Sorular!..
SORU-1
Önce sorun doğru tespit edilmeli sanırım. “Kadına yönelik şiddet” değil “şiddete yönelik insan” sorunumuz var. Şiddetin ivmesi kuvvetliden zayıfa doğru olduğu için mağdurlar hep zayıflardan oluşuyor. Kadınlar, çocuklar, güçsüz insanlar ve hatta masum hayvanlar gibi. Toplumca başta merhamet olmak üzere bütün erdemlerimizi maalesef kaybediyoruz. Bu ise bizi kışkırtılan arzular ve çıkarlar bataklığına sürüklüyor. Medyaya gelince gerek şiddet haberleri ve gerekse diğer programları ile bu bataklığı zaten tetiklemekle meşguller. Dizi filmleri hatırlarsak demek istediğim daha net anlaşılacaktır kanaatimce.
SORU-2
İstanbul sözleşmesi konusu bir dostumun ifadesi ile köpürtülüyor. Bu sözleşme imzalandı diye zayıflar ezilmiyor. Kapitalist zihniyetteki buna modern dünyanın alt yapısı da diyebilirsiniz “toplum” Darwin’den ilhamla bir “orman” olarak algılanıyor. Formül yahut yasa açık: Hayatta kalmak için güçlü olmalı ve zayıfları ezmelisin. İstanbul Sözleşmesine dönecek olursak toplum her konuda olduğu gibi bu konuda da bölündü. Bir kesim sorunlarımızın tamamının Batıdan ithal hazır reçetelerde olduğunu savunuyor. Diğer kesim ise gelenek/muhafazakârlık adına buna karşı çıkıyor. İki kesimin de ortak noktası taklitçilik. Biri Batıyı taklit ederken diğeri geleneği taklit ederek sorunların çözülebileceğini vehmediyor.
SORU-3
Feminizm de bir hazır reçete. Lakin bu, kadınlara dair sorunlarımızın olmadığı anlamında bir tespit değil. Sadece sorunlarımızın hazır reçeteler ve taklit yolu ile çözülemeyeceğine dair bir tespit. Başarılı toplumlar sorunları olmayan değil, sorunlarını çözmesini bilen toplumlardır. Elbette ki kendi tarihi tecrübeleri ve gelişme çizgileri dâhilinde.
SORU-4
Bu sorunun cevabı yukarıdaki sorunun cevabını da içeriyor. Zannımca unutulan önemli bir husus var İslam’ın sorunlarımızı çözebilmesi için evvela zihniyetimizin değişmesi lazım. İslami dünya görüşüne sahip olmadıktan sonra yapılan dini ritüellerin hiçbir önemi yok. Mesela Hz. Ebubekir’in “namaz ile zekâtın arasını ayıranlarla savaşacağım” sözü bu bağlamda çok manidar. Dünya görüşü ne gerektirirse o yapılacak. Lakin bazı durumlarda zamanın önemi göz ardı edilmemeli. Mesela İstanbul’da okurken tanışan Elazığ’dan gelen bir kız ile Burdur’dan gelen bir erkek birbirini seviyor ve evleniyorlar. Tayinleri Diyarbakır’a çıkıyor. Bu şartlar altında çekirdek aileyi eleştirmenin hiçbir geçerliliği yok. Keza yine tek maaşla geçinmenin zorlukları ortada iken kadınlar çalışmasın demenin de toplumda bir karşılığı yok.
SORU-5
Şiddet dâhil bütün sorunlarımızın çözümü göstereceğimiz gayrette gizli. Problemlerimizi biz çözeceğiz; bunun başka yolu yok. Varacağımız neticelerin dünya görüşlerimizle doğru orantılı olacağı apaçık bir husus. Batının yahut geçmişimizin basit bir benzeri olmayı istemiyorsak, İslami Dünya görüşünün öngördüğü Yüksek değerlere bugünün dünyasında nasıl ulaşılabileceğinin cehdini vermeliyiz. Göstereceğimiz başarının toplumsal sorunlarımızın çözümü kadar insanlığa yeni bir ufuk açacağı hususunu da unutmadan. Bahsetmeden geçemeyeceğim diğer bir husus da eğitim konusu. Benim neslim kurbağanın sindirim sistemi gibi hayatta hiçbir karşılığı olmayan konuları ezberleyerek yetişti. İnsanımızı hayata hazırlayan; başta “merhamet”, “saygı” gibi değerleri yükleyen; insana, topluma ve varlığa karşı sorumluluk duygusu taşıyan nesillerin yetişmesini hedefleyen eğitime gayret göstermeliyiz. Bunun da Aleyna Tilki’nin örnek gösterildiği ahvalde ne kadar mümkün olacağı da başka çetin bir soru.