Sosyal düzen bozulunca...
Sosyal düzen denilince genellikle insanlararası ilişkiler veya toplumun yazılı olan/ olmayan ilişkiler kurallar ağı gelir akla. Bu kural ve ilişkilerin geliştiği saha ise ağırlıklı olarak şehirler yani insanların bir arada yaşama iradesi gösterdiği toplu yaşam alanlarıdır.
Sokaktaki düzen bozulunca, yani insanlar yazılı olan ve olmayan kurallara içtenlikle uyma azmi göstermediklerinde toplumsal gerileme ve medenileşememe hatta çöküş başlamış demektir.
Özellikle yazıli kurallara uyma noktasında gevşek davranan bireylerin ve kuruluşların sınır tanımaz davranışları karşısında kamu otoritesinin sessiz kalması ve müeyyide gücünü kullanmaması bir süre sonra yolsuzlukların, suçun, gayri ahlaki tutum ve davranışların yaygınlaşmasına ve hak tanımaz hale gelmesine sebebiyet teşkil eder.
Polisin, zabıtanın, mahkemenin, belediyenin, kaymakamlığın kısacası bütün kurumlarıyla devletin yaptırım gücünü kullanmaması karşısında toplum da bu esnekliği kötüye kullanmaya kalkışınca haksızlığın ve hukuksuzluğun önü alınamaz hale gelmektedir.
Batıdaki kentlerde yaşayan insanların trafikten çevreye, çarşı pazardan sokaktaki, caddedeki adab-ı muaşerete varıncaya kadar kurallara titizlikle uymasının arka planında caydırıcı yaptırımlar, cezalar bulunsa da oturmuş bu düzenin geri planında oturmuş bir şehirlilik bilincinin varlığı ya da içselleştirilmiş ögrenilmiş bir kentlilik adabının da olduğu ortadadır.
Bizde yerleşen kollamacı, görmezden gelici, durumu idare edici, kayırmacı anlayışın arkapalanında hemşehrilik, ideoloji, rüşvet, haksız menfaat temini gibi etkenler bulunsa da kentlileşme bilinci noktasında beledyelerimiz de dahil olmak üzere pek çok kurumla birlikte toplumun kahır ekseriyetinin oldukça geri noktada olduğu ortadadır.
Aslında bizim medeniyetimiz bir şehir medeniyitdir ve özellikle üzerinde yaşadığımız cografya ve bağlı olduğumuz büyük Islam dini şehirli haklarını gözetme, kul hakkına riayet etme, sokakta, çarşıda pazarda birbirine saygı gösterme noktasında zengin değerler taşımaktadır. Bızim bu degerlerden uzaklaşmamız ne yazik ki büyük bir talihsizliktir.
Bunun u00eestüne bir de kamu gücunün patronaj, partizanlık, rüşvet ilişkileriyle kirlenmesi eklenince feci halimiz ortadau010fır.
Somut bir örnekle nihayete gelmek gerekirse; Ankaranın en merkezi ilçesi olan Çankaya sınırları içindeki sözüm ona prestijli bir caddede yaşayanların hayatı zehir olmuş vaziyettedir.
Oto alım satımcılarının işgali altında bulunan caddede ne belediye ne zabıta ne polis ne de muhtar görevini yapmamaktadır. Cadde üzeri açık oto yıkama alanına dönmüş, apartmanlara ait otopark alanları ve kaldırımlar işgal edilmiş, kaldırım kenarlarına yapılan parklar neticesinde bir ambulans sedyesi ya da bir itfaiye hortumu uzatılamayacak geçirilemeyecek hale gelmiştir.
Toplumun sessizliği, hakkını aramaması karşısında mafya bozuntusu, gayri medeni tipler mezkur yerde yaşayan insanlara kan kusturmaktadır. Üstüne üstlük trafik polisleri bu durumu canlı olarak gördükleri halde çoğu zaman sessiz kalmakta, usulsüz parklara ceza yazmadan geçmektedirler. Ahbap çavuş ilişkisinin en sivri örnekleri ne yazık ki burada gözlemlenmektedir. Sen beni görme ben de seni göreyim anlayışından mıdır bilinmez ama bozuk sokak düzeni için kimse kılını kıpırdatmamaktadır.
Şehir yaşamındaki gayri medeni halimiz başkentimizde böylesine korkunc bir şekilde göze batıyorsa diger bazı şehirlerdeki kaos ve karmaşa hakkında hiç konuşmaya bile gerek yok. Yazık cok yazık hadi vatandaş pervasiz bari kamu görevlileri görevini layıkıyla yapsa!