Dolar (USD)
34.53
Euro (EUR)
35.99
Gram Altın
3003.35
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
29 Aralık 2021

Sosyal şuur

Şuur: ‘’Bir şeyi anlama, tanıma ve kavrama gücü. Kendi varlığından, benliğinden haberdar olma hissi’’ (D. Mehmet Doğan) Nurettin Topçu ‘’Var olmak’’ adlı makalesinde şöyle der: ‘’Var olmak, düşünmek ve hareket etmektir. Vakıa hayvanlar da hareket ederler. Lâkin onların hareketleri şuurlu değildir’’

Demek ki bütün varlıkların içinde şuur sadece insana mahsustur. Bitki ve hayvanlar canlı varlıklar olsalar da onlarda şuur yoktur. Halit Ziya Ülken ‘’Varlık ve Oluş’’ adlı eserinde şöyle der: ‘’İnsani varlık şuurdan ibaret değilse de, şuurla kendini bulur’’

‘’Düşünüyorum, o hâlde varım’’ diyen Descartes’e karşı Niethzche: ‘’varım öyleyse düşünüyorum’’ demişti. Bu söz evrende bulunan bütün varlıkları kapsamasa da önemli bir şey ifade eder.

Halit Ziya Ülken aynı eserinde derki: ‘’İnsanda varoluş düşünceden önce gelir.’’ Yani insan, kendine has bir varlığa sahip olduğu için düşünür ve varoluşunun farkına vararak şuur kazanır.

İnsan, içinde yaşadığı toplumun kültürüyle, sanatıyla örf ve adetlerin alışkanlıklarıyla veya basıncı ile duyar. Çocuk yaşından olgunlaşıncaya kadar bu etkiler içinde gider gelir. Bazen karşı koyar, bazen coşturulur, bazen ilgisiz kalır.

Ancak her birinde olumlu ve olumsuz etkilerini mutlaka alarak yaşar. Başlangıçta bunun farkında olmasa bile, sonunda kendini kuşatan bir çevre içinde bulur. Sosyal şuur böylece oluşur.

Bu bağlamda her birimiz içinde yetiştiğimiz sosyal çevrenin izlerini taşırız. Sosyal şuur konusunda filozofların birbirinden farklı fikirleri bulunmaktadır. Sosyal şuur konusu bu köşenin sınırlarını aşacak kadar derin bir konudur. Burada altını çizmek istediğim husus: Her birimiz ait olduğumuz toplum içinde sosyal şuuru kazanırız.

Mustafa Kutlu’nun hikâyeleri bu anlamda oldukça önemlidir. Onun hikâyelerinde geçen her bir karakter, Türk toplumunun sosyal şuurunu yansıtır. Bu bakımdan Kutlu’nun hikâyelerini okumak toplumumuzu anlamaktır. Toplumumuzu anlamak, kendimizi anlamaktır.

Bir toplumu teşkil eden bireylerin aralarındaki dayanışmanın, karşılıklı ilişkilerin, bir millete ait olma duygusu sosyal şuuru gösterir. Bireylerin kişisel davranışları, alışkanlıkları farklı nitelikte olsa da, bir zorluk karşısında gösterilen dayanışma örnekleri sosyal şuurun neticesidir.

Hele söz konusu zorluk bir dış tehdit ise, bu tehdidin nasıl oluştuğunu hiç sorgulamadan pek çok fedakârlığa katlanılabilir. Daha önceki yazılarımda vurguladığım gibi, bunun iki temel nedeni vardır.

Biri insanın bekâ içgüdüsü ile hayatın sürdüğü, köklerin salındığı toprak arasındaki ilişkinin sonucudur. Diğeri ise, insanda var olan bir değerler manzumesine, bir ülke halkına, bir bütüne ait olduğunun neticesidir. Bütün bunlar sosyal şuur ile gerçekleşir.

Dış politikada başarılı olmamızın yolu iç bütünlüğümüzü güçlendirmekten geçer. Dolaysıyla siyasetçilerimiz günlük siyasi polemikler uğruna sosyal şuurumuza zarar verecek ifadelerden kaçınmalıdır. Tam aksine iyi bir siyasetçi, sosyal şuurun gelişmesine katkı sağlar.