Son Kemalist muhtıralar ve sivil cuntalar
Sivil görünümlü cuntalar peyda oldu.
Bir yerlerden düğmeye basılmışcasına harekete geçtiler
adeta.
Muhtıra üstüne muhtıra verme yarışına girdiler.
Daha önce benzerlerini çok gördüğümüz muhtıra ve darbeler.
Hepsi Kemalist darbeci zihniyetin eseri.
27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat, 27 Nisan, FETÖ,
… en son bir hafta içerisinde gerçekleşen muhtıralar serisi.
Bugüne kadar gerçekleşen bütün darbeler, darbe
girişimleri (FETÖ 15 Temmuz dahil), muhtıralar hepsi Kemalist darbeci
zihniyetin eseridir.
Halktan ümitlerini kesen Kemalistlerin son icraatları.
Hep Atatürk’ü kalkan olarak kullanıyorlar.
Atatürk’ü kalkan olarak kullanıp TSK’ya sızan
Kemalistler sayısız darbe yaptılar.
Muhtıralarla, darbelerle memlekete büyük zarar
verdiler.
Hala zarar vermeye devam ediyorlar.
Kanal İstanbul gibi büyük ve önemli bir projeyi
engellemek için ellerinden geleni artlarına koymuyorlar.
Kanal İstanbul projesinin başlamasına doğru giderken,
en büyük engeller nedense içeriden geliyor.
*
Son Kemalist
bildirilerin, muhtıraların ilham kaynağı FETÖ 15 Temmuz darbe bildirisidir.
İşte 3 Kemalist bildirinin ilham kaynağı olan Kemalist
FETÖ Darbe Bildirisi (15 Temmuz 2016)
1. Muhtıra: Kemalist
FETÖ Muhtırası
“Türkiye Cumhuriyeti'nin
değerli vatandaşları,
Sistematik bir
şekilde sürdürülen anayasa ve kanun ihlalleri devletin temel nitelikleri ve
hayati kurumlarının varlığı açısından önemli bir tehdit haline gelmiş, Türk
Silahlı Kuvvetleri de dahil olmak üzere devletin tüm kurumları ideolojik
saiklerle dizayn edilmeye başlanmış ve dolayısıyla görevlerini yapamaz hale
getirilmiştir. Gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içerisinde olan cumhurbaşkanı
ve hükûmet yetkilileri tarafından temel hak ve hürriyetler zedelenmiş, kuvvetler
ayrılığına dayalı laik ve demokratik hukuk düzeni fiilen ortadan
kaldırılmıştır. Devletimiz uluslararası ortamda hak ettiği itibarını yitirmiş
ve evrensel temel insan haklarının göz ardı edildiği, korkuya dayalı, otokrasi
ile yönetilen bir ülke haline getirilmiştir. Siyasi idarenin, aldığı hatalı
kararlarla mücadeleden geri durduğu terör tırmanarak birçok masum
vatandaşımızın ve teröristle mücadele eden güvenlik görevlilerimizin hayatına
mal olmuştur. Bürokrasi içerisindeki yolsuzluk ve hırsızlık ciddi boyutlara
ulaşmış, ülke sathında bununla mücadele edecek hukuk sistemi işlemez hale
getirilmiştir.
Bu ahval ve şerait
altında yüce Atatürk'ün önderliğinde milletimizin olağanüstü fedakarlıklarla
kurduğu ve bugünlere getirdiği cumhuriyetimizin koruyucusu olan Türk Silahlı
Kuvvetleri, "yurtta sulh, cihanda sulh" ilkesinden hareketle;
Vatanın bölünmez
bütünlüğünü, milletin ve devletin bekasını devam ettirmek,
Cumhuriyetimizin
kazanımlarının karşı karşıya kaldığı tehlikeleri bertaraf etmek,
Hukuk devleti
önündeki fiili engelleri ortadan kaldırmak,
Millî güvenlik
tehdidi haline gelmiş olan yolsuzluğu engellemek,
Terörizm ve terörün
her türlüsü ile etkin mücadele yolunu açmak,
Temel evrensel insan
haklarını, mezhep ve etnisite ayrımı gözetmeksizin tüm vatandaşlarımız için
geçerli kılmak,
Laik, demokratik,
sosyal ve hukuk devleti ilkesi üzerine oturan anayasal düzeni yeniden tesis
etmek,
Devletimizin ve
milletimizin kaybedilen uluslararası itibarını yeniden kazanmak,
Uluslararası ortamda
barış, istikrar ve huzurun temini için daha güçlü bir ilişki ve işbirliğini
tesis etmek maksadıyla yönetime el koymuştur.
Devletin yönetimi
teşkil edilen Yurtta Sulh Konseyi tarafından deruhte edilecektir. Yurtta Sulh
Konseyi Birleşmiş Milletler, NATO ve diğer tüm uluslararası kuruluşlarla
oluşturulmuş yükümlülükleri yerine getirecek her türlü tedbiri almıştır.
Meşruiyetini
kaybetmiş siyasi iktidara görevden el çektirilmiştir. Vatana ihanet içerisinde
bulunan tüm kişi ve kuruluşların en kısa zamanda ulusumuz adına hakkaniyet ve
adaletle karar vermeye yetkili mahkemeler önünde hesap vermesi temin
edilecektir.
Tüm yurtta
sıkıyönetim ilan edilmiştir. İkinci bir duyuruya kadar sokağa çıkma yasağı
uygulanacaktır. Vatandaşlarımızın kendi güvenlikleri için bu yasağa
hassasiyetle uymaları önem arz etmektedir. Havaalanları, sınır kapıları ve
limanlardan yurt dışına çıkışlara yönelik ilave tedbirler getirilmiştir.
Devlet düzeninin en
kısa zamanda tesis ve idamesi için her türlü tedbir alınmış ve uygulanmaktadır.
Hiçbir vatandaşımızın zarar görmesine müsaade edilmeyecek, kamu düzeninin
bozulmasına fırsat verilmeyecektir.
Hiçbir ayrım
yapılmaksızın tüm vatandaşlarımızın ifade özgürlüğü, mülkiyet hakkı, evrensel
temel hak ve hürriyeti Yurtta Sulh Konseyinin teminatı altındadır. Yurtta Sulh
Konseyi üniter devlet yapısı içinde dil, din, etnik köken ayrımı yapmaksızın
toplumun tüm kesimlerini kapsayacak bir anayasa hazırlanmasını en kısa zamanda
sağlayacaktır. Çağdaş, demokratik, sosyal, laik hukuk ilkelerine dayalı anayasal
düzen tesis edilene kadar Yurtta Sulh Konseyi ulusumuz adına her türlü tedbiri
alacaktır.
Tüm vatandaşlarımıza
saygıyla duyurulur.
Yurtta Sulh Konseyi”
*
2. Muhtıra: Kemalist
Büyükelçiler Muhtırası
Türkiye'nin yıllardır içeride ve dışarıda verdiği
mücadele. Özellikle de terör örgütlerine karşı verdiği mücadelede susan '126 emekli
büyükelçi' Kanal İstanbul gibi büyük bir projeye karşı birlik oldu.
İstanbul belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun ya
Kanal ya İstanbul diyerek karşı çıktığı projeye büyükelçiler de karşı çıktı.
CHP’nin ve Ekrem İmamoğlu’nun bütün ömrü boyunca
yapacağı icraatlarının tamamının gölgesinde kalacağı Kanal İstanbul, son derece
büyük bir proje.
Kanal İstanbul; Türkiye’yi, Erdoğan ve AK Parti iktidarını
tarihe geçirecek denli büyük bir proje.
CHP’nin 100 yıllık ömrüne ve Ekrem beyin İstanbul’da
yapabileceği her şeyin gölgesinde kalacağı bir proje.
İşte bu yüzden karşılar.
FETÖ darbe girişiminden sonraki ilk ciddi muhtırayı,
Türkiye’yi yıllardır uluslar arası alanda itibarsız bir ülke haline getiren
eski büyükelçiler verdi.
*
126 büyükelçinin Kanal İstanbul ve Montrö Muhtırası
"Kanal
İstanbul, Montrö
Sözleşmesi'ni
tartışmaya açacaktır. Atatürk Türkiye'sinin, Lozan Antlaşması'ndan
sonra en büyük diplomasi başarısı olan Montrö Sözleşmesi'nin tartışmaya
açılması ise Türkiye'nin İstanbul-Çanakkale Boğazları ile Marmara Denizi
üzerindeki mutlak egemenliğinin kaybedilmesine yol açar.
Montrö,
Türkiye Cumhuriyeti'nin, ülkenin askerden arındırılmış, uluslararası yönetime
ve denetime bırakılmış son parçası üzerinde mutlak egemenliğini tescil eden
belgedir.
Montrö,
Boğazlar üzerinde yüzyıllar süren ve Osmanlı Devleti'nin ortadan kalkmasına
varan tarihi sürecin tekrarlanmasını önleyecek dayanağımız, kozumuzdur.
Montrö,
Türkiye'nin herhangi bir savaşta, savaşan taraflardan birinin yanında istemeden
savaşa girmesini önleyen bir sözleşmedir.
Montrö,
Rusya'nın da güvenliğinin temel bir belgesidir. Rusya, 1936'nın koşullarında,
zamanın Türkiye Cumhuriyeti'nin Avrupa ve Dünya siyasetindeki konumu, ağırlığı
ve güvenilirliği nedeniyle güvenliğini Türkiye'nin ihtiyarına ve kararına
bırakabilmiştir. Ancak, Sözleşme'nin imzasını takiben, Boğazlarda daha fazla
söz sahibi olabilmek için Türkiye'yi ikili bir yardımlaşma anlaşması yapmaya
zorlamak istemiştir. Atatürk, İnönü ve T. Rüştü Aras, Montrö varken başka anlaşmaya
gerek olmadığı ve Montrö'yü tartışmaya açmanın, Türkiye'ye kazandıklarını
kaybettireceği düşüncesi ile bunu kabul etmemişlerdir. Rusya Boğazlar
üzerindeki iddia ve beklentilerinden bugün de vazgeçmemiştir.
Montrö
Sözleşmesi'ne taraf olmayan ve Sözleşme'yi Karadeniz'e dilediği gibi çıkmasının
önünde engel olarak gören müttefikimiz ABD, yıllardır Montrö'yü ortadan
kaldırmaya veya kendisinin de taraf olacağı yeni bir sözleşme yapılmasını
sağlamaya çalışmaktadır. Kanal İstanbul ve ÇED Raporu'nda sözü edilen Çanakkale
Kanalı, ABD'nin Montrö'yü tartışmaya açmak amacına hizmet edecektir.
Montrö
Sözleşmesi'nin tartışmaya açılması, Türkiye'ye bütün bu kazanımlarını
kaybettirebilecek yaşamsal bir egemenlik ve güvenlik, kısacası gerçek bir beka
sorununa yol açacaktır. Türkiye Cumhuriyeti üzerinde çeşitli emelleri olan
devletlerin çıkarına hizmet edecek olan Kanal İstanbul'dan vazgeçilmelidir.
Kamuoyuna
saygıyla duyururuz."
Bildiri, Türkiye ve dünya gerçekleri göz
önünde bulundurulmadan hazırlanmış.
Kanal İstanbul’un Türkiye’ye getireceği
avantajlardan, faydalardan hiç bahsedilmeden subjektif bir dille, bu büyük
proje karalanmıştır. İsrail ile İngiltere Süveyş Kanalı’na alternatif yeni bir
kanal hazırlığına girişirken, hükümet Kanal İstanbul için çalışırken, muhalefet
bu büyük projeyi engellemeye çalışıyor.
***
3. Muhtıra: Kemalist
Amiraller Muhtırası
FETÖ tipi Kemalist şifreli bir mesajla, 15
Temmuz'a 103 gün kala 103 emekli amiral muhtıra verdi.
Muhtıra şöyle:
"Son zamanlarda
gerek Kanal İstanbul, gerekse Uluslararası Antlaşmaların iptali yetkisi
kapsamında Montrö Sözleşmesi’nin tartışmaya açılması endişe ile
karşılanmaktadır.
Türk Boğazları,
dünyanın en önemli suyollarından biri olup, tarih boyunca çok uluslu
antlaşmalara göre yönetilmiştir. Bu antlaşmaların sonuncusu ve Türkiye’nin
haklarını en iyi şekilde koruyan Montrö; sadece Türk Boğazlarından geçişi
düzenleyen bir sözleşme değil, Türkiye’ye İstanbul, Çanakkale, Marmara Denizi
ve Boğazlardaki tam egemenlik haklarını geri kazandıran, Lozan Barış Antlaşmasını
tamamlayan büyük bir diplomasi zaferidir. Montrö, Karadeniz’e kıyıdaş ülkelerin
güvenliğinin temel belgesi olup Karadeniz’i barış denizi yapan sözleşmedir.
Montrö, Türkiye’nin herhangi bir savaşta, savaşan taraflardan birinin yanında
istemeden savaşa girmesini önleyen bir sözleşmedir. Montrö, Türkiye’nin II.
Dünya Savaşında tarafsızlığını korumasına imkân yaratmıştır. Bu ve benzeri
nedenlerle, Türkiye’nin bekasında önemli bir yer tutan Montrö Sözleşmesinin
tartışma konusu yapılmasına/masaya gelmesine neden olabilecek her türlü söylem
ve eylemden kaçınılması gerektiği kanaatindeyiz.
Diğer taraftan; son
günlerde basında ve sosyal medyada yer alan kabul edilemez nitelikteki bazı
görüntüler, haber ve tartışmalar ömrünü bu mesleğe adamış bizler için çok derin
bir üzüntü kaynağı olmuştur. TSK ve özellikle Deniz Kuvvetlerimiz son yıllarda;
çok bilinçli bir FETÖ saldırısı yaşamış ve çok değerli kadrolarını bu hain
kumpaslara kurban vermiştir. Bu kumpaslardan çıkarılacak en önemli ders;
TSK’nin, anayasanın değişmez, değiştirilmesi teklif edilemez temel değerlerini
titizlikle sürdürmesi zaruretidir.
Bu gerekçelerle, TSK
ve Deniz Kuvvetlerimizi bu değerlerin dışına çıkmış, Atatürk'ün çizdiği çağdaş
rotadan uzaklaşmış gösterme çabalarını kınıyor ve tüm varlığımızla karşı
çıkıyoruz. Aksi halde, Türkiye Cumhuriyeti, tarihte örnekleri olan, bunalımlı
ve bekası için en tehlikeli olayları yaşama risk ve tehdidi ile
karşılaşabilecektir.
Türk Milletinin
bağrından çıkan şanlı bir geçmişe sahip, Ana ve Mavi Vatan’ın koruyucusu Deniz
Kuvvetleri Komutanlığı personelinin Atatürk ilke ve devrimleri doğrultusunda
yetiştirilmesi elzemdir. Ülkemizin her köşesinde denizde, karada, havada, iç
güvenlik bölgesinde ve sınır ötesinde fedakârca görev yapan, Mavi Vatandaki hak
ve menfaatlerimizin korunması için Atatürk’ün gösterdiği yolda canla başla
çalışan cefakâr Türk Denizcilerimizin yanındayız. Deniz Şehitlerimizi
anarak saygıyla duyururuz."
***
4. Muhtıra: 46
Kemalist Emekli Denizci Muhtırası
1976-1984 yılları arasında Deniz Lisesi ve Deniz
Harp Okulu’nda eğitim alan 46 emekli de bildiri yayınladı.
Bildiride şunlar kaydedildi:
"Atatürk’ten miras aldığımız ilke ve devrimlerin,
Atatürkçü Düşünce Sisteminin özümsenmesi ve yaşam tarzı haline getirilmesine
engel olabilecek, Türkiye Cumhuriyeti’nin temel niteliklerini askerin
yüreğinden atmaya, TSK’ya irticai ve bölücü görüşleri benimsemiş kişilerin
alınmasına yol açabilecek son askeri yönetmelik/yönerge düzenlemelerinin;
TSK’nın birlik ve beraberliğine ve Türkiye Cumhuriyeti’nin değiştirilemez temel
niteliklerine (demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti niteliği) bağlılığına
zarar verebilecek özellikte olduğunu görmekten büyük kaygı duymaktayız.
Ayrıca Devlet, Cumhuriyet ve Liyakat Nişanları’ndaki
Türkiye Cumhuriyeti (TC) ifadesi ve Atatürk kabartmasının çıkartılması ve
çeşitli tarikat ve cemaat faaliyetlerine alenen ve resmi üniforma ile katılma
cüreti gösteren Silahlı Kuvvetler personelinin görüntüleri de kaygı verici
gelişmelerdir.
Harp Okulları ve Astsubay Meslek Yüksek Okullarına giriş
koşullarıyla ilgili yönetmelikte 'irticai ve bölücü görüşleri benimsememiş veya
bu faaliyetlere karışmamış olmak' şartının kaldırılmasının, Atatürk ilke ve
devrimlerinin, Atatürkçü Düşünce Sisteminin, Cumhuriyetin temel niteliklerine
bağlılığın ve savunuculuğunun yapılmasının Harp Okullarına alınacak üniversite
mezunlarıyla ve astsubaylarla ilgili eğitim yönergelerinden çıkarılmasının, TC
ve Atatürk’ün nişanlardan çıkartılmasının Türk Ulusunun bağrındaki Atatürk ve
Türk Ordusu sevgisini, Cumhuriyet ve devrimleri yıpratacak nitelikte olduğunu
düşünüyoruz.
'Ey Millet, iyi biliniz ki Türkiye Cumhuriyeti şeyhler,
dervişler, müritler, mensuplar memleketi olamaz. En doğru, en gerçek tarikat
medeniyet tarikatıdır” diyen Mustafa Kemal Atatürk’ün ilke ve devrimleri,
çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine çıkılmasını hedef alan, bu hedefe ulaşmak
için akıl ve bilimin yol göstericiliğini benimseyen dinamik ve demokratik bir
dünya görüşüdür. Geri döndürülemeyecek bir güçle kendi yatağında akan Atatürkçü
Düşünce Sisteminin durdurulması mümkün değildir.
Atatürk’ün gösterdiği yolda çağdaş eğitim almış bizlerin
Atatürk ilke ve devrimlerine bağlılığı tamdır. Anayasamızın ilk 3 maddesinde
yer alan Devletin yönetim biçimi, Cumhuriyetin nitelikleri, Devletin bütünlüğü,
resmi dili, bayrağı, milli marşı ve başkentine dair hükümlere sadakatle
bağlıyız. TSK’ya ilişkin yönetmelik ve yönergelerde, Devlet, Cumhuriyet ve
Liyakat nişanlarında yapılan bu düzenleme faaliyetlerinin uygun olmadığını
düşünüyor ve itiraz ediyoruz.
Anayasamızın Başlangıç kısmında hiçbir faaliyetin Atatürk
milliyetçiliği, ilke ve inkılapları ve medeniyetçiliğinin karşısında korunma
göremeyeceği açıkça yazmaktadır. Bu nedenle bu düzenleme faaliyetlerinin yanlış
olduğunun görülmesini ve korunma görmeden düzeltilmesini talep ediyoruz. Bu
düzenlemelerin sorumluluğunu sadece siyasilere yüklemek de doğru değildir. Bu
yanlışları bugünden görmek ve uyarmak her Türk vatandaşının görevidir.
Demokrasiye aşık olan Türk evlatları olarak son sözümüz;
'ATATÜRK’ten, Türkiye Cumhuriyeti’nden ve Cumhuriyet’in niteliklerinden
vazgeçilmez'dir.
1976-1984 yılları arasında Deniz Lisesi ve Deniz Harp
Okulu’nda eğitim almış Deniz Aslanları
***
Kemalist
zihniyetli darbeci muhtıralara tepkiler
Muhtıralara Kemalist muhalefet haricinde her
kesimden büyük bir tepki geldi.
*
AK Parti MYK pazartesi günü 18.00'de Cumhurbaşkanı Recep
Tayyip Erdoğan başkanlığında 'bildiri' gündemiyle toplanacak. Bildiriye karşı
sert bir sivil karşılık verilmesi bekleniyor. Erdoğan her zamanki gibi yine dik
duracak.
*
Süleyman Soylu, "Bunlar
zavallıdırlar, hukuk tanımazlar, milleti bilmezler ve kelimenin tam anlamıyla
edepsizdirler"
*
Milli
Savunma Bakanlığı, 103 emekli amiralin
darbe imalı bildirisine çok sert tepki gösterdi. Açıklamada, "Böyle bir
bildiri yayınlamanın demokrasimize zarar vermekten, Türk Silahlı Kuvvetleri
personelinin moral ve motivasyonunu olumsuz etkilemekten ve düşmanlarımızı
sevindirmekten başka bir işe yaramayacağı açıktır. Bağımsız Türk yargısının
gereğini yapacağına inancımız tamdır" denildi.
*
En
sert tepkiyi 15 Temmuz gecesinin kahramanlarından biri olan Devlet Bahçeli
yaptı.
Bahçeli'nin
sosyal medyadan yaptığı açıklama şöyle:
“103 emekli amiralin ortak
imzalı yayımlamış oldukları anti demokratik ve tehditvari, aynı zamanda
vesayetçi bildiriyi Milliyetçi Hareket Partisi nefretle lanetlemekte ve
reddetmektedir. Bu kapsamda partimizin görüşü olarak derhal alınması gereken
önlemler şu şekildedir:
Muhtıra tarzında hazırlanarak
gece yarısı servisi yapılan bildiride imzası bulunan amirallerin rütbeleri
sökülmelidir. Emeklilik hakları kaldırılmalı, emekli maaşları kesilmelidir.
Açıklanan bildirinin çok yönlü adli ve idari soruşturması yapılmalıdır.
Ayrıca 103 vesayetçi amiralin
imzasıyla yayımlanan bildirinin arkası ve önü kararlılıkla araştırılmalı, bu
rezaletin içinde kimlerin olduğu tevsik ve tespit edilmelidir. Konu vatandır,
konu demokrasidir, konu milli iradedir. Taviz veya gecikmenin bedeli hiç
kuşkusuz ağır olacaktır.”
*
Eski Başbakan Tansu Çiller, "Milletimizin iradesine dayalı
demokrasimiz, Türkiye Cumhuriyeti'nin bekası ve ilelebet yaşaması için
vazgeçilmezimizdir. Milli iradeyi ve demokrasimizi hedef alan her gece yarısı bildirisi darbeler mezarlığına
mahkumdur."
*
Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan, 103
emekli amiralin hadsiz bildirisine ilişkin, "28
Şubat'ta da benzerlerini gördük..."
*
Meral Akşener: “Kişisel fikrim, bu bir zevzekliktir. Bu
zevzevlikten Türkiye çok çekti. Buradan herkese sesleniyorum: Herkes görevini
işin başındayken yapmalıydı. Bu arkadaşlarımız görevdeyken Yunanistan'ın işgal
ettiği adalara karşı herhangi bir tavır görmedim. Siyaset, siyasetçi tarafından
yapılır.”
*
Ufuk Uras sosyal medya
hesabından yaptığı açıklamada, "Gidin
topluca ya da tek tek istediğiniz siyasi partide siyaset yapın,değerli
görüşlerinizi paylaşın,burda konu içerik değil, isterseniz aspirinin faydaları
üzerine muhtıra verin bir önemi yok,ama kum havuzunda kaleler inşa etme
çocukluğundan vazgeçin artık. Hiç mi ders almadınız."
*
ATATÜRK’ün
arkasına saklanan korkaklar
Gelen tepkiler çoğaltılabilir.
CHP zihniyeti dışında tepki vermeyen
neredeyse kalmadı.
Benim dikkat çekmek istediğim nokta ise; 4 Kemalist bildiride (muhtıra) de Gazi Mustafa Kemal Atatürk adının arkasına saklanılması. Her seferinde de kendisini Kemalist görenlerin bu tür bildirilere destek olması. İşte bunun için Atatürk’ün CHP’nin Kemalist (Atatürk’ü istismar eden) zihniyetinden tamamen kurtarılması gerekmektedir. Atatürk ve Nutuk adeta darbeci, muhtıracıların ilham kaynağı olmuş durumda. CHP ve Kemalist zihniyeti, Atatürk ismi üzerinde adeta bir vesayet kurmuş. Atatürk’ün CHP vesayetinden kurtarılması gerekiyor. Aksi halde her muhtırada, her darbe bildirisinde Türkiye Cumhuriyeti’nin 1. Kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk adı kullanılacaktır. Atatürk’ün adının muhtıralarda kullanılması yasaklanmalıdır. Önüne gelen Atatürk adını kendi bildirilerinde, muhtıralarında kullanmamalıdır.