Dolar (USD)
34.59
Euro (EUR)
36.26
Gram Altın
2982.20
BIST 100
9646.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
09 Ağustos 2019

“Sosyal Medya”da “Güzel Ahlâklı” Olabilmek!

“Sosyal Medya Üzerinden Algı Operasyonları-İtibar Suikastları” muhtevalı yazılarımızı ilgiyle karşıladıklarını belirten bir grup genç kardeşimizden destek talebi:

“Şikâyetten ötesine geç ağabey..

Öne çık ve mücadelemize omuz ver!..”

“Mücadeleniz neyin mücadelesi?” diye sordum tenvir edilme ihtiyacıyla.

Memleketin yolunun algı operasyonları ile kesilmek istendiğini, Anadolu’nun has evlâtlarının sosyal medyada sürekli olarak dayak yediğini, itibar suikastına uğrayanın yalnız bırakıldığını, ülke dışında şer odakları tarafından açılan hesapların gündem belirlediğini, bunlara uygun yöntemlerle karşı koymak gerektiğini vesaire söylediler…

Her biri hatırı sayılır sosyal medya hesaplarının sahibi, yüreği yanık gençler, hepsine çok büyük saygı duydum.

Nice emsallerinin “haylazlık” peşinde koştuğu bir süreçte böyle dertlerle dertlenmeleri ne güzel.

Niyetleri de son derece müspet.

“Dolar patlayacak, ülke batacak, her şey bitecek!” diye diye ve her durumda “Türkiye düşmanlarına” destek vere vere enerjimizi tüketmeye çalışanlara “direnmek” vatan vazifesi.

Meydan, “karanlık zihniyete” bırakılamaz.

Bu vazifeyi ifa için kolları sıvayanlara elden gelen katkıyı vermemek olmaz elbet.

Amma velâkin…

Bazı “esas”larda anlaşmalıyız…

Doğru işleri doğru bir noktadan hareketle ve doğru usullerle yapmalıyız.

Malûm;

'Kem âlât ile kemâlât olmaz.'

Mesela…

Sordum kardeşlerime:

“Sosyal medyadaki ‘Güzel Ahlâk’ numuneleri olmaya gayret var mı?”

“Elbette!” dediler.

Doğru, elbette, güzel niyetli insanlar ama “işleyişi” görmek gerek.

Mesela…

“Haksızlık nereden gelirse gelsin karşı çıkabilecek miyiz?”

“Elbette!” dediler.

“İyi düşünün!” dedim.

Mesela…

“Kızgınlıklarımızın bizi adaletsizliklere sürüklemesine engel olabilecek miyiz?”

Mesela…

“İftiraların ve abartıların kıyasıya yarıştığı, gelmişlerin geçmişlerin türlü ekleme ve çarpıtmalarla kullanıldığı, hakaretlerin havada uçuştuğu bu kirli ortamda temiz kalabilmek için gerekli olan ruhi alt yapıya sahip miyiz?”

Ben sordukça…

“Elbette”ler azaldı.

Ortam “tefekkür” sessizliğine büründü.

Nice soru…

Mesela…

Müthiş bir “bilgi” kirliliği var, yanlış/doğru sürekli olarak bilgi akıyor, bir paylaşımın “desteklenen” taraftan geldiği düşünülüyorsa doğru olup olmadığına pek bakılmaksızın yaygınlaştırılıyor.

Bir “yanlış” veya “yanlış anlaşılan” paylaşımdan dolayı onlarca yılın “hukuku” yerle bir ediliyor…

Bir anda “kahraman” olunuyor ve bir anda “gafil” hatta “hain”!..

Sosyal medyada bir paylaşımda bulunduğunuzda, bu çarpan etkisiyle yayılıyor ve o paylaşım mağduriyete yol açmışsa, mağdur için yapılabilecek pek bir şey kalmıyor.

Mahkeme’ye gitse ne, şikâyet etse ne, “yalanlasa” ne!..

Bir bakmışsın “sosyal medya” vesilesiyle bir dolu “kul hakkı”!

Olmadı mı, olmuyor mu?..

Gazeteye yazarken “düzeltmeler” için epeyce vaktiniz oluyor, baskıya gideceği ana kadar müdahale edebiliyorsunuz yazınıza…

Sosyal medyada bir anlık öfkeniz, taşkınlığınız, hatanız “silinmez” izlerin kalmasına yol açabiliyor.

Gönderene kadar mesaj sizin esiriniz oluyor, gönderdikten sonra ise siz mesajınızın…

Her paylaşımı vicdan/akıl süzgecinden geçirmek, doğruluğunu yanlışlığını araştırmak, ancak emin olunduğunda ve ancak “faydalı” olduğuna kanaat getirildiğinde yaygınlaştırmak…

Bunlar kolay işler mi?

Klavyeye aldığınız paylaşımların altına öyle kötü şeyler yazılıyor ki bazen, o yazılanlara vesile olmuş gibi hissediyorsunuz kendinizi.

Bir de, uzun yıllardır tanıdığımız, insan ilişkilerindeki nezaketlerinden dolayı takdir ettiğimiz dostlardan bile çok uygunsuz ifadeler sadır oluyor…

Bizim de yaptığımız olmuştur, sosyal medya acayip bir alan, insana orada bir haller oluyor.

Bir de gruplar…

Bazı gruplara yazıyorlar ismimizi, “ayıp olmasın” diye “itiraz” etmiyoruz…

Son derece güzel isimlerle ve güzel iddialarla kurulan bu gruplarda “aynı iklimin” insanlarının birbirlerine nasıl girdiklerini görüyoruz, bambaşka ruh halleri…

***********************

Yüz Yüze İletişimden Asla Vazgeçme!

İnsanoğlu “gelişiyor”muş, son derece şüpheli…

En “ilkel” denilen tarz, aslında en gelişmişi…

Yüz yüze iletişim bugün de en iyisi, en sağlıklısı…

Uzaktan hele sosyal medyadan tanıdıklarınızla rahat bir ortamda sohbet etme imkânını bulduğunuzda, çoğu vakit bambaşka tablolarla karşılaşıyorsunuz.

Öncelikle…

“Bizim gibi” dertli insanların “yüz yüze iletişim” imkânlarını sonuna kadar değerlendirmesi gerektiğini düşünüyorum.

Tabii, öncelikle kendimizle iletişim.

Benim şu birkaç gündür yapmaya çalıştığım gibi şöyle bir “kabuğa” çekilip “ruhunu dinlemek ve dinlendirmek” çok mühim.

İç muhasebeni yapmadım mı olmaz…

Sonra, gitmek, mutlaka gitmek ve yüz yüze görüşmek.

Yüreklere dokunmak.

Ziyaret ettiklerimle farklı düşünsek de, “aynı toprağın evlâtları olma” ortak paydasında buluşabiliyoruz.

Çoğu vakit oluyor bu.

Topluma doğrudan hitap edebilme imkânına sahip bulunan akademisyenler, öğretmenler, cami görevlileri gibi kesimlerin üzerlerine çok önemli sorumluluklar düşüyor.

Hepimiz için en iyisi öncelikle yüz yüze iletişim.

“Sosyal medya” mı?..

Elbette…

Orası asla boş bırakılamaz!..

Şer odaklarına terk edilemez!..

“Paylaşım” hırsına kapılmaksızın, son derece kontrollü bir şekilde, “doğru ve etkili” mesajlarla ve tabii

“Güzel Ahlâk” ilkelerinden ayrılmadan…

Bunları yazıyorum ya…

Bazı dostların, “Onlar habire saldırsın, habire hakaret etsin, iftira atsın biz de böyle sâkin takılalım öyle mi?” diye itiraz ettiklerini duyar gibiyim de…

“Başkalarının yaptığı gibi yapacaksak, başkalarından ne farkımız kalır ki?”

Bu işlerin “kolay işler” olduğunu kim söyledi ki bize!..

Doğruları yaparsak, bereketli olmaz mı Allah’ın izniyle!