Sonuçları değil, başlangıçları değiştirmek gerek
Yazımızın başlığı oldukça çarpıcı, çarpıcı olduğu kadar doğru sonuca varmamızın da anahtarı niteliğinde bir sözdür. Tıpkı çocuğu suya göndermeden önce kulağını çeken Nasreddin Hoca’nın söylediği gibi çarpıcı bir vecize.
Hikâyeyi bilirsiniz,
Nasreddin Hoca bir gün çocuğa bakracı verip suya göndermiş, ama çocuk gitmeden önce Rahmetli Hoca çocuğun kulağını bir güzel çekmiş. Nedenini soranlara, “Dikkat etsin, suyu dökmeden, bakracı kırmadan gelsin diye” demiş. İlk soruyu soranlar bir daha sormuşlar, “Bekleseydin bir, suya gidip gelseydi. Bir kusur işlediyse o zaman çekeydin çocuğun kulaklarını.”
Rahmetli bize ders verir:
“O zaman iş işten geçmiş olurdu ve ceza vermenin bir anlamı kalmazdı.”
Yazımızın başlığı Alain/Auguste Chartier’a ait. Bu söz hemen hemen her konuda yaşanan başarısızlıkların reçetesi mesabesinde bir söz olup bugüne de ışık niteliğindedir.
“Sonuçları değil, başlangıçları değiştirmek gerek.”
Doğrusu bütün başarısızlıkları başlangıçtaki yanlışlıklara bağlamak hakkaniyetle bağdaşmaz, lakin hatalı başlangıçlardan mütevellit başarısızlıkların da haddi hesabı yok.
Bu özlü sözün günümüzle hatta bugünümüzle alakasını kurmak çok kolay.
Evet, bugünleri çok yakından ilgilendiren, bugünlere ve yarınlara ışık tutacak bir sözdür Alain’in bu sözü.
Yaptığımız iş nihayetlendiğinde beklemediğimiz, arzu etmediğimiz ve aleyhimize bir sonuçla karşılaşmak istemiyorsak işimizi doğru yapmamızın gerekli olduğunu biliyoruz. Her aşamasında işimize özen göstermezsek beklemediğimiz anda ve yerde baş gösteren bir olumsuzluk işimizi bozabilir, öyle ki bazen en küçük bir ihmal bütün emeği heba etmeye yetebiliyor. Bu yüzden işimizin sonucuna etki edebilecek bütün unsurlara dikkat etmemiz gerek.
31 Mart seçimlerini gördükten sonra bizden kaynaklı nakısayı düşününce aklıma August Chartier’ın “Sonuçları değil, başlangıçları değiştirmek gerek” sözü geldi.
Sadece bu söz mü?
Bakınız, “Gömleğin ilk düğmesi yanlış iliklenince diğerleri de yanlış gider” sözü de biz insanların hatalarının bir kısmının başlangıçtaki hatalardan kaynaklandığını anlatıyor.
Bu seçim AK Parti açısından kimi başlangıçları itibariyle yanlıştı. Bugün (5 Mart 2018) 31 Mart seçiminin üzerinden beş gün geçmiş bulunuyor. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı henüz kesinleşmedi. Sebep, oyların dağılımındaki hata, iptal edilmiş oylardaki “hatalar!” ve yapılan hileler…
Peki, bu sonuçla karşılaşmamak için ne yapılmalıydı?
Sandıktan çıkan seçim sonuçlarının olduğu gibi, kusursuz bir şekilde ilçe seçim kurulunun kayıtlarına geçmesi ve bu sonuçların yekûna geçip geçmediği takip edilmeliydi.
Peki, bu yapıldı mı?
Sanmıyorum.
İlçe Seçim Kurulu görevlileri arasında haramzadeler varmış. Ya da bu kurula bilerek, planlı ve dahi programlı bir biçimde haramzade görevliler yerleştirilmiş. Bunlar da görevlerini bihakkın yerine getirdiler.
İkincisi, hilebazların ağababaları bu hilelerinin görülmesi için yol üstündeki bütün duraklara iz bıraktılar. Anlayacağınız bu hileyi tertipleyenler bu hilenin görülmesi ve dolayısıyla seçimlere şaibe bulaşmasını istediler.
Yani istediler ki;
İstanbul’da hem sandık başındaki “özel görevliler” tarafından hem de seçim kurulundaki “özel görevliler” tarafından yapılacak desise ve hilelerle sona doğru CHP önde olsun, herkes “CHP kazandı”ya inansın,
Sonra AK Parti onların yaptıkları bu bariz hileleri fark etsin,
Akabinde sonuçlara itiraz etsin,
Millet de “İmamoğlu/CHP kazanmışken AK Parti iktidar gücünü kullanarak İmamoğlu’nun hakkına el koydu” şayiasına inansın.
En sonda da CHP’liler, Geziciler ve bilumum terör yanlıları ayaklarına kadar gelen bu fırsatı sokak eylemlerine dönüştürsün. Gezicilerin Sosyal Medya’daki Taksim Gezi Parkı hesabı “DarbeciAKP” tagıyla, “Mazbatayı siz mi verirsiniz, biz mi gelelim?” diye sormuş.
Sonra gel de dünyaya özgür seçimi anlat bakalım nasıl anlatacaksın?
Yineliyorum sorumu:
Bütün bunlar yaşandıktan sonra sonucu değiştirmek ne kadar mümkün?
O zaman başta bütün önlemler alınarak böyle bir olumsuzluğu yaşamamak daha uygun olmaz mıydı?
Buna rağmen seçmenlerin iradesi net bir şekilde ortaya çıkarılmadan işin peşi bırakılmamalı. Gerekirse (ki bence en başta yapılmalıydı) bütün oylar yeniden sayılmalı. Ve;
Bu işin nedeni ve niçininden önemlisi işin nasıl ve kim/ler tarafından yapıldığı ortaya çıkarılmalı.