Sosyal mutasyona yönelik 28 Şubat ve türevleri
Genel itibariyle dünyanın herhangi bir yerinde veya ülkemizde; tarihsel süreçlerin ve gelişen Olayların, acıların, yıkımların ve oluşumların kodları, tarihin geçmişinde aranmalıdır. Yakın veya uzak fark etmez, Tarihsel süreçte, o olayla ilgili verileri alıp incelediğimizde, oluşabilecek sonuçları da tüm gerçekliği ile tahmin etmek zor olmayacaktır.
Ülke olarak,
siyasi, sosyal, kültürel ve özellikle ekonomik olarak çok büyük bedeller
ödediğimiz 12 Eylül Cuntası’nın kodlarını da içinde barındıran 28 Şubat süreci,
Türkiye'nin, 21 yüzyılda demokratikleşme sürecinde daha bağımsız bir devlet
olma gerçeğini, sabote etmeye yönelik postmodern bir projeydi.
Tarih
boyunca, devletler üç ana eksen üzerinde kurulur. Sistemler, bu üç eksen
ile devletin yaşam alanını oluştururlar.
Bunlar
Militarizm, Parlamenterizm ve Bürokrasidir.
Devlet
mekanizmasında, bu üç eksenin, orantılı ve dengeli bir şekilde işlevsel olması,
hayati önemde bir olaydır.
Bu üç
eksenden herhangi biri, olması gereken işlevselliğinin dışına çıkarsa, doğal
olarak diğer alanlarda bozulur ve tabiri caizse, devlet anatomisi, ciddi bir
Deformasyona uğrar.
Darbe
kültürünün bağrından çıkmış sosyal ve siyasi mutasyona yönelik 28 Şubat ve
türevleri kalkışma ve deneyler, devlet mekanizmasına ve anatomisine ciddi
zararlar vermiş, hem toplumsal hem de kurumsal anlamda yıkım ve tahribatlara
neden olmuştur.
Bu zarar,
tahribat, kayıp ve yıkımların etkileri uzun yıllar sürebilmektedir.
Aslında bu
tür müdahaleleri, merkez üssü yeryüzüne çok yakın olan sosyal ve siyasi depremlere
benzetebiliriz.
Jeolojik
olarak, depremin merkez üssü, yeryüzüne ne kadar yakın olursa, etki alanı da o
kadar geniş olur. 28 Şubat ve türevleri, merkez üssü, yeryüzüne (Devletin
merkezine) en yakın noktada olunca, doğal olarak tahribatı da o oranda büyük
oldu.
Zira jeolojinin
alanına giren depremlerin, artçı şokları, depremden sonra kısa bir süre devam
ederken, siyasi depremlerin artçı şokları, asrı aşan zamanlara
yayılabilmektedir.
Jeolojik
depremlerin enkazını, en geç birkaç yıl içinde kaldırıp yerine yeni ve daha
sağlam bir yapı inşa edebilirsiniz, Lakin siyasi ve idari bir depremin
yıkıntıları üzerine yenisini ve daha sağlamını inşa etmek asırlar alabilir.
Tarihimizde
yaşanmış geçmiş darbe gelenekleri 28 Şubatı oluşturan ana etkenlerdir.
Geçmiş
darbelerin iktidar olduğu cunta hükümetlerinin kollarında ninnilerle büyütülen
28 Şubat’ın bıraktığı enkazdan sonra, neredeyse devlet yeniden bir inşa
sürecine girdi. Devlet bürokrasisi, ordusu, tüm kurumları öyle bir darbeye
maruz kaldı ki, ortaya çıkan manzara, bir enkazdan farklı değildi.
28
Şubat’ta, ülkenin silahlı kuvvetlerinin yanında, silahsız kuvvetlerinin de
etkin rol aldığı müşahede edildi. Postmodern apoletlerin emrindeki basın ve bir
kısım apoletsiz STK’lar bu darbenin en etkin silahsız gücü konumundaydı.
Üst aklın
veya dünyaya yön vermeye çalışan ABD’nin şahsında müşahhaslaşan, Gram Fuller'in
Koç'luğunda, Türkiye ile ilgili, onlarca karanlık hesabın anası bir hesap.
Bu hesap ile
apoletsiz kesimlerin cansiperane desteklediği 28 Şubat darbesi ile bir
yerlerden kontrollü TSK'daki kadrolaşmasının önü açılacak, dolayısı ile ileriye
dönük daha kalıcı anti demokratik darbelerin temelleri atılmış olacaktı.
28 Şubat ile
dindarların devletten tasfiye edilmesiyle boşalan kadrolara, sözde daha milli
bir kostüm içerisinde kökü dışarıda kripto üyelerinin yerleştirilmesi
hedeflendi.
Batı Çalışma
Kurumu ve benzeri bazı kurumlar eli ile, ülkede hemen hemen herkes (akademisyen,
politikacı, memur, işçi, kapıcı, seyyar satıcı, öğrenci vs.) bir şekilde
fişleniyordu.
Malum, 28 Şubatçıların
ve derin mihrakların en mahir olduğu iş, önce fişle, sonra yıldır veya ayağını
kaydır, en sonunda da ondan boşalan yere apoletsizleri yerleştir. Basit bir
ilkokul matematiği anlayacağınız.
Ne yazık ki
bu basit ilkokul matematiği ile 28 Şubat’ta binlerce vatan evladı mağdur ve
mahrum konuma düşürüldü, ülke yavaş yavaş zehirlendi, bu habis tümör, devletin
kılcal damarlarına kadar yerleşmek arzusundaydı.
Evet bin yıl
süre biçilen ancak demokrasi ve yaşamın gerçekliği karşısında birkaç yıl
varlığını en ceberut şekli ile sürdürebilen 28 Şubat; ülke ve tarih
gerçekliğimizi saboteye yönelik küresel bir proje olarak tarih sayfalarındaki
yerini almış oldu.