Dolar (USD)
34.54
Euro (EUR)
35.99
Gram Altın
3010.23
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Sormak, soruşturmak, sorgulamak

İnsanın düşünme, sorma, soruşturma, öğrenme, merak etme yeteneklerinin şekillenmesinde, gelişmesinde veya körelmesinde, kısırlaşmasında ve çocuksulaşmasında içinde bulunulan kültürün, yetişme tarzının ve alınan eğitimin büyük etkisi vardır.Eğitim, aile ve kültür önemli olmasına rağmen insanın akletmek ve düşünmek yerine inanmaya, kabul etmeye, itaat etmeye ve duygusal olmaya eğilim duyup duymaması da insanın düşünme, sorma, soruşturma ve sorgulama yeteneklerinin gelişimini ve genişlemesini belirlemektedir.

Sezgilerine ve hislerine güvenen duygusal kimseler, kendileri dışında ve kendi üstlerinde üst otoritelere ve güçlere inanma eğilimindedirler. İnanç, aslında düşünme biçimimimizin bir ürünü olarak ortaya çıkmaktadır. Analitik olarak olayları ve olguları ele alanlar, sormayı, soruşturmayı ve sorgulamayı düşünce stili olarak uygulayanlar için inanmak yerine düşünme, eleştirme ve yenilenme tutumu ve tarzı öne çıkmaktadır. Bilim, sanat ve felsefe, düşünen, eleştiren, değiştiren ve yenilenen insanların anaitik düşünme tarzlarının ürünleri olarak karşımıza çıkmaktadır. Eleştirel düşünen insanlar, hiçbir otoriteye, güce, kaynağa, kuruma ve kişiye kayıtsız şartsız, şeksiz şüphesiz inanma ve teslim olma eğiliminde değildirler.

Bir filozofu, bilim insanını, araştırmacıyı veya sanatçıyı, öğrenmeyen, araştırmayan, itaat eden, şüphe etmeyen ve ahmaklığı en yüksek konfor olarak yaşayan kişilerden ayırteden en önemli özellikleri sordukları sorular, soruşturdukları dosyalar ve sorguladıkları genel geçer kabullerdir. Felsefe, bilim ve sanat sordukça, sorguladıkça ve soruşturdukça mutlak doğru olarak algılanan kabullerin, kişilerin ve kurumların aslında yalandan ibaret olduğu, hiçbir erdemlerinin ve değerlerinin olmadığı ortaya çıkmaktadır. Yalanları, yanılgıları ve yanılsamaları yüceltmek ve gerçek diye mutlaklaştırmak, ahmaklığın, akılsızlığın ve cehaletin bireysel ve toplumsal hayatta kültür, irfan ve hikmet olarak kurumsallaşmasına neden olmaktadır. Yalanlar üzerine inşa edilmiş hiçbir kültürel alan, kutsal ve sorgulanmaz hikmet, irfan ve ilim değildir. Felsefenin, bilimin ve sanatın büyük çabalarla insana ve doğaya dair ortaya çıkardığı gerçekleri, tartışılmaz ve sorgulanmaz olarak yüceltilen yalanlara kurban vermemek, kişinin insan olarak kalabilmesi ve insan olarak oluşunu gerçekleştirmesi açısından büyük önem taşımaktadır.

Bilim, felsefe ve sanat, insanla beraber insanların arasında insana hitap ederek gerçekleşen tecrübelerdir. Felsefe, bilim ve sanat, insana yukarıdan ve tepeden bakmaz ve konuşmaz. İnsana tepeden bakarak ve yukarıdan konuşarak yapılan bütün girişimler, kalıplar ve kurumlar, yalan, yanılgı ve yanılsamadan başka bir şey değildirler.Doğal ve antropolojik olguları inkar eden ve onlardan beslenmeyen kişilerin, kaynakların ve kurumların yalanlarını ancak soru haline getirerek, soruşturarak ve sorgulayarak bu sahteliklerden özgürleşmek ve arınmak mümkündür.

Yalanlar üzerinden insan ve doğa üzerine kurulan hegemonyaya insan, aklıyla, düşüncesiyle, sorgulamasıyla, soruşturmasıyla ve sormasıyla karşı koyabilir. Yalanın, ahmaklığın ve cehaletin egemenliğine karşı en büyük meydan okuma bilimden, felsefeden ve sanattan gelmektedir. Yalan, ahmaklık ve cehaletin rahatsız olduğu tek şey, felsefe, bilim, sanat ve akıldır.Cehalet, ahmaklık ve yalan, sürekli olarak felsefeyi, bilimi ve sanatı ötekileştirmeye, değersizleştirmeye ve hiçsizleştirmeye çalışmaktadır.

Yalanın ve ahmaklığın aklı olmadığı gibi kalbi de yoktur. Yalanın egemenliği, akılsızlık ve kalpsizlik üzerine kuruludur. Yalan ve cehalet, düşsüzlükten, duyarsızlıktan, duygusuzluktan ve düşüncesizlikten beslenmektedir. İnsan üzerinde yalanlara dayalı bir hegemonya inşa etmek isteyenler, insanı ve dünyayı çölleştirmeye çalışanlar, doğayı ve insanı kurutan en karanlık, kirli ve kanlı kişiler, kurumlar ve kaynaklar olmuşlardır. Socrates, Aristo, Hypatia of Alexandria, Platon, İbn Haldun, Descartes, Kant, Hegel, Nietzsche, Bergson, Freud,Iris Murdoch, Feuerbach, Anne Conway, Husserl, Gadamer, Foucault, Darwin, Newton, Sartre, Picasso, Goethe, Jung, Adler, Ayn Rand,Hannah Arendt, Simone De Beauvoir, Camus, Ursula Wolf, Lacan, Deleuze, Derrida gibi filozoflar ortaya koydukları eserlerle, duygulu ve duyarlı bir şekilde düşünce yeteneğimizin sorarak, soruşturarak ve sorgulayarak çocuksuluktan kurtulup aklını kullanan olgun bireyler olmamıza katkı sunmaya çalışmışlardır. Ahmaklığın ve cehaletin varlığımızı kirletmemesi ve üzerimize yapışmaması için akılla, bilimle, sanatla, felsefeyle varoluşsal, düşünsel ve değersel donanımızı gerçekleştirmek, her insan için olmazsa olmaz bir ihtiyaçtır.