğu kesin. Sapık
“Vadedilmiş Topraklar” hayaline inanan İsrail’in, kızıl gözünü Türkiye’nin
Güneydoğu ve Doğu bölgelerine de diktiği biliniyor. Bazı saflar, buna inanmazken
son yapılan anketlerde, Türkiye’nin de hedefte olduğu inancı hâkim. Şüphesiz Üçüncü Dünya Harbi gayrı resmi
olarak başlamıştır. Bunu görmemek mümkün değil. Bir yanda adlarını andığımız
emperyalist Batı ülkeleri var diğer tarafta İslam ve Türk dünyası duruyor. Bu
azgın saldırganlara karşı görünen tek çözüm, Türkiye’nin öncülüğünde kurulacak Türk-İslam
Birliği ve bununla birlikte Asya ve Afrika ülkelerinin oluşturacağı “Doğu
İttifakı”dır. Batı’nın saldırganlığı ancak bu şekilde durdurulabilir, hatta püskürtülebilir.
Aksi takdirde Filistin ve Lübnan’ı bombalayan Siyonist şebeke, gözünü önce Suriye
ve Irak’a hemen ardından da Türkiye ve İran’a çevirecek. Sonra sıra, diğer ülkelere
gelecek… Bu kesin! Öyleyse Türk-İslam dünyası ve hür dünya ile bütün mazlum
milletler, Batı barbarlığına karşı yekvücut olmak zorunda. Olmazlarsa, şüphesiz
bu aleyhlerine olacak. Hiçbir ülke kendisini hedefin dışında görmesin. Filistin
ve Lübnan’a sahip çıkılmazsa diğer Asya ve Afrika ülkeleri de hedefte olacak.
Bu iki kıtada bulunan ülkeler, kendi aralarında askerî, ekonomik ve kültürel
işbirliklerini güçlendirmek zorunda. NATO benzeri bir askeri oluşumu Asya ve
Afrika ülkeleri hayata geçirmeli. İşlevsiz BM’nin hiçbir işe yaramadığı ortada.
NATO ise ABD’nin karargâhı. Bu iki kuruluşun alternatifleri Asya ve Afrika
ülkeleri tarafından gerçekleştirilmezse kanlı Siyonist virüsünün bütün dünyayı
saracağına inanıyorum.
YAZARLAR KAYITLAR’I TUTUYOR
Yıldız Ramazanoğlu
“Filistinliler ve Suriyeliler” için kaleme aldığı yazıları Kayıtlar adıyla kitaplaştırdı. Eser iki ana dosyadan oluşuyor:
“Suriyeliler” ve “Filistinliler”. İslam Coğrafyasını bilhassa komşumuz Suriye
ve diğer ülkeleri gezen ve intibalarını anlatan Ramazanoğlu, “mülteci”
meselesine vicdan sahibi bir aydın sorumluluğu taşıyarak bakıyor. Çünkü o ümmetin
kardeşliğine ve insanların barış içinde yaşama arzularına inanan bir Müslüman
Hanım münevver. “Filistin meselesi hepimizin çocukluğunu zehirleyen,
televizyonda gördüğümüz yıkıcı kıyıcı görüntülerle aklımızı, kalbimizi
yaralayan merkezi bir kötülük.” diyen yazar, bu zulmün sona ermesi için
sanatçılara ve aydınlara büyük görev düştüğünü hatırlatıyor. Açılan sergilere,
düzenlenen şiir programlarına büyük bir rikkatle ve dikkatle yaklaşıyor. Farklı
ülkelerin ressamlarının, şairlerinin, müzisyenlerinin, yazarlarının bir araya
gelip güç birliği edip buluşmalarının önemine temas ediyor. Bazıları, İsrail’in
7 Ekim 2023’te azgınlaştığını ve barbarlaştığını sanıyor. Hâlbuki İsrail’in
yaptığı toprak hırsızlığı ve işlediği cinayetlerin tarihi, çok daha eskilere
dayanıyor. Yazarın düştüğü şu not unutulmamalı: “Mesele Ocak 2006’da
Filistin’de yapılan seçimleri Hamas’ın kazanmasıydı. İstedikleri guruba oy
vermeyen halkın öldürücü bir ambargoyla İsrail, ABD ve AB tarafından
cezalandırılmasına hiçbir tepki gelmemişti dünyadan. Bir kere daha görülmüştü
ki bölgede güya demokrasi getirmek için işgallere girişenler, demokratik
sonuçlara asla hazır değillerdi.” Gazze’nin ve saldırıya uğrayan bütün
bölgelerin unutulmaması ve cinayetlerin belgelendirilmesi için çalışmalar
yapılmasının önemi üzerinde duran Ramazanoğlu, “Uçuşan imgelerle hayaletler
hâlinde çevremizde dönen ama sonra hemen unutulan Gazze billurlaşmalı. Belki o
zaman kimse dokunamaz. Kelimenin ve görüntünün diline aktarılmadıkça yok
sayıldığımız bir dünyadayız çünkü. Kendimiz hakkında sürekli delil toplamak
durumundayız.” Yıldız Ramazanoğlu çok önemli ve değerli bir sözlü tarih
çalışması yapıyor. Pek çok kişiyle görüşüp yaşadıklarını tespit ediyor.
Tarihçiler için geleceğe kesin vesikalar bırakıyor. Bu metinlerden
yönetmenlerimiz, şairlerimiz, bestecilerimiz de istifade etmelidir.
DİRİLİŞE ŞAHİTLİĞİM
Temel Hazıroğlu, Sezai Karakoç ve Dirilişe Şahitliğim adlı
eserinde önemli tespitlerde bulunuyor, fikir dünyamıza makul teklifler
getiriyor. Yazar, Sezai Karakoç’un yakınında bulunmuş bir kültür adamı. Bunu
Önsöz’de okuyucu ile paylaşıyor ve şöyle diyor: “Biz, Karakoç’u ve fikirleri daha
iyi anlamak, düşüncelerinin arka planını, özünü ve gerekçelerini, başka bir
deyişle ‘Diriliş davası’nı daha yakından kavramak için bir öğrenciden de öte
bir talebe gibi yanında, dizinin dibinde bulunup demlenmeye çalıştık. Çünkü
‘hür ve bağımsız bir aydın’ olarak, bir arı gibi düşüncelerinden, çiçeklerinden
ve özlerinden bir şeyler kapıp bal yapma ve bir Diriliş eri gibi savaşıp aşkla
ve şevkle mücadele etme sorumluluğumuz vardı.” Diriliş Öncüsü hakkındaki şu
satırlar hakkı teslimdir: “Sezai Karakoç, çağımızın yaşayan en büyük düşünce ve
fikir adamlarından biridir. Çağdaş edebiyatımızın kurucu isimlerindendir.
Karakoç, Türk dilinin eşine az rastlanır büyüklükte bir şairi olmanın ötesinde,
bütün bir İslam coğrafyası ölçeğinde bilge bir düşünürdür. Özgün ‘Diriliş’
düşüncesini bütün boyutlarıyla ortaya koyan ve bu çerçevede yol alan çok yönlü
bir mütefekkirdir.” Karakoç’un İslam ülkelerinin birleşmesi gerektiği, aksi
takdirde küçük devletler olarak yaşayamayacakları düşüncesini/hakikatini
hatırlatan yazarın gönül gözüyle mütefekkir şairimizin portresi şöyledir:
“Sezai Karakoç, İslam düşünce akımının en önemli öncü ve temsilcilerinden biri
olarak doğmuş, son asırda yaşayan en büyük düşünce ve fikir adamı olarak
temayüz etmiş ve ortaya, bünyesine canlı hareketli, enerjik ve etkin temel dinamikler
barındıran bir Diriliş tezi deklare etmiştir.” Eser şu bölümlerden meydana
geliyor: “Ustalar Nasıl Yaşatılır?”, “Sezai Karakoç’un Hayatı ve Şahsiyeti”,
“Dört Yıkılış”, “Dört Yükseliş”, “Diriliş Düşüncesinin Doğuşu”, “Diriliş
Düşüncesinin Temel Dinamikleri”, “Saatleri Dirilişe Ayarlamak.”
KAR GİBİ PATİSKALAR
Cihan
Aktaş’ın ilk hikâyesi 40 yıl önce yayımlanmıştı. Kıymetli yazarımız, bu anlamlı
yıldönümünü yeni bir hikâye kitabı olan Kar
Gibi Patiskalar ile karşılıyor. Hikâye severlerin görmesini ve okumasını dilediğim
kitap, kalbe dokunan, insanı düşündüren ve ezberleri bozan değerli metinlerden
oluşuyor. Hikâyeciliğimize yeni bir katkı olarak gördüğüm eserde bulunan
hikâyelerin isimleri şöyle: “Küçük Bir Özür”, “Tensör Biliyor”, “Geyikli Evin
Hanımefendisi”, “Bir Dinlenme Anı, Upuzun”, “Keklik Sesi”, “Ürkekliği Onun”,
“Sadun Durhun Kim, Nasıl Bir Adam?”, “Düğündekiler”, “Esnaftanım Ben”, “Gelip
Gecenin Sözü” ve “Kar Gibi Patiskalar”
BİLMEK VE OLMAK
Şiirleri,
incelemeleri, denemeleri, düşünce yazıları ve tercümeleriyle Türk edebiyatına
çok güzel eserler kazandıran akademisyen Turan Koç’un yeni kitabı, Bilmek ve Olmak Üstüne Konuşmalar başlığını
taşıyor. Turan Hoca, davet edildiği muhtelif yerlerde edebiyatın, fikir
dünyamızın ve tasavvuf âleminin muhtelif meselelerine dair yaptığı konuşmaları
yeniden gözden geçirerek bu konuşmaları günümüze ve geleceğe kazandırmış
bulunuyor. Aslında bu tür çalışmalar, şifahi kültürümüzün yazıya geçmesi ve
kalıcı hâle gelmesi adına son derece büyük bir önem arz ediyor. Beş farklı
konuşmadan meydana gelen kitabın bölüm başlıkları şöyle: “Bilmek ve Olmak”,
“Batı Tefekkürü ve Tasavvuf”, Doğunun Ruhu”, “Kulluk Bilincinin Boyutları”,
“Tasavvuf Üstüne Bir Söyleşi”.
Erol
Erdoğan’ın Saklambosi, Cihan
Çetinkaya’nın El-Kadîm Turuncu Kitap
ve Halit Selim Dönmez’in Eza Sahası
İçinde isimli kitapları da, yukarıda bahsettiğim diğer eserler gibi İz
Yayıncılık tarafından kültür hayatımıza kazandırıldı. Zihin dünyamızda, fikir
âlemimizde, sanat vadimizde, inanç dünyamızda ve hadiselere doğru bakışımızda
etkili olan, içimizde derin ve anlamlı ‘iz’ler bırakan bu mühim eserleri, bütün
kitapsever okuyucularıma ve meraklı dostlarıma hararetle tavsiye ediyorum. Yeryüzünde
hem dün yaşanmış hadiseleri, hem de bugün cereyan eden olayları tam anlamıyla
kavrayabilmek ve doğru yorumlayabilmek için emek ürünü bu eserleri okumak,
anlamak zorundayız. İyi ki vicdanlı yazarlar aramızda var. Kalplerini dinliyor,
çağlarına tanık oluyor ve tarihe not düşüyorlar.