Sosyal medyada neden yokuz?
Eskiden medya, “dördüncü kuvvet” olarak adlandırılır, aslında birinci kuvvet vazifesi görürdü. Şimdi sosyal medya onun yerini aldı. Hükümetlerden bile güçlü konuma geldi. Çocuklardan ve gençlerden başlayarak tüm insanlığı kuşattı. Kitleleri harekete geçirecek, gündemi belirleyecek, hatta ülke yönetimlerini değiştirecek güce ulaştı.
Yazılı ve
görsel medya gerilerken sosyal medya adımlarını hızlandırdı. Neredeyse her girişimci
bir tarz belirleyip sosyal medya yayıncısı olmaya başladı. Tüketimde hiç sıkıntı çekmedikleri de açık. Çoluk
çocuk, genç ihtiyar, yediden yetmişe sosyal medya mecralarından nasibimizi
alıyoruz.
Peki sosyal
medyaya içerik üretme konusunda ne durumdayız? İşte burası içler acısı.
Sermayesi olanlar olayın dışında. Konuya vakıf olanlara ise destek yok. Sosyal
medyada faydalı şeyler üretip yayınlamak birçok insanın zihninden geçiyor.
Ancak fikir aşamasından öteye gitmiyor. Kimse elini taşın altına koymuyor. İzlemek
ve şikâyet etmekle yetiniliyor.
***
Sosyal
medyada en fazla izlenme rakamına sahip olanlardan biri Barış Özcan. YouTube
videolarında bilim, sanat, tasarım ve teknoloji alanlarında içerikler üretiyor.
2014’te YouTuber oldu. Şimdi ABD’de yaşıyor. Yüksek izlenme oranlarına ulaşınca
YouTube tarafından “değişim elçisi” seçildi. Videolarını kendi internet sitesinde
de yayınlıyor. Barış Özcan’ın 6 milyonu aşkın takipçisi var.
Türkiye’de
de başarılı örnekler var. GZT,
Serdar Tuncer’in My Mecra, Bekir Develi ile Peynir Gemisi, Ahmet
Anapalı’nın Aksi Tarih gibi programları ciddi izleyici oranlarına ulaştı. Günlük
siyasi yorumlar yapıp ciddi izleyici/dinleyici oranlarına ulaşan kanallar da
var.
Makine
üretip satmak, tekstil sektöründe dev olmak, gıda yahut muhtelif ihtiyaç maddeleri
ihraç etmek şüphesiz önemli faaliyetler. Ancak bunu yapan her sanayici sosyal
medya alanına da el atmalı. Bin, üç bin, beş bin kişi çalıştıran bir işverenin
3 – 5 kişilik bir sosyal medya ekibi kurup desteklemesi vacip olmaktan çıktı,
farza dönüştü.
***
Sosyal
medyayı izleyip orada tasvip edilmeyen içeriklerden şikâyet eden çok. Peki inandığı
dava için sağlıklı içerikler üretmeyi düşünen kaç kişi var? Her doğan güneşle
birlikte heybesini doldurup evrende dağıttıracak babayiğitler nerede?
Çocuklarımıza sanal ortamda sunacağımız en güzel hediyeleri düşünen var mı?
İnsanların
kalbine, gönlüne, ruhuna dokunan sözler üretip yaymak şüphesiz ciddi bir uğraş
gerektirir. Kameranın önünde ve arkasında duranları desteklemek; binlerle
başlayıp, on bin, yüz bin, milyonlarca insana ulaşabilmek… Sadece Türkçe ile
yetinmeyip farklı dillerde de yayın yapmak…
Bir ilk
adımla başlanacak yol önce şoseye, ardından asfalta, sonrasında otobana
dönüşebilir. Sosyal medyaya atılan her tohum büyüyerek ağaca, ormana
dönüşebilir. Dünyanın gidişatını gönüllere ulaşan sözler değiştirecektir
şüphesiz. Yunus’un dediği gibi:
Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı
Söz ola ağulu aşı, bal ile yağ ide bir söz.