SOSYAL HAREKETLER VE TÜRKİYE
Türkiye gibi demografik yapısı, etnik ve mezhep farklılığı üzerinden vurulabilecek ülkelerde sosyal hadiselerin büyümesi ve nihayetinde patlamaya müsait hale gelmesi için olaylar takvime bağlanır.
Emperyal amaçları olan ülkeler, küçük ve orta büyüklükteki devletleri çeşitli yollarla hizaya getirmek ya da o ülkeleri kaosa sürüklemek için toplumu kademeli olarak cinnet noktasına taşımayı esas alırlar. Bunun için en uygun gördükleri yol, en netice aldıkları yöntem toplumun bir kesimini diğer kesim(ler)ine karşı kin ve nefretle doldurup kışkırtmaktır.
Planları gereği gerçekleştirdikleri terör olayları ve toplumun buna tepkileri o esnada meydana gelen olaya yönelik olsa da, aslında geçmişten beri meydana getirdikleri olaylardan dolayı biriken ve son olayla birlikte taşan tepkilerdir.
Toplumsal mühendisliklerde "biriktir-taşırt" süreciyle hedeflenen sonucu almak çok etkili bir yöntemdir. Yıllara yayılabilecek 'tepki birikintileri' toplumu kademeli olarak gerginleştirir. Süreç içinde planlanıp uygulanan tedhiş olaylarının ağırlığıyla artık belli bir notaya gelen tepki 'taşma' noktasına gelebilir. Mühendisliğin tam başarılı olabilmesi için süreci planlayanlar tarafından toplumda meydana gelebilecek bu taşmaya önlem alınır. Zira big bang benzetmesiyle açıklanabilecek daha büyük infiallerin doğması için tepkilerin doyum noktasını da aşması gerek. Yoksa deşarj olan toplum sömürge güçlerinin arzu ettikleri yıkımı gerçekleştirecek patlama kapasitesinden uzaklaşır.
Yeni terör eylemleri ile artık karşı konulamaz patlamanın gerçekleşme vakti gelir, son, ama büyük vuruşta çıldıracak bir toplum meydana getirilmiştir.
İşte bu nokta da toplum haklı haksız demeden patlamaya geçer. Bu patlamalar da hedef haline getirilen kuruma ya da kişiye, kimi zaman da en tepeye patlar. Zaten yıkım mühendislikleri toplumu 'en tepeye' patlaması için hazırlar...
Türkiye'de u2013özellikle- son 3 yılda toplumu geren, kutuplaştırmaya sevk eden tedhiş ve terör eylemlerini bu minvalde okumamız olan biteni anlamamıza yardımcı olacaktır.
Unutmadan söyleyeyim, şiddet ve terör eylemlerinin kısa/hemen, orta ve uzun vade gibi hedefleri vardır.
2013 yılı başlarında Paris'te PKK çizgisindeki üç kadının öldürülmesi bu toplum mühendisliğine hazırlıktı. Kısa vadede "Çözüm Süreci bizsiz olmaz" mesajını taşıyordu.
2013 Şubat'ında Öcalan ile yapılan görüşme metninin basına sızdırılması, Mayıs 11'de Reyhanlı katliamı ve aynı yılının yazında Gezi Süreciyle hem hükümeti hem de Çözüm sürecini komaya sokma hedefi vardı.
17-25 Aralık paralel darbe teşebbüsü (başarılı olmasa da derin bir infial uyandırır denilerek) bu amaca binaen gerçekleştirilmişti.
Daha büyük saldırıların da habercisiydi 10 Ağustos Cumhurbaşkanlığı seçim sonuçları. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan halktan % 52 oy alarak ilk turda cumhurbaşkanı seçilmişti. Zaten sorunlu oldukları Sayın Erdoğan daha da güçlenince hedeflerine varmada gecikme olduğunu düşünen DERİN DÜNYA, daha büyük olaylarla toplumu germeye çalıştılar.
Aradıkları kanı Suriye'de buldular. DAEŞ'in direksiyonunu Kobani üzerine kırdılar, 6-8 Ekim 2014'te bölge ateş topuna döndü, PKK'nin şehirlere inmesiyle 52 insan hayatını kaybetti. Bu olaylarda başka karanlık güçlerin de faal olduğunu unutmayalım.
1 Nisan İstanbul Adliyesi, Diyarbakır, Suruç, Dağlıca, Ankara, 12 Ocak Sultanahmet.
Üstüne hendek-barikat ile başlayan boğucu süreç.
Toplum gerilmesin de ne yapsın?
Toplumu bu kadar geren DERİ DÜNYA -şimdilik- bir taşma istemiyorlar, uzun vade planları gereği daha büyük patlama için hazırlığa devam ediyorlar, farkındayız inşaallah.