Sosyal darwinizm
Darwin’in evrim teorisini temele alan yaklaşıma göre; insanı da içine alan doğa cansız maddelerden evrimle ortaya çıkmıştır. Bu evrimin itici gücü ise yaşama kavgası ve bunun sonucu olarak da doğal ayıklanmadır.
Mikroorganizmalardan başlayarak bitki, hayvan ve hatta insan gibi yeryüzünde mevcut milyonlarca doğal türlerin yaratılmayıp tesadüfe dayanan etkenlerle birbirinden değişerek oluştuğunu ileri sürmüştür.
Böylece Darwinizm, Allah’ın varoluşuyla ilgili en önemli delil olan düzen ve dünyada bulunma gayesini ortadan kaldırmak suretiyle dini öğretilere darbe indirmektedir. M. İkbal’in dediği gibi evrim teorisi çağımız dünyasına umut, coşku, canlılık ve kısacası hayat sevinci verecek yerde kaygı ve ümitsizlik vermiştir. İnsanın uzvi veya ruhi mevcut bünyesi biyolojik olay olarak kabul edilmiş, ruh inkâr edilmiştir. İnsanla hayvan arasındaki ayrım ortadan kaldırılmıştır. Nietzsche şöyle der: “Tanrı inancı çöktüğü yerde Darwin’in öğretisine insanların inanması bekleniyorsa gelecekte vahşi ve korkunç savaşların ortaya çıkışı hiç kimseyi şaşırtmamalıdır.”
20. yüzyılın baş belası ideolojileri faşizm ve komünizm, Darwin’i temel alarak ortaya çıkmışlardır. Sosyal Darwinizm’in sağ kanadı üzerine faşistler otururken, sol kanadı da komünistler tarafından işgal edilmiş ve her zaman Darwinizm’in en iyi savunucuları arasında yer almışlardır. Marx, Engels, Lenin, Troçki ve Stalin gibi komünistler evrim teorisi konusunda hep fikir birliği içerisindedirler. Rus komünizminin kurucusu olarak görülen Plekhanov, Marksizm’i “Darwinizm’in sosyal bilime uygulanması” olarak görmüştür.
Komünist kadroların yetişmesinde ‘Darwinist eğitim’ önemli rol oynamıştır. Meselâ, tarihçiler, Stalin’in gençliğinde dindarken Darwin’in kitapları sebebiyle ateist olduğunu söylemektedirler.
20. yüzyılda 120 milyon insanın ölümüne sebep olan ‘diyalektik çatışma’ komünist kavramının hayatta kalmak için mücadeleyi temel alan evrim inancı ile bağlantılıdır. İnsanlar arasında şiddet, korku ve umutsuzluk yayan bu ideolojiler dini inançlarla mücadele etmişlerdir.
Bunlardan eli kanlı komünist Stalin 20 milyon insanı katletmiştir. Tarihçiler bu vahşetin ona büyük bir zevk verdiğini yazarlar. Kremlin’deki masasına oturmak ve toplama kamplarında ölen veya idam edilenlerin listesini incelemek ona büyük mutluluk veriyordu.
Onun acımasız bir katil olmasını sağlayan ana etken, kişilik yapısı yanında inandığı materyalist felsefe idi. Stalin’in kendi sözleriyle, bu felsefenin temel dayanağı evrim teorisi olmuştur. Darwin’in fikirlerine verdiği önemi şöyle açıklıyordu: “Bizim seminer öğrencilerinin zihinlerini etkisiz hale getirmek için yaptığımız üç şey vardır: Onlara Dünya’nın yaşını, jeolojik kökenini ve Darwin’in öğretilerini öğrettik.”