Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
14 Temmuz 2021

Son Komünist

Onu, tarif ettiği salaş kahvenin hanenin izbe ve loş köşesinde buldum. Üstünde pörsümüş hâkî parkası vardı. Ayağında askeri bot ve boğazlı kırmızı kazağıyla geçmişi hatırlatıyordu. Selam verip oturdum. Duruşu, tavrı ve görünüşü ile o bir 68’liydi. “Hoş geldin, dedi. Kimseyle konuşmuyorum ama telefonda seni kıramadım. İlk görüştüğüm ve son görüşeceğim gazeteci de sen olacaksın galiba.” Beni kabul ettiği için teşekkür ettim.

Hâl hatır sorduktan sonra sorularımı çıkardım. Yılların kahrı alnında ve yüzünde derin izler bırakmış, bıyıkları ve sakalı aklaşmıştı. Zihnimdeki devrimciler hep gençti oysa. “Biz de o dönemi yaşadık delikanlı. Deniz en yakın arkadaşımdı. Biz aslında iyi niyetliydik fakat aldatıldık. Mahallede oynayıp beraber büyüdüğümüz arkadaşlarımızla bizi vuruşturanlar aynı karanlık güçlerdi, bunu sonra anladık ama artık iş işten geçmişti.” Derin bir nefes aldı. “Şüphesiz herkesin farklı görüşü olabilir, bunu karşı tarafla konuşabilir. Bizim ise ellerimize silah verdiler. Konuşmamızı değil vuruşmamızı istediler. Biz de hislerimize kapıldık. Gençlik işte! Kanımız deli deli akarken bize anlatılanları sorgulayamadık. ‘Vur’ diyorlardı, vuruyorduk, ‘öldür’ diyorlardı öldürüyorduk.”

Çaylarımızı içerken anlattıklarını dinliyor, ruh hâline dikkat ediyordum. Sakin tabiatlı bir insan vardı karşımda. Hırs, kin, öfke gibi hisler silinip gitmişti sanki. Zaman zaman dalıyor, sanırım geçmişi anıyordu. Biraz da hüzünlenmişti. Kederli havayı dağıtmak istedim, merakla sorumu yönelttim: “Size niçin son komünist diyorlar? Sahiden öyle misiniz? Sizden başka ülkede komünist kalmadı mı?” Çehresi aydınlandı, tebessüm etti: “Öyle diyorlarsa doğrudur. Demek ki bir ben kaldım eski tüfeklerden! ‘Moruk devrimci’ diyen de var. Hoşuma gidiyor, kızmıyorum. Doğru söze ne denir? Eh yaş 74. Deniz ve Yusuf’la yaşıtım. Yaşasalardı onlar da benimle aynı yaşta olacaklardı. Ne güzel olurdu. Bir masa etrafında memleketi yeniden kurtarma hayalleri kurardık. Geçmişte yaşadıklarımızı, hatalarımızı sorgulardık. Hüseyin bizden iki yaş küçüktü.” Biraz sustu, duygulandı. “İdamlar siyasi miydi?” diye sordum apansız. “Elbette!” diye karşılık verdi. “Merhum Menderes, Polatkan ve Zorlu’ya bir misillemeydi. Üçü bizden, üçü sizden meseli. Şüphesiz hepimiz suça bulaşmıştık, cezamızı çekmeliydik. Ama birileri idamları istemişti.” Soluklandı, sorumu bekledi: “Ya Menderes ve arkadaşlarının idamı?” Teklemeden cevap verdi: “O da büyük haksızlıktı, emperyalistlerin tezgâhıydı. Koca bir milletin seçtiği Başbakanı, bakanları nasıl asarsın? Hangi cüretle? Askeri kullanarak o alçaklığı yaptılar. İkisi de siyasiydi ve emir dışardandı.”

Gündemdeki ‘sol’ tartışmalarını sordum bu sefer. “Gazetelerde gözüme ilişiyor, ekranlarda görüyorum. Yalan, yavan tartışmalar… Kimi makam sevdasında, kimi para derdinde! Biz ‘Kahrolsun ABD Emperyalizmi’ diyerek yürürdük. Şimdi ‘solcu’ geçinenler Amerika’nın kucağından inmiyor. Türkiye’de artık sol da yok sosyalist de! Sadece bizde değil ki, dünyada da kalmadı. O bir devirdi geldi geçti.” Bazılarının öne sürdüğü “Türk solu” diyecektim ki lafı ağzıma tıkadı: “Nafile çaba, palavra! Aybar onu denedi, başaramadı. Zira ‘Türk’ ve ‘sol’ kavramları yan yana gelebilemez.” Bunu anlayamamıştım, “Niçin?” diye sordum hemen. “Çünkü eşyanın tabiatına aykırı. Türk’ün ‘sol’a veya başka ideolojiye ihtiyacı yok! 4 bin yıllık tarihimizde yabancı fikirlere ihtiyaç duymadık. Üstelik Müslümanız. İslamiyet sömürüyü de, kayırmacılığı da, haksızlığı da reddediyor. ‘İşçinin alın teri kurumadan hakkını veriniz.’ emrinin üstüne söz olur mu? Hangi rejim bu kadar titiz?” İkinci çaylarımızı içerken yakın caminin minaresinden ikindi ezanı okunuyordu. O ana kadar bacak bacak üstüne oturan ‘son komünist’ toparlanmış, bacağını indirmişti. Şaşkınlığım giderek artıyordu: “Dine saygılısınız.” Derin bir nefes aldı: “Niçin olmayayım? Ben bu topraklarda doğdum. Bebekken, rahmetli babam kulağıma ezan okudu. Müslümanım. Zaten biz eski solcular oradan kaybettik. Sadece sağcılara değil dine de, camiye de savaş açtık. Hâlbuki toplumun tercihlerine saygı göstermeliydik. Şimdi ‘solcu’ geçinenler de aynı haltı işliyor. ‘Mezhep’ ve ‘ırk’ temelli politika üretiyorlar. Bazıları utanmadan Menderes’in idamını onaylıyor. 15 Temmuz darbe girişimine, yüreklice karşı çıkamadılar. Bu sahtekârlar solu tüketmiştir.” Sorularım bitmişti. Gülerek, “Gel bu röportajı tatlıya bağlayalım. Bak benim bir ayağım çukurda. Kuşağımız bitti, gitti. Benim gibi düşünen de pek kalmadı zaten. Antikayım anlayacağın. Seninle birlikte ‘solun ruhuna Fatiha’ okuyup kalkalım artık!” dedi. Gülüştük. Vedalaşırken hüzünle seslendi: “Vasiyetimdir. Bu ülkenin kıymetini bilin!”