Son Nokta İdlib !
Güne İdlib’de Esed rejiminin saldırılarıyla Şehid olan Mehmetçiğimizin haberiyle başladık. Esed rejimi askerimizin bulunduğu bölgeye özellikle saldırarak açıkça tavrını ortaya koydu. Buna karşılık TSK mevzilerinden karşılığı verildi ve 35 rejim unsuru telef edildi.
İdlib meselesinde yine ve her zaman olduğu gibi yapılan anlaşmaya uymayan Rusya ve İran’ın iki yüzlü tavrı, TSK’nın fiilen müdahale yapmasını zorunlu kıldı.
Astana süreci ve sonrasında yapılan anlaşmalarda İdlib’de bulunan muhalif Suriye halkına dokunulmayacağı kararlaştırılmış, Rusya ve İran’da bu karara uyacağını taahhüt etmişti. Soçi mutabakatı kapsamında Türkiye İdlib'de 12 gözlem noktası oluşturmuştu. Bu gözlem noktalarının, İdlib'de gerilimin düşürülmesi sürecinin bir parçası olarak görev yapması alınan kararlardan biriydi.
Tarih boyunca olduğu gibi anlaşmalarına sadık kalmayan İran’ın tavrı bir yana, Rusya’nın dost olmadığını biliyoruz da, en azından süreci doğru okuyarak kendi menfaatine de uygun olarak bu anlaşmaya sadık kalabileceği düşünülüyordu.
(İran o kadar ahlaksızca saldırıyor ki, İran destekli şii milisler, çoluk çocuk sivil halkın üzerine attıkları bombaların üstüne “Kasım Süleymani adına” yazıları yazabiliyor. Emperyalist Amerika’nın öldürdüğü askerlerinin intikamını Müslüman sivil halkı bombalayarak alma hevesindeler… )
Son haftalarda rejim askerleri, İran milis gücü ve Rus hava saldırılarıyla İdlib’de yüzlerce masum insan katledildi. Ufacık çocuklar terörist denilerek bombalarla paramparça edildi. Daha iki gün önce Türkiye’nin güvenli hale getirdiği El bab’a yapılan saldırıda camiler hedef alındı.
Rusya ve kuklası Esed rejiminin savaş boyunca strateji olarak uyguladığı “bir yeri ele geçirmek için önce havadan yoğun bombardıman yaparak sivil insanları katledip bölgeden çıkartma taktiğini” bu sefer İdlib bölgesine uygulamaya başladılar. Astana’da yapılan anlaşmayı ihlal etmenin ötesinde bu vahşi yöntem ile yüz binlerce kadın çocuk katledildi.
Fakat son nokta İdlib. Dört milyona yakın nüfusu ile bu bölgeye yapılacak saldırıda çok fazla insanın ölümüne yol açacak büyük bir katliama yol açacağı ortada. Bunun yanı sıra artık yeni bir göç dalgasını kaldıracak durumda olmayan ülkemize milyonlarca insanın geleceği de ortada. Buna müsaade edemeyeceğimiz de açıkça ifade edildi devletin en yüksek makamlarınca.
Bu noktada yapabileceğimiz en mantıklı şey ülke güvenliğimiz için fiili müdahaleydi.
Devletimiz de bu doğrultuda karar aldı ve askerlerimiz bölgeye konuşlandı.
Bu saatten sonra yapılabilecek tek şey, Barış Pınarları Harekatı’nı da hedefine ulaştıracak şekilde sahada olanın masada da olmasını sağlamaya dönük huruç harekatıdır.
“Sınırları fiili durumlar belirler.” Rusya’nın Kırım’da yaptığı budur. ABD destekli Siyonist İsrail’in dünyayı umursamadan yaptığı budur. Bizim de yapmamız gereken budur.
“Realiteyi” masaya yumruğunu vuranın belirlediği bir dünyada, bizim en büyük gücümüz Allah ve vatan için şehadete sevdalı Ordu-Millet anlayışına sahip asker milletimizdir.
Suriye’de İdlib’den başlayarak Halep, Rakka, Deyrizor hattı oradan da Irak bölgesinde aynı hat üzerinden Musul Kerkük Erbil Süleymaniye alınıp kalıcı olarak güvenli bölge haline getirilmelidir.
Sivil insanların yanı başımızda katledilmesine seyirci kalacak kadar vicdansız değiliz, olmayacağız. Bunun yanında, emperyalistlerin bölgede oluşturmak istedikleri yeni rejim ve devletçik oyununu göremeyecek kadar saf da değiliz. Bu meseleyi çözemezsek sorunu artık kendi sınırlarımızda yaşamak zorunda kalacağız.
Emperyalist devletlerin bölgemizde yapmak istediği yeni paylaşım haritasını ve buna uygun yürütülen siyasi hamlelerinin farkındayız. Bunu durdurabilmenin en mantıklı yolu fiili olarak sahada olan kazanır ölçüsüyle budur.
Allah vatanımıza milletimize ve askerimize zeval vermesin.