Dolar (USD)
35.22
Euro (EUR)
36.75
Gram Altın
2965.22
BIST 100
9663.8
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
10 Kasım 2021

Sosyal Eşitsizlik

Bilhassa son dönemde dünya ölçeğinde daha çok üzerine dikkat çekilen ve giderek derinleşen bir sıkıntı haline gelen başlık hiç kuşkusuz sosyal eşitsizlik meselesidir. Bir kavram olarak “sosyal eşitsizlik” ile kavramın içeriklerinden kendisini gösteren sorunlar yumağının ciddi olarak incelenmesi bir zorunluluktur. Çünkü mevcut gidişat, gelecekte sosyal eşitsizlik meselesinin dünyada giderek derinleşeceğini göstermektedir.

Öncelikle bir kavram kargaşasını sonlandırmak üzere farklılık, eşit(siz)lik, adalet vb. arasındaki benzerlik ve farklılıklara kısaca değinelim. Farklılıklar toplumda insanların bir diğerinden birtakım niteliklerle ayrılmasıdır. Söz gelimi; insanların zenci veya beyaz olmaları, farklı dilleri konuşmaları, kadın ya da erkek olmaları, sağlıklı ve engelli olma durumları bu farklılıklardan birkaçına tekabül etmektedir.

Toplum dediğimiz entite zaten farklılıklardan oluştuğu için doğrusu bunlar özünde toplumun doğasıdırlar. Hatta Kur’an-ı Kerim söz gelimi insanların kadın ve erkek şeklinde yaratılması ya da farklı renklerde yaratılmasını Allah’ın âyetleri olarak sunmaktadır. Fakat farklılıkların insanlar arasında birer ayrımcılığa dönüştürüldüğü yerde, farklılıklar sorun olarak ortaya çıkmaya başlarlar. Meselâ; Amerika’da zencilere karşı uygulanan kimi politikalar bu olumsuz durumu yansıtırlar. Yine dünyadaki ırkçılık hareketleri de bu minvalde negatif örneklerdir.

Elbette toplum aynı zamanda eşitsizliklerden oluşmuştur. Bir kere insanlar arasında her bakımdan bir mutlak eşitlik ontolojik olarak söz konusu değildir. Diğer yandan insanlar arasındaki sosyal, kültürel, ekonomik eşitsizlikler söz konusudur. Bu bağlamda toplumda farklı sınıflar, farklı kültürel seviyeler ve sosyal konumlar ve statüler bulunmaktadır.

Burada önemli olan ilkin toplumdaki insanlar arasında hukuk karşısında eşitliğin sağlanmasıdır. Burada eşitlik, herkese hukuki normların eşit olarak uygulanmasıdır. İkincisi de, özellikle ekonomik anlamda toplumdaki alt kesimlere insanca yaşama koşullarının temin edilmesidir. Burada devlet tarafından organize edilen toplumun gelirleri bir bütün olarak kabul edilir ve bu kasadan toplumun dezavantajlı gruplarına ve alt sınıflarına insanca yaşama koşulları sağlanır.

İşte tam da bu noktada “adalet” kavramı devreye girmektedir. Çünkü insanların elde ettiği maddi ve manevi gelirlere, aynı zamanda yetenekleri ve çalışmaları doğrultusunda kavuşmaları önemlidir. Çünkü aksi halde toplumda çalışmanın ve yeteneklerin önemi kalmaz. İnsanlar da çalışmak istemezler. Adalet bir anlamda herkese durumuna ve yeteneklerine göre gelirlerin bir dağıtımını öngörmektedir.

Bugün dünya ölçeğinde tüketim, borçlanma ve sömürü gibi faktörler sebebiyle sosyal adalet meselesi ciddi anlamda zedelenmiş görünmektedir. Bunun en temel göstergesi toplumda insanlar arasında varolan gelir dağılımındaki adaletsizliktir. Bu ise alt sınıfların ve dezavantajlı grupların aleyhine işlemektedir.

Tüm bu sorunlar farklı boyutlarıyla Yetkin Düşünce Dergisi’nin 15. sayısının konusu olmuştur. Bu sayıya da birçok yazar katkıda bulunmuşlardır. Doğrusu geleceğe doğru bir projeksiyon geliştirmek üzere sosyal eşitsizlik meselesi üzerinde ciddi olarak durulmalıdır. Aynı zamanda bu sayıda özellikle sosyal eşitsizlik konusunda çalışmalar yapmış ve zihin olarak buraya odaklanmış isimlerle söyleşileri de bulacaksınız.

Dergiler bir platform olarak son derece önem taşımaktadır. Bugün kendi segmentinde önemli bir işlev gören Yetkin Düşünce dergisinin popülerlik ve hamasetten uzak içeriği çok farklı çevrelerde dikkat çekmektedir. Giderek genişleyen yazar ve okur profilimizin katkıları, aslında Türkiye’nin entelektüel hayatını beslemektedir.