Sorosçu çapulcuların kırmızı devrim hedefi!
Eski Pentagon yetkilisi neo-conlardan Michael Rubin geçenlerde yine küstahça bir açıklama yaparak Erdoğan'ı tehdit etti. Bilindiği gibi Rubin, Pensilvanya'da Gülen'le defalarca görüşmeler yapan, küresel çete adına sürekli olarak Erdoğan'ın devrilmesi gerektiğini söyleyen kuklalardan sadece biridir. Gerek Rubin'in gerekse AB'nin referanduma az bir zaman kala Erdoğan'ı hedefe koymaları 16 Nisan'ın ne denli önemli olduğunu ortaya koymaktadır. İsterseniz bazı isimler üzerinden de giderek ülkede nasıl bir düzenek kurulduğunu yeniden hatırlatalım. Hatırlatalım ki 16 Nisan'da neyi oylayacağımızı kimlerle mücadele ettiğimizi bir kez daha idrak edelim.
50 yıldır ülke politikalarına küresel sistemin Bilderbergçi tayfası yön veriyordu. Türkiye, 1959, 1975 ve 2007 tarihlerinde tam üç kez Bilderberg toplantılarına ev sahipliği yaptı. Bülent Ecevit, Kemal Derviş, Cem Boyner, Selin Sayek Böke, Fehmi Koru, Cengiz Çandar, Ali Babacan bu toplantılara katılan isimlerden bazılarıu2026 Ecevit, 1957 yılında kazandığı(!) Rockefeller bursuyla sekiz aylık bir eğitim için Harvard Üniversitesi'ne kayıt olur. Baykal ve Demirel'in de bu bursla eğitim aldığını hatırlatalım. Yeni Dünya Düzeni projesi için nitelikli eleman yetiştirme merkezlerinden biri olan Harvard, Rockefeller'in gözbebeğidir.
Ecevit, bu sürede CIA'nın kurmuş olduğu Rus Araştırma Enstitüsü'nde antikomünist dersleri aldı(!) Enstitünün danışmanlığını ise Henry Kissinger yapmaktaydı. Türkiye'ye döndüğünde işe önce CHP'ye milletvekili olmakla başladı. Sonra 14. Olağan Kurultay'da parti meclisine girdi, 60 darbesinden sonra kurucu meclis üyesi oldu. Hızla ilerleme kaydeden Ecevit sonrasında bilirsiniz "Karaoğlan" olacak ortanın solu diye tutturacaktı. Uzatmayayım koalisyonlar, Bilderberg'ten dostu Kemal Derviş dönemi ve son olarak yine küresel sistemin en kapsamlı projelerinden biri olan FETÖ liderinin şefaatine mazhar olması!
Türkiye bu proje kapsamında yine küresel çetenin finansörlerinden Soros'un çalışma sahası olacaktı. Kurduğu vakıflar aracılığıyla ülkelerde çeşitli renklerde devrimlere imza atan Soros aynı düzeneği Türkiye'de de kurdu. Hatta bu vakıflarda yine Bilderberg müdavimleri rol oynuyordu. Kemal Kılıçdaroğlu da bu vakıflardan birine ebedi üye olarak atanan(istifa edemiyor) başka bir siyasetçiydi. Soros, Ford, Rockefeller ve Carnegie vakıflarıyla Pentagon ve CIA namıma iş tutan bir barondur. Sırbistan'da Otpor/direniş, Gürcistan'da Kmara/yeter, Ukrayna'da Pora/zamanı geldi, Kırgızistan'da Birge/birlikte gibi sivil direniş uzmanlarından oluşan örgütleri finanse ederek o bölgelerde çeşitli renklerde devrimlere imza attı. Birazdan okuyacağınız gibi yine bu örgütler desteğiyle Türkiye'de de Gezi marifetiyle kırmızı renkli devrim yaptırmaya çalışacaktı. Atlamadan Kemal Kılıçdaroğlu ile ilgili kısa bir hatırlatma yapayım.
Kılıçdaroğlu hatırlarsanız 3-4 Aralık 2013 tarihinde apar topar ABD'ye gitti. Kemal Bey için Milano'da yemek verildi. Alan Mokovsky onu hiç yalnız bırakmadı. Yemekte Amerikan Yahudi Komitesi(AJC) 28 Şubat'ın perde arkasında rol oynayan Yahudi Enstitüsü (JINSA) küresel çetenin kirli illegal işlerini yürüten ADL gibi yapıların temsilcileri vardı. Sonra FETÖ'ün ABD'deki çatı örgütlerinden biri olan Türk Amerikan Birliği(TAA) temsilcileriyle de bir görüşme yaptı. Yemekte 17-25 Aralık'ın detayları masaya yatırıldı. FETÖ kendisine birde plaket takdim etti! Sonra ne mi oldu? Kemal Bey ülkeye döndükten tam 15 gün sonra 17-25 Aralık operasyonu gerçekleşti. Bugünlerde AKP'li fırıldakların heyecanına bakılacak olursa anlaşılan onlara da benzer bir yemek daveti yapılmış!
Şimdi biraz daha geriye, Gezi'ye dönelim. Gezi, ağaç kisvesi altında yaklaşık 3 milyon kişiyi harekete geçiren ve doğrudan Erdoğan'ı hedef alan bir kalkışmaydı. Yapılan bir araştırmaya göre eyleme katılanların %58'i Erdoğan'ı devirmek sadece %3.4'ü çevre hassasiyeti için bu eyleme katılmıştı.(GENAR) İlginç olan Soros'un çocukları Gezi'den tam 6 ay önce "OccupyTurkey" adlı bir Facebook sayfası kurmuşlardı. Tarih 2012! Burada "direnAnadolu" bağlantı adını seçerken livestream adlı video yayın sitesindeki hesapların adı da "revolistanbul" idi. Yani diren İstanbul! Gezi'de sürekli gündem olan "DirenGeziParkı" sloganı işte buradan çıkmıştı. Daha da ilginç olanı yine Gezi'den bir yıl kadar evvel Taksim'de Mehmet Ali Alabora ve ekibi ilginç bir tiyatro sahnelediler. Tiyatronun adı "mi mimör" Pinima isimli hayali bir ülkede "mi " notasının yasaklanmasıyla çıkan halk isyanı işleniyordu. Oyun, Gezi eylemleri başlamadan Türkiye'de tam dört kez trend topic oldu.
Tiyatro aynı zamanda bir tatbikattı! Seyircilere mutlaka akılı telefon getirmeleri çünkü onların da bu oyunun bir parçası olduğu söyleniyordu. Son günlerde sivil direniş uzmanlarıyla yapılan röportajların paylaşıma sokulması bana bu süreci hatırlattı! Gezi, başarılı olsaydı hiç kuşkunuz olmasın adı Kırmızı Devrim olacaktı. Kimi muhafazakarların ilk üç gün diyerek yumuşak tavırlar sergilediği Gezi, çok ciddi bir kalkışmaydı. Gül ve Arınç tayfasının o gün ortaya koyduğu tavır bugün de olduğu gibi bilinçliydi. Emin olun asla vazgeçmeyecekler. 16 Nisan onlar için çok önemli bir kırılma anı. Bizim için de öyle! Asla yılgınlığa düşmeyin. Evet, bizim tarlayı sürmüşlerdi. Ama Erdoğan'la birlikte biz bu topraklara bir tohum ektik. Ona gözümüz gibi bakıyoruz. Hiçbir tezgah bu tohumun filizlenmesine inşallah mani olamayacak.
NOT: Murat Akan "Kozmik Karargah" adlı yeni bir kitap çıkardı. Dünyada ve ülkemizde kurulan tezgahları belgeleriyle sunuyor. Tavsiye ederim.