Son vasiyet
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ebedi dünyaya göçmeden önce ön üç gün kadar hasta yatmıştı. Hz. Aişe (r.a.) annemizin odasında kalmak için izin istemiş, hastalık günlerini orda geçirmişti. Yüksek ateşin etkisiyle zaman zaman kendinden geçiyor, kendine geldiği anlarda nasihatlerde bulunuyordu. Yine o anlardan birinde kızı Fatıma’ya: “Allah katında değerli olan güzel işler yapın. Yoksa helal-haram konularında Allah’ın sorgusundan ben sizi kurtaramam” buyurmuştu.
Hz. Enes (r.a.): “Vefatı esnasında
Rasulullah (a.s)’ın yanındaydık. Bize üç defa: ‘Namaz hususunda Allah’tan
korkunuz’” buyurdu ve şöyle devam etti.
“Emriniz altındaki insanlar
hakkında Allah’tan korkunuz. İki zayıf hakkında Allah’tan korkunuz. Onlar dul
kadın ve yetim çocuktur. Namaz hususunda Allah’tan korkunuz.”
Peygamber
Efendimiz (a.s.)’ın bütün söyledikleri bizim için çok kıymetlidir elbette. Ama
söz konusu olan son söyledikleri, son vasiyetleri, son nasihatleri olunca daha
da dikkat kesiliyoruz, kesilmeliyiz.
Aramızda birisinin bile son
söylediklerini yerine getirebilmek için titizlik gösteriyoruz. “Rahmetlinin son
arzusuydu” diye başlayan cümleler kuruyoruz.
Çalışanın, işçinin, emekçinin
hakları konuşulunca benim aklıma hemen Hz. Peygamber (a.s.)’ın son vasiyetleri
geliyor. Âlemlere rahmet Efendimiz (s.a.v.) dünyadan ayrılırken bile ümmetini
Yaratıcının hukuku ve kullarının hukuku konusunda uyarıyor.
“Namaza dikkat edin.”
“Emriniz altındaki insanların
hakkına dikkat edin.”
İnsan dünyaya kulluk için
gönderilmiştir. Kendisini yaratan, yaşatan âlemlerin Rabbine kulluk etmek
insanın yaratılış gayesidir. Bu kulluğu ibadetle ispat etmenin yolu öncelikle
namazdır.
İnsanın dünyada kulluk
vazifesini yapabilmesi için huzur ve güveni tesis etmesi gerekir. Bunun da en
önemli yolu, çalışanların hukukunu adalet ve hakkaniyetle korumaktır. Hz.
Peygamber (a.s.)’ın yüzyıllar öncesinden çalışanın hukukuna dair söylediklerine
bakar mısınız?
“Onlara yediğinizden yedirin,
giydiğinizden giydirin.”
“Bir işçi tutup da onun ücretini
ödemeyenin kıyamet günü düşmanı Allah’tır.”
Meselenin çalışanı ilgilendiren
tarafı ayrı bir konudur. İşçi, memur, çalışan kendisine tevdi edilen işi bir
emanet bilinciyle yapmalıdır.
Varlık ve imkân sahibi bir
kişinin imanının kuvveti, çalıştırdığı işçisinin kahvaltı sofrasında
yiyebildiği zeytinin kalitesinden anlaşılabilir. “Yediğinden yedirme,
giydiğinden giydirme” ölçüsü muhteşem bir ölçüdür. En gelişmiş olduğu söylenen
ülkelerinde bile sokakta geceleyen muhtaçlarının çokluğuyla modern dünya bu
ölçüden oldukça uzaktır. Hz. Peygamber (a.s.)’ın ümmetine düşen, bu nebevi
ölçüyü hayata taşımaktır.