Sosyal medya ve e hastalıklar çağı
İnstagram yasağı hepimizi yakından ilgilendirip etkilediği için toplumsal gözü bir anda sosyal medyaya çevirdi. Gazeteciler, iletişimciler, psikologlar, yeni medyacılar sosyal medyayı çok yönlü olarak, çeşitli açılardan ele almaya başladılar.
Bu minvalde yeni yeni bağımlılıklar, hastalıklar, teşhisler peyda oldu…
Sosyal medya bağımlılığının da kendi içinde bölümlendiği, farklı travmalar ya da semptomlarla görünür olduğuna dikkat çekiliyor.
Sözgelimi Facebook ile İnstagram ya da X ile Whatsapp bağımlılığı farklı sebeplere dayanabildiği gibi yoksunluğunun ortaya çıkardığı sonuçlar da farklı olabiliyor.
Uzmanlar her platformu kendi içinde ayrı ayrı inceleyip buna ilişkin yeni teşhisler ortaya koyuyorlar. Tüm bunların toplamı için de “e hastalık” ifadesi kullanılmaya başlanmış. Fiziksel, ruhsal hastalıklara şimdi bir de e hastalıklar eklendi iyi mi?
E hastalıklar; hayali titreşim sendromu, cheesepodding, photolurking, ego sörfü, Facebook depresyonu, Youtube Narsizmi, Borderline selfitis, Fantom titreşim sendromu gibi isimlerle adlandırılmış.
İsimleri ilk başta bize biraz yabancı gelse de hastalıkların semptomlarını okuduğumuzda aslında hepimizin her hastalıktan az ya da çok bir miktar nasiplendiğini kolaylıkla görüyoruz.
Bunlar içerisinde belki de en masum olanı hayali titreşim sendromu kabul edilebilir. Bu hastalık, gün içerisinde sık sık telefonumuza bildirim geldiğini zannetmek, gelmesini beklemek ve bildirim olmadığı zaman kendimizi yalnız hissetmek anlamına geliyor.
Yapılan araştırmalar sıkıntılı bir gün geçiren kişilerde gün içinde telefonu bildirim gelip gelmediğini kontrol etme sıklığının ve hayali titreşim hissetme eğiliminin arttığını gösteriyor. Bu hastalığa yakalanmış kişiler özellikle sosyal iletişimin azaldığı pazar günleri semptomların arttığını gözlemleyebilirler.
Youtube narsizmi de bireyin sosyal medya paylaşımlarının süreç içerisinde daha fazla görüntülenme hırsına evrilmesinin tanısı olmuş. Youtube videosu çekenlerin önemli bir kısmı yorum, beğeni ve görüntülenme sayısını takıntı haline getirirken içlerindeki narsizmi de palazlandırıyor.
Diğer hastalıkları detaylı anlatmayacağım ama medyatik ve popüler kişilerin çoğunda görülen ego sörfüne değinmeden geçmek de istemiyorum. Ego sörfü, sosyal medyayı aktif kullanan veya medya organlarında görünür olan kişilerin kendilerini ve fotoğraflarını aratmaları anlamına geliyor. Bu taramayı eğlence olarak yapanların yanında takıntı haline getirip sürekli yapanlar da mevcut.
E hastalıklar da detayları da fazla. Bu gidişle listeye her geçen gün yeni dijital/e hastalıklar eklenecek. Sosyal medya sunduğu fırsat ve kolaylıklar kadar bir dizi psiko-sosyal sorunları da beraberinde getiriyor.
Nitekim yetkili organlar da dijital alemden gelen tehdidin önemini fark etti ve bu yönde bir dizi çalışmalara başladı. Devlet, dijital bağımlılıkla mücadele için yeni bir strateji geliştiriyor. Dijital ve oyun bağımlılığıyla mücadele için yeni bir kurul oluşturuluyor.
E hastalıklar, oyunlar üzerinden gelen tehditler konuya ilişkin çalışmaların ciddiye alınarak ivedilikle gerçekleştirilmesini zorunlu kılıyor. Bu konuda hem devlete hem uzmanlara hem de topluma büyük görevler düşüyor.
Her şeyden önce bireyin bu risk ve olası krizleri bilip farkındalık içinde olması gerekiyor. Sosyal medya artık hayatımızın vazgeçilmez bir parçası. En az zarar ile maksimum yarar peşinde olmak için önce bilinç ve farkındalık gerekiyor.
X/sabihadogann