Sosyal medya çıktı, mahremiyet öldü!
Geçtiğimiz günlerde çok takipçili bir hesap, 10 yaşındaki kızını döven anneyi paylaşınca kızıl kıyamet koptu.
X’deki paylaşımın altına yapılan yorumlar anneyi linç ederken videoda da vatandaşların anneyle tartışması da yer aldı.
Vatandaşların tepkisi karşısında kızını bırakıp giden anne, ağlayıp korkan on yaşındaki küçücük bir kız çocuğu ve atışmalara yayınlanan videoda tanıklık ettik.
Vatandaşların duyarlı tavrına, küçük kıza sahip çıkmalarına bir diyeceğimiz yok da tüm bu korkunç ve trajik olayın sosyal medya başta olmak üzere medya yayın organlarında paylaşılmasına bir çift sözümüz var!
Korkudan titreyen kız çocuğunu, yüzünü bile kapatmadan paylaşmanın, afişe etmenin çocuğa nasıl bir katkısı bulunur? Yaşanan bu travmatik olayın medyada yayınlanarak kayıtlara geçirilmesi ve çocuğun hayatı boyunca bununla yüzleşmek zorunda bırakılması ne kadar doğru?
Duyarlı ve ilgili vatandaşlar olarak küçük bir çocuğa sahip çıkmakla bu trajik durumu afişe etmek arasında büyük bir fark yok mudur? Medyada afişe edilen kişilerin de bir sosyal çevreleri, bir özel hayatları bir gelecek umudu içerisinde olduğunu neden kimse hatırlamaz?
Sözgelimi bu olayın yayınlanmasının ardından okuluna giden küçük çocuğun nasıl bir tutumla karşılaşacağını veya mahallesinde/sosyal çevresinde nasıl teşhir ve teşhis edileceğini hiç kimse düşünmez mi?
Kurmayı sevmediğim cümlelerden biri olan; “Sen olsan, bunu ister miydin?” cümlesini kurup, soracağım! Sahi hangi yetişkin, hayatının bu denli acı ve karanlık tarafının medyada kalıcı kılınmasını ve yaşamı boyunca karşısına çıkmasını ister? Küçük bir çocuğun teşhir edilerek hayatı boyunca yaşayacağı bir başka travmaya sebep olmaya kimin hakkı var?
Bu olay sadece bir örnek! Sosyal medya başta olmak üzere insanların hayatlarının kötü, hatırlamak istemeyecekleri, travmatize bölümlerini medyada yayınlamak insan hak ve kişisel hayatın dokunulmazlık ilkesiyle nasıl bağdaşır? Hangi insan, hayatının en kötü sahnelerine tekrar tekrar medya üzerinden ayna tutulmasını ister?
Küçük çocuğun afişe edilmesi olayı sadece bir temsil! Bazen kızgın insanlar, herhangi bir nedenle tartışanlar da bir üst başlıkla sosyal medyadan deşifre edilerek tık rekorları kırabiliyor. İki kişi arasındaki kişisel bir tartışma, önemli bir haber gibi servis ediliyor. Altına yapılan yorumlar linç ve yargısız infaz derecesine varıyor.
Gündelik hayatta belki de her gün karşılaştığımız bir olay, neredeyse her gün, sosyal medya marifetiyle linçlenecek insanları önümüze getiriliyor.
Bu tür çekimleri yapan kişiler, insanların özgürlük alanına girmiş ve ihlal etmiş olmuyor mu? Ya da bu tür görüntüleri hiç düşünmeden yayınlayan haber kaynakları için bir ilkesel politika olması gerekmez mi?
Belki de böyle bir politika halihazırda vardır, varsa eğer, birey hayatının dokunulmazlığı ilkesi çerçevesinde bunun uygulanması gerekmez mi?
Hangi yasa sokaktaki herhangi birinin, kişiyi kayıt altına alıp sosyal medyada yayınlamasına izin verir? Kaydedilen görüntülerin illa kötü, travmatize durumlar olmasına gerek yok, hangi insan hayatının bir kısmının kendi onay ve talebi olmaksızın çekilip yayınlanmasını ister? Bunu hiçbirimiz istemediğine göre sosyal medya başta olmak üzere ciddi bir eylem değişikliği şart. Gerekirse yasaların desteğiyle bireyin kişisel hayatı/alanı özel olarak bırakılmalı, bırakılmak zorunda.
Twitter.com/sabihadogann