Sorunlara yakınlık uzaklık
Bazı insanlar, sorunun tam ortasında yaşarlar. Bazıları yakınında, bazıları belli bir mesafede, bazıları da sorunun çok uzağında yaşarlar.
Yanan bir soba düşünün. Sobanın içinde olanlardansınız. Ateş, sizi yakıp kül edecektir. Bir karış yakında yaşıyorsanız etleriniz, cızır cızır pişecek, kebap olacaksınız demektir. Belli bir mesafede iseniz oh! Ne güzel! Elim ayağım ısındı diyeceksiniz. Sobanın hatırı sayılır kadar uzağındaysanız, donuyorum diye feryat figan bağırıp çağıracaksınız demektir.
Örneğin; zehirli kimyasalların orta göbeğinde çalışan insanlar, daha gençliğinin baharında iken belki de kara toprakla buluşacaktır. Yakın temasla çalışanlar, kırkından ellisinden sonra, bin bir hastalıkla ömrünü tamamlayacaktır. Bu kadar ağır bedellerle elde edilen ürünler ise pek çok insanı sevince boğacaktır. Hayatın tadını çıkaran asıl bunlardır.
Öyle insanlar da vardır ki en kötü ürünü alacak kadar bile parası yoktur. Kış gününde aç açık, çıplak gezen bunlardır. Sobanın ısıtamadıkları bunlardır.
Örneğin; siyasi badireler atlatanlar vardır. Daha siyasi hayatına başlar başlamaz dışarıdan icazetli, içeriden destekli asker dipçiği önünde darbe veya muhtıra ile tanışmış veya yıllarca o tehditle yaşamış siyasilerimiz var. Yasaklı olanları, el etek çektirilenleri, suikasta uğrayanları hatta idam edilmiş olanları var. Bunca ağır, travmatik bedeller ödeyerek Türk siyasi hayatına belli bir kalite getirenler ise pek çok insanı üzüntüye gark etmektedir. Siyasi hayatın tadını, keyfini çıkaran asıl bunlardır.
Öyle insanlar da vardır ki bazen tam bazen günü birlik çalışmalarla günlük nafakasını kazanırlar. Siyasetten çok beklentisi olmadan, cebindeki son parasını bile ülke menfaatine harcarlar. Siyasetin sadece soğuktan ve güneşten korumasını bekleyen bir şefkat şemsiyesi olmasını dilerler. Sobanın ısıtamadıkları bunlardır.
Aileleri parçalayan, milleti bölen, devleti güçsüzleştiren her darbenin, her muhtıranın bir sonucu var. Ama sosyal ama iktisadi ama siyasi… Sorun, yıllardır hepimizi etkiliyor. Ama birilerini cayır cayır yakarken, diğerlerini belki biraz terletiyor. Şimdi nasıl olacak da aynı gayreti gösterip ülkeyi, milleti düze çıkarıp, birlik ve beraberlik içinde huzur ve barışı sağlayacaklar?
Sorunlardan etkilenme derecesi aynı olmayanlar, huzur ve barış ortamını nasıl aynı derecede etkileyecekler de sağlam bir ülke inşa edip birlik üzere Yeni Bir Türkiye’ye sahip çıkacaklar?
Siyasetçiler; darbe, seçimle gelip gitme, adalet konularını en iyi şekilde değerlendirip siyasi bilinç oluşturmalıdırlar. Unutmamalı ve unutturmamalıdırlar. Darbe yapanlara karşı en adil ve ağır ceza yasalarını çıkarmalı, bir daha olmamasını sağlamalıdırlar.
Kendi çocuğu öldüğünde dünyası yıkılan, başkalarının çocuğu öldüğünde sadece vah vah ile karşılayıp köpüklü kahvesini yudumlamaya devam edenler, aynı soruna asla aynı arzu ve aynı azimle yaklaşmayacaktır.
Bir insan nefsini, sosyal nefsini ve siyasi nefsini terbiye etmediği sürece, asla başkalarının sorununu kendi sorunu gibi göremez. Kendi nefsini sobanın içine sokmayan, keyifli keyifli sobanın kenarında kahvesini yudumlayan, sobada cayır cayır yananın haline nasıl varabilsin?
Halkın yaşadığı sorunlardan, çektiği sıkıntılardan bu kadar uzak yaşayan bir insan, nasıl olacak da halkın sorunlarını anlasın ve çözsün? Halkın darbelerden çektiği sıkıntılardan, kaybettiği gelecekten bu kadar uzak yaşayan bir insan, nasıl olacak da halkın sorunlarının bir parçası olarak halktan af dilesin?
*** Bugünkü tarihi ve büyük Fethimiz mübarek olsun. Ya Fatihsin ya Akşemsettin ya Ulubatlı Hasan ya da Hüma Hatunsun…