Sosyal medyaya kimlikle girilsin!
MHP’nin bu hafta, TBMM’ye sosyal medyaya giriş için TC NO kullanımı
zorunluluğu getirilmesi yönünde kanun teklifi sunması benim için müjdeli bir haber oldu. Sahte hesapların her geçen gün daha fazla sosyal medya kirliliğine yol açtığına tanıklık etmek bu teklifi sevinçle karşılamamı sağladı!
MHP Kırıkkale Milletvekili Halil Öztürk’ün teklifin gerekçesi olarak kullandığı ifadeler, sosyal medyaya yönelik bir düzenlemenin neden ihtiyaca dönüşmüş olduğunu gayet açık bir şekilde anlatıyor: "Koronavirüs ile mücadele ettiğimiz şu dönemde dâhi durum değişmemiş, sahte hesaplar üzerinden yapılan algı yaratmaya yönelik korku salıcı haberler yüzünden zaman zaman toplumda endişeler yükselmiştir. Bu bağlamda, tüm sosyal medya mecraları için 2018’de yapılan genel bir araştırma sonucuna göre Türkiye; 'Sahte habere en
çok maruz kalan ülkeler' kategorisinde Yüzde 49 ile ilk sırada yer almaktadır. Sosyal medya platformu Facebook’tan yapılan açıklamada 2018’in ilk 3 ayında dünya genelinde 1,2 milyar sahte hesap silinirken, 2019’un aynı döneminde 2,2 milyar sahte hesap silindiği belirtilmiştir.
Tüm dünyanın sahte hesaplarla başı ağrımaktadır.”
Sayın Öztürk’ün verdiği rakam ve oranlar 2018 ve 2019 yıllarına ait olduğu için bu rakam ve oranların arttığını düşünmek için yeterince sebebimiz var.
Yıllardır, sosyal medyaya girişte kişinin kimlik doğrulaması gerekliliğinin zorunlu tutulması, buna yönelik uygulamalar getirilmesi düşüncesinde oldum ve dillendirdim. Yine de niye yalan söyleyeyim, bu denli somut bir adım için böylesi yakın tarih beklemiyordum!
Bu teklifin sonucu ne olur, Meclis’ten ne yönde bir karar çıkar bilemiyorum lakin gördüğüm; küfür, hezeyan, iftira üzerine algı ve propaganda yürüten kesimin bunun konuşulmasından dahi rahatsızlık duymuş olmalarıdır!
Sahte hesaplar arkasına gizlenerek bazı odakların kirli oyunlarını pervasızca sergileyenlerin, iftira ve ayak oyunlarıyla şahsiyet suikastleri yapanların, sırf küfredebilmek için sahte kimliklerle yeni yeni hesaplar açanların, algı operasyonu yürütmek için açtığı sahte hesapların arkasına gizlenerek kötü emellerinin peşinde koşanların bu tekliften rahatsızlık duymalarını gayet doğal karşılıyorum!
Söz konusu teklifin özgürlüklere vurulmuş bir darbe, baskı unsuru olduğu
iddiasındaki zatı muhteremler, gizli kimlikler arkasına saklanarak hukuki, toplumsal her türlü yargılayıcı mekanizmanın denetiminden kurtulmak isteyenlerin kirli işlerini mi özgürlük olarak yorumlarlar!
Sahte hesaplar, her şeyden önce açık kimlikleri, gerçek fotoğraflarıyla var olanları şekilsiz, kimliksiz birer kötülük perileri gibi her türlü denetim ve sorumluluk duygu/kaygısından uzak her yolu/kötülüğü mübah görenlerin salvolarına maruz bırakma olasılığı nedeniyle yanlış değil midir?
İddialarının, savunduklarının, yayıp çoğalttıklarının sorumluluğunu üstlenmeyecek olanlar, bırakınız hukuki müesseseleri toplumsal yapıya karşı dahi en ufak bir yaptırımı/geri dönüşü ile karşılaşmayacak kişilerin bu mecralarda ürettikleri algıların, bitirdikleri insanların sayısı bile belli değil!
Özellikle kadın kullanıcıları pasifize etmek, geri çekilmelerini sağlamak,
etkisizleştirmek, susturmak için fake hesaplar arkasına saklanıp yaptıkları küfürlerin, hakaret ve aşağılamaların en azından toplumsal bir müeyyide ile karşılanması gerekmez mi?
Ettiği küfrün, attığı iftiranın, yaptığı hakaretin anne-babası, ailesi, iş arkadaşları, sosyal çevresi tarafından öğrenilme ihtimalinin, sosyal medya üzerinden yayılacak kaç kötülüğü engelleme gücüne sahip olduğunu düşünebiliyor musunuz?
Ya da terörize iftiralar, itibar suikastleriyle millete, devlete, vatandaşa saldıran tiplerin, gerçek kimliklerinin bilinmesi psikoloji ve bilgisiyle nasıl etkisiz hale getirebileceğini tahmin edebiliyor musunuz?
Diyeceğim o ki, üretilen iyinin/hakikinin/nezaketlinin hırpalandığı bir mecrada gerçek kimlikle var olma zorunluluğu en azından kötülüğün yayılma hızını azaltacaktır; sonucu sabırsızlıkla bekliyorum!
*Twitter.com/sabihadogann