Sonunda Başardık
Muhalefetin “yalanlarının” bizim “doğrularımızdan” daha çok itibar gördüğü acayip bir dönemdeyiz. Haklı ve doğru algımızı yaymakta pek maharetli olduğumuz söylenemez.
Ancak gün gelir öyle bir ürün ortaya koyarsınız ki sizin bir şey ifade etmenize gerek kalmaz. O kendini konuşturur.
Bundan 60 yıl kadar evvel yine böyle bir teşebbüste bulunmuştuk. Devrim arabası o günün dünyasına hitap eden, üstün performansa sahip sağlam bir otomobildi.
Eğer engellenmemiş olsaydı bugün otomobil sektöründe çok iyi bir kalite yakalayacaktık. Şimdi 60 yıl gecikmeyle bir sayfa daha açtık.
O gün Cumhuriyet Gazetesi’nin yazarları “bira fabrikası yapmak dururken bu da nereden çıktı” türünden yazılar döşüyorlardı. Bugünkü Yılmaz Özdil’in “bira sevgisi” gibi. Kafa hala ayık değil anlayacağınız.
Bugün de yerli otomobile, Kanal İstanbul ve havalimanlarına velhasıl yeniliğe ve zenginliğe karşı direnç gösteriyorlar.
Daha ilk günden “İtalya’ya yaptırdığımız” şeklinde algı oluşturmaya çalıştılar.
Geçenlerde işinin ehli bir dostumuz “Baran Küçük” bu konuda çok faydalı bilgiler verdi.
Örneğin “on yıldır hala mı prototip” diyenler yanılıyor. Çünkü TOGG ve tedarikçilerin bir araya gelişi ile oluşan yapının mevcut çalışmalara başlangıç yılı; 2017 yılıdır.
Peki, neden İtalya’da yapıldı?
Baran Küçük bu algıyı da şöyle çürütüyor; Bilindiği gibi ülkemizde hali hazırda üretim yapan bir otomotiv sektörü vardır, doğru ancak sektör seri üretim üzerine ve çok büyük kısmı montaj bazında üretim yapan bir sektördür.
Eskişehir fabrikasını ele alalım. Bu fabrikada A modeli üretiliyor ve bu model üretilirken tüm üretim planlaması ve bant düzeni buna göre oluşturulur. Sizler bu düzende bir tek basit makinayı bile yerinden oynatırsanız tüm bant ve otomasyon çöker.
Dolayısıyla A modelinin üretildiği bantta “dur bekle, ben iki gün bir prototip üreteyim” diyemezsiniz. Kısacası teknik anlamda bu mümkün değil.
Bir üretim bandı onlarca makine, taşıyıcı bant ve robot kollardan oluşur. Yani kısacası yeniden otomasyon ayarı yapmanız gereken yüzlerce sistem var ve bunlarla işiniz bitince de tekrar eski hallerine getirmek zorundasınız.
Sadece bunu yapmanın bile maliyeti işleyen bir fabrikada milyonlarca doları bulur. Bir de üstüne makinelerin veya kolların değişmesi gerektiğini düşünün…
İtalya’da ise sadece bu iş ile uğraşan ve tasarım araçlar imal eden bant mobilitesi daha yüksek ve elinde farklı makine çeşitleri bulunduran özel tasarım yapan bantlar vardır. Bu firmalar seri üretim yapmazlar tek işleri bu tip kişiye ve şirkete özel üretim yaparlar.
Dolayısıyla arabamız İtalya’da üretilmeyecek. Sadece prototipi İtalya’da imal edildi. Testler tamamlanıp nihai ürün onaylandığında üretim ülkemizde Bursa dahil pek çok fabrikada yapılacak.
Batarya kısmı için mesela Zorlu Grubu çoktan çalışma ve yatırımlarına başladı bile. İşin işleyişi gereği batarya bir fabrikada, motor veya bileşenler başka bir bantta üretilmek zorundadır.
Diğer taraftan prototipi üretip gerekli testleri tamamlamadan bir üretim bandı, endüstrinin hiçbir alanında oluşturulmaz. Çünkü, ürettiğiniz prototip çok iyi ancak ön direkte bir zayıflık gördünüz diyelim ve 4 mm yerine 6 mm malzeme kullanmanız gerekti. İşte bu durumda o kurduğunuz ve milyonlarca dolar harcadığınız bant çöp oluyor.
Baran Küçük “neden bu kadar uzun sürdü” sorularına da tüm tecrübe ve imkânlarına karşın yeni bir modelin bilinen markalardaki çıkış süreleri ile cevap veriyor. Örneğin Mercedes’in çıkış süresi ortalama 7 ila 8 yıldır. Keza BMW 8 ila 9 yıl, Volkswagen’in ortalama 8 yıl, Cadillac’ın ise ortalama 11 yıldır.
Son olarak, halkla ilişkiler ve iletişim konularında yorulmayan, bıkmayan ve herkese üslubunda cevap veren kaliteli insanlarla bu süreci götürmeliyiz.
Geçen bir kanalda TOGG CEO’su Gürcan Karakaş güzel ifade etti. Lakin orada “Henüz fiyat belirlemedik. Bu otomobil kimden pazar payı alır diye düşünüp ona göre fiyat belirlenecektir” yerine “Bu otomobili milletimiz rahatlıkla alabilecektir” türünden bir açıklama yapsaydı daha yerinde olurdu.
Esasında mesele, Türkiye’nin yerli otomobilini üretecek olmasıdır. Bundan rahatsız olanlar türlü bahanelerle başarımızı gölgelemeye, yalan yanlış bilgilerle de otomobil projesini basitleştirmeye ve sulandırmaya çalışıyor.
Oysa Türkiye’de bir devrim yaşanıyor. Ülkenin ayakları üzerinde durmaya başladığı şahane bir dönem bu. Artık buradan geri dönüş yok.