Sosyal medya fenomenleri, Milli futbolcular… İslâm!
Sosyal medya dünyası tam mânâsıyla bataklık.
Orada olan bitenlere pek şaşırmıyorum.
Lâkin “sporcu” dünyasında, hele hele “Milli Sporcu” dünyasından çok farklı beklentilerimiz olabilir.
Gençlik için güzel örnek olmaları gereken “Milli Şöhretler”, milyon dolarların ve
kısa sürede büyük “fon-faiz” kazancı
vaatlerinin ve tabii sonunda “eyvah”ların
olduğu bir karanlıkta yüzmüşler!..
Öyle umuyorum ki…
Bu olumsuz misallerden ders çıkartmıştır bütün bir toplum.
O ders:
İslam, neye kötü-çirkin diyorsa o kötü ve çirkindir.
İslam, neye iyi-güzel diyorsa o iyi ve güzeldir.
İnsanoğlu, İslam’ın sahih kaynaklarına itibar etse ve
hayatını ona göre şekillendirmenin gayreti içinde olsa…
Birçok sıkıntıdan kurtulmuş olacak!..
xxxx
Sosyal Medya
Fenomenleri, Milli Futbolcular… İslâm!
Akla ziyan servetlerden bahsediliyor…
Yatlar, katlar, iş yerleri, uçaklar, helikopterler…
Oturulmuş bir hesap yapılmış;
Fenomenlerden yalnızca biri,
1 Milyar 500 milyon liralık (Eski
parayla 1 katrilyon 500 milyon liralık) servete ulaşmış kısa sürede.
Ne kadarı gerçek, ne kadarı şişirme, yargılama süreci
gösterir.
Son gelişmeyi biliyorsunuz:
Daha önce yurt dışına
çıkış yasağı getirilen fenomenlerin mal varlıklarına el konuldu.
“Parayla imanın kimde olduğu belli olmaz.”
denir…
İmanın kimde olduğu hakikaten belli değil de, dünyasının parasının
kendilerinde olduğunu ulu orta haykırmış fenomenlerden bazıları…
Bırakın yargıya ve medyaya intikal edenleri, sadece “gösterilen kadarı” bile ortada akla
ziyan servetlerin bulunduğunu düşündürüyor.
Aslına bakarsanız,
olan bitenlere şaşırmamak lazım.
İnsanı batıran “aşırı
hırs” olur çoğu zaman.
Ulaşılan her zenginlik düzeyi az gelir, hırsının esiri olan
insanoğlu ha bire halde servet arttırmaya çalışır…
İyice kontrolden çıkmış görüntü arz eden kişilere, “Bu ne
hırs, bu ne ihtirastır, ölmeyecek misiniz?” diye sorulduğunda…
Yaptıkları işlere kılıflar uydurdukları görülür.
Hepsi de, geldikleri noktayı sonuna kadar hak ettiklerini
söylerler…
Çok çalışmış, fırsatları değerlendirmişlerdir...
Özel insanlardır…
Böyle düşünmelerine yol açan ortam da hazırdır aslında.
İşte:
Bahsi geçen sosyal medya fenomenlerinin her birinin
milyonlarca takipçisi var.
Sürekli olarak ilgi görüyor, şımartılıyorlar.
Hesapları büyüdükçe büyüdüklerini zannediyorlar…
Kendilerine kimsenin güç yetiremeyeceğine inanıyorlar!
Sosyal medya dünyasında her rakam küçüktür…
Bir hesap açtığınızda önce bin takipçiye ulaşmak için
uğraşırsınız…
Bini bulduğunuzda, hedefiniz 10 bin olur.
100 binlik hesaplara bakar, o noktaya ulaşmanın yollarını
ararsınız…
Sonra gözünüzü 500 bine, 1 milyona dikersiniz…
Hesabınız 990 bin takipçide takılıp kaldığında, bir milyona
ulaşacakken tıkandığında, başka bir şey düşünemez hale gelirsiniz…
Bu yolculuk boyunca çeşitli yan yollara sapar, takipçi,
abone arttırma üç kâğıtlarına yönelirsiniz…
Hesabınızın etkileşimini arttırmak için değerlerinizi ikinci
plâna atarsınız…
Karakteriniz aşındıkça aşınır!..
Hırs yapmışsanız böyle hallere düşersiniz…
Servet ve makam sahibi olma hırsları da böyledir.
Hadis-i Şerif’te buyrulan,
“İnsanoğlunun gözünü
topraktan başka bir şey doyurmaz!” gerçeği nice misalle karşımıza çıkar.
“Makam, mevki” rekabetinde, “ahlâki değerlere” çoğu zaman riayet
edilmez.
Amaca götüren her yol meşru görülür.
Bunca yıllık gazetecilik hayatımızda, işe iyi niyetlerle
başlayıp çok kötü noktalara varan nice şahıs gördük.
İnsan insanın kurdu.
İnsan insanı felâkete sürükler.
Bizde “makam, servet, şöhret, güzellik, giyim-kuşam” gibi
unsurlara çok fazla önem verilir.
Hatırı sayılır makamlardan birine geldiğinizde ilgi alâka
anormal şekilde artar, o makamdan indiğinizde ise halinizi, hatırınızı soranların
sayısı çok azalır.
Makam, mevki, servet sahibi olanların etrafı kalabalıklaşır,
menfaatlenmek isteyenlerin sayısı hızla artar.
Makam-mevki sahiplerinin çoğu da, kendilerine değil de
“kürklerine” ilgi gösterildiğini bildikleri için, hep daha fazlasına daha
fazlasını ister…
Ya da en azından, bulunduğu konumu korumak için her türlü
tavizi verir.
Hırs, çok kötü bir şeydir.
Sosyal medya ise, insanı en fazla hırslandıran
ortamlardandır.
Dolayısıyla, sosyal medya fenomenlerinin, üzerlerine
toplanan ilgi -alâkayı hazmedememeleri
normaldir.
Tefekkür etmeyen, okumayan, yazmayan insan; büyük servete,
şöhrete sahip olduğunda şaşırır, yoldan çıkar.
Bugünlerde, sosyal medya fenomenleri kadar, futbol dünyasında olan bitenler de gündemde.
“Fon vurgunları” meselesi,
Sosyal medyada bir noktaya geldikten sonra ayakları iyice
yerden kesilen nice “fenomen” etiketli
tip gördüğüm için, oralarda olan bitenlere anlam verebiliyorum.
Lâkin, Milli Takım’ın başında, kadrosunda büyük işlere imza
atmış, o güzel formayı yıllar yılı terletmiş, bulundukları yerlere emek
vererek, çile çekerek gelmiş kişilerin…
Bu gayretlerinin getirisi olarak, zaten büyük servetlere
ulaşmış olmalarına rağmen, daha fazlasını daha fazlasını elde etmek için ucuz
tezgâhlara düşmelerini yadırgıyorum.
“Futbol Dünyamızdaki
Milli Ünlüler”in ne hallere düştüklerini görüyorsunuz…
Bir bankacının “çok yüksek kazanç” vaatlerine itibar etmiş
ve sonunda da eldekinden avuçtakinden olmuşlar…
Bankacı, “Bu insanların faiz adı altında aza tamah
etmemeleri beni bu hale getirdi!” diyor.
Söylemek istediği belli.
Mealen:
“Hep çok daha fazlasını kazanmak istediler, hırs yaptılar.
Bizi batıran bu oldu!”
Dedik ya,
İnsan insanın kurdu!..
Öbür tarafa gelince…
Büyük paralar kaybettiğini söyleyen “milli”lerden biri,
“Onca yıl çabalamış, para kazanmışım.. Bunu çok yüksek getirilerle
değerlendirip, çok daha iyi bir yaşama kavuşmak hakkım değil mi?” diyor.
Hepsinin gayesi bir; kısa sürede büyük kazanç elde etmek.
Bu “milli” de,
20 yıl boyunca uğraşmış, didinmiş, büyük kulüplere transfer
olmuş, milli formayı giyme ve o formayla başarılı olma bahtiyarlığına erişmiş…
Bu süreçte büyük servet de yapmış..
Sonra…
Daha fazlası olsun diye “fon”
işlerine yönelmiş!..
Kısa sürede servet katlayacağını söyleyenlere inanmış…
Şimdiyse, “Eyvahlar
olsun, gitti onca yıllık emeğim!” diyor.
Sosyal medya dünyası tam mânâsıyla bataklık.
Orada olan bitenlere pek şaşırmıyorum.
Lâkin “sporcu” dünyasında, hele hele “Milli Sporcu” dünyasından çok farklı beklentilerimiz olabilir.
Gençlik için güzel örnek olmaları gereken “Milli Şöhretler”, milyon dolarların ve
kısa sürede büyük “fon-faiz” kazancı
vaatlerinin ve tabii sonunda “eyvah”ların
olduğu bir karanlıkta yüzmüşler!..
Öyle umuyorum ki…
Bu olumsuz misallerden ders çıkartmıştır bütün bir toplum.
O ders:
İslam, neye kötü-çirkin diyorsa o kötü ve çirkindir.
İslam, neye iyi-güzel diyorsa o iyi ve güzeldir.
İnsanoğlu, İslam’ın sahih kaynaklarına itibar etse ve
hayatını ona göre şekillendirmenin gayreti içinde olsa…
Bu yazı boyunca işaret ettiğimiz birçok sıkıntıdan uzak
kalacak!
16 VİLLA, 28 DAİRE, 1 HELİKOPTER, 173 İŞ YERİ, 1 YAT
Sulemsi olarak tanınan
Şule Kayatürk’ün, 26 yaşında 16 villa, 28 daire, 1 helikopter, 173 iş yeri ve 1
yata sahibi olduğu iddia edildi. Kayatürk’ün bu serveti nasıl elde ettiği ise
bilinmiyor. Kayatürk, tıpkı Dilan Polat gibi sosyal medya hesaplarında lüks
yaşamını sergiliyor.