Sosyal medyanın dili
İletişim araçlarımız sürekli güncellenip çoğalırken insanoğlu gerçek dilini ihmal etmeye başladı. Bu ihmalkâr davranış, insanın insanca iletişim kurmasını zayıflattı, daha hoyratça ve acımasızca bir iletişim doğdu.
Sosyal medya, çoğu kez gerçek kimliklerini gizleyenlerin dâhil olduğu, algı yürüttüğü derin bir kuyu haline döndü. İnsanın insana saygısı, sevgisi, merhameti ve muhabbeti azaldı. Kimileri için de görünüş veya gösteriş alanı hâline döndü. Gelinen nokta maalesef duyarsız bir toplum meydana getirdi.
Son zamanlarda sosyal medya aracılığıyla kişilerin şahsiyetine ve mahremiyetine saldırılar artmış durumda. Sosyal medyanın denetlenemez ve sınırları belirlenemez bir alan haline gelişini fırsat bilen kişiler, ne yazık ki sahte kimliklerle saldırılarını, küfürlerini pervasızca devam ettirmektedir. İster gerçek ister sahte kimlikle olsun, sosyal medya ortamında başkalarını aşağılamak, rencide etmek karşılıksız kalmamalıdır. Bizim özgürlüğümüz başkalarının haklarını ihlal ettiği anda biter, üstelik özgürlük hiçbir insana hakaret etme hakkını da vermez.
Dünyayı etkisi altına alan internet teknolojileri toplumumuzu dejenere etme noktasında önü alınamaz bir sel gibi sürmektedir. Sosyal medya ortamlarında boy gösterenlerin bir kısmı, kapitalist bir dille ifade edecek olursak pazarlamacılık yapmaktadır. Pazarcı diliyle hareket edenler her şeyi meta görmekte, satışa sunmaktadır. Ne yazık ki nitelikli işlere olan rağbet azalmaktadır. Keyfilik hüküm sürüyor. Klavyenin başına geçenler dünyayı yönettiğini sanıyor. Kimliğini unutabiliyor, aşırı bir özgüven ve hadsizlikle kendisini piyasaya sunuyor. Bu hırslı, saldırgan ve saygısız davranışın önü olabildiğince açık. Burada bir sınırın çizilememesi, böyle basit ve kimliksiz kişilere cesaret veriyor. Sövüyor, saldırıyor, aşağılıyorlar ama bu yaptıklarının karşılığında bir yaptırım olmuyor. Buna da özgürlük (!) diyorlar.
Türkiye’de son günlerde artan sosyal medya zorbalığının önüne geçmek için atılması muhtemel adımlara karşı çıkanlar, utanmadan buna “özgürlük” diyor. Ülkeyi yönetmeye talip kişilerin çıkıp, basit, seviyesiz ve alaycı paylaşımlar yapması ise daha vahim ve acıdır. Milyonların bel bağladığı bu şahıslar, aslında ilk kez bu kadar boş olduklarını ortaya çıkarmış oldular. Nasıl olur da açık bir gedik yakalarız diye saldırganlaşanların eli boşa çıkacaktır. Ülke güvenliğini tehdit eden, insanların namuslarını hiçe sayan, ailenin kutsallığını ayaklar altına alan aşağılık mahlûkların en ağır biçimde cezalandırılması gerekmez mi? Gerçi şunu da unutuyoruz, sosyal medyayı kullanarak koltuk kazanan ve özel hayatı ihlal eden komploculardan ne beklenir ki?
Bugün itibariyle sosyal medya sanal olmaktan çıkıp basının en hararetli mecrasına dönmüştür. Basın yayın etiğini de hiçe sayan paylaşımların savunulması akıl tutulmasıdır, siyasî hırstır, garazkâr bir yaklaşımdır. “Dizilerim, filmlerim bitsin” ondan sonra interneti kesin diyerek, aile mahremiyetine olan saldırıyı görmezden gelmek, hafife almak ve bunu özgürlüklerin kısıtlanması gibi sunmaya çalışmak gözü dönmüşlük hâlinin belirtisidir. Türkiye’de sokak ağzıyla yürütülen siyasetin geldiği nokta içler acısıdır. Sosyal medyada kullanılan dili teknoloji icat etmedi. Toplumun deşarj olduğu bir yerdir sosyal medya. Bu insanlar, evlerinde nasıl konuşuyorsa aynı dili sosyal medyada da kullanıyor demektir.
Sosyal medyaya kesinlikle bir çekidüzen verilmelidir. Ahlaktan yoksun kişilerin bozuk, boş ve küfürbaz dillerine kilit vurulmalıdır. Toplum yediden yetmişe saldırı altındadır. Dine, insana, değerlere toptan savaş açılmıştır. Bu savaşta herkesin ahlakî olanı desteklemesi gerekir. Sosyal medyanın dili acımasız dünyanın silahı olmuştur. Sosyal medya; görüntü, resim, grafik ve sembollerle ne olursa olsun, değerleri aşındıran, zayıflatan, yok eden bir etkiye sahipse engellenmelidir. Özgürlük, ahlaksızlık değildir. Bu dil, insanca bir dil değildir; insana hitap eden bir yönü de yoktur. Sosyal medya var olmalı ama temiz bir dil ile olmalıdır.