Dolar (USD)
35.22
Euro (EUR)
36.73
Gram Altın
2961.47
BIST 100
9676.56
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
06 Nisan 2021

Son Kemalist muhtıralar ve sivil cuntalar

Sivil görünümlü cuntalar peyda oldu.

Bir yerlerden düğmeye basılmışcasına harekete geçtiler adeta.

Muhtıra üstüne muhtıra verme yarışına girdiler.

Daha önce benzerlerini çok gördüğümüz muhtıra ve darbeler.

Hepsi Kemalist darbeci zihniyetin eseri.

27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat, 27 Nisan, FETÖ, … en son bir hafta içerisinde gerçekleşen muhtıralar serisi.

Bugüne kadar gerçekleşen bütün darbeler, darbe girişimleri (FETÖ 15 Temmuz dahil), muhtıralar hepsi Kemalist darbeci zihniyetin eseridir.

Halktan ümitlerini kesen Kemalistlerin son icraatları.

Hep Atatürk’ü kalkan olarak kullanıyorlar.

Atatürk’ü kalkan olarak kullanıp TSK’ya sızan Kemalistler sayısız darbe yaptılar.

Muhtıralarla, darbelerle memlekete büyük zarar verdiler.

Hala zarar vermeye devam ediyorlar.

Kanal İstanbul gibi büyük ve önemli bir projeyi engellemek için ellerinden geleni artlarına koymuyorlar.

Kanal İstanbul projesinin başlamasına doğru giderken, en büyük engeller nedense içeriden geliyor.

*

Son Kemalist bildirilerin, muhtıraların ilham kaynağı FETÖ 15 Temmuz darbe bildirisidir.

İşte 3 Kemalist bildirinin ilham kaynağı olan Kemalist FETÖ Darbe Bildirisi (15 Temmuz 2016)

1. Muhtıra: Kemalist FETÖ Muhtırası

“Türkiye Cumhuriyeti'nin değerli vatandaşları,

Sistematik bir şekilde sürdürülen anayasa ve kanun ihlalleri devletin temel nitelikleri ve hayati kurumlarının varlığı açısından önemli bir tehdit haline gelmiş, Türk Silahlı Kuvvetleri de dahil olmak üzere devletin tüm kurumları ideolojik saiklerle dizayn edilmeye başlanmış ve dolayısıyla görevlerini yapamaz hale getirilmiştir. Gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içerisinde olan cumhurbaşkanı ve hükûmet yetkilileri tarafından temel hak ve hürriyetler zedelenmiş, kuvvetler ayrılığına dayalı laik ve demokratik hukuk düzeni fiilen ortadan kaldırılmıştır. Devletimiz uluslararası ortamda hak ettiği itibarını yitirmiş ve evrensel temel insan haklarının göz ardı edildiği, korkuya dayalı, otokrasi ile yönetilen bir ülke haline getirilmiştir. Siyasi idarenin, aldığı hatalı kararlarla mücadeleden geri durduğu terör tırmanarak birçok masum vatandaşımızın ve teröristle mücadele eden güvenlik görevlilerimizin hayatına mal olmuştur. Bürokrasi içerisindeki yolsuzluk ve hırsızlık ciddi boyutlara ulaşmış, ülke sathında bununla mücadele edecek hukuk sistemi işlemez hale getirilmiştir.

Bu ahval ve şerait altında yüce Atatürk'ün önderliğinde milletimizin olağanüstü fedakarlıklarla kurduğu ve bugünlere getirdiği cumhuriyetimizin koruyucusu olan Türk Silahlı Kuvvetleri, "yurtta sulh, cihanda sulh" ilkesinden hareketle;

Vatanın bölünmez bütünlüğünü, milletin ve devletin bekasını devam ettirmek,

Cumhuriyetimizin kazanımlarının karşı karşıya kaldığı tehlikeleri bertaraf etmek,

Hukuk devleti önündeki fiili engelleri ortadan kaldırmak,

Millî güvenlik tehdidi haline gelmiş olan yolsuzluğu engellemek,

Terörizm ve terörün her türlüsü ile etkin mücadele yolunu açmak,

Temel evrensel insan haklarını, mezhep ve etnisite ayrımı gözetmeksizin tüm vatandaşlarımız için geçerli kılmak,

Laik, demokratik, sosyal ve hukuk devleti ilkesi üzerine oturan anayasal düzeni yeniden tesis etmek,

Devletimizin ve milletimizin kaybedilen uluslararası itibarını yeniden kazanmak,

Uluslararası ortamda barış, istikrar ve huzurun temini için daha güçlü bir ilişki ve işbirliğini tesis etmek maksadıyla yönetime el koymuştur.

Devletin yönetimi teşkil edilen Yurtta Sulh Konseyi tarafından deruhte edilecektir. Yurtta Sulh Konseyi Birleşmiş Milletler, NATO ve diğer tüm uluslararası kuruluşlarla oluşturulmuş yükümlülükleri yerine getirecek her türlü tedbiri almıştır.

Meşruiyetini kaybetmiş siyasi iktidara görevden el çektirilmiştir. Vatana ihanet içerisinde bulunan tüm kişi ve kuruluşların en kısa zamanda ulusumuz adına hakkaniyet ve adaletle karar vermeye yetkili mahkemeler önünde hesap vermesi temin edilecektir.

Tüm yurtta sıkıyönetim ilan edilmiştir. İkinci bir duyuruya kadar sokağa çıkma yasağı uygulanacaktır. Vatandaşlarımızın kendi güvenlikleri için bu yasağa hassasiyetle uymaları önem arz etmektedir. Havaalanları, sınır kapıları ve limanlardan yurt dışına çıkışlara yönelik ilave tedbirler getirilmiştir.

Devlet düzeninin en kısa zamanda tesis ve idamesi için her türlü tedbir alınmış ve uygulanmaktadır. Hiçbir vatandaşımızın zarar görmesine müsaade edilmeyecek, kamu düzeninin bozulmasına fırsat verilmeyecektir.

Hiçbir ayrım yapılmaksızın tüm vatandaşlarımızın ifade özgürlüğü, mülkiyet hakkı, evrensel temel hak ve hürriyeti Yurtta Sulh Konseyinin teminatı altındadır. Yurtta Sulh Konseyi üniter devlet yapısı içinde dil, din, etnik köken ayrımı yapmaksızın toplumun tüm kesimlerini kapsayacak bir anayasa hazırlanmasını en kısa zamanda sağlayacaktır. Çağdaş, demokratik, sosyal, laik hukuk ilkelerine dayalı anayasal düzen tesis edilene kadar Yurtta Sulh Konseyi ulusumuz adına her türlü tedbiri alacaktır.

Tüm vatandaşlarımıza saygıyla duyurulur.

Yurtta Sulh Konseyi”

*

2. Muhtıra: Kemalist Büyükelçiler Muhtırası

Türkiye'nin yıllardır içeride ve dışarıda verdiği mücadele. Özellikle de terör örgütlerine karşı verdiği mücadelede susan '126 emekli büyükelçi' Kanal İstanbul gibi büyük bir projeye karşı birlik oldu.

İstanbul belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun ya Kanal ya İstanbul diyerek karşı çıktığı projeye büyükelçiler de karşı çıktı.

CHP’nin ve Ekrem İmamoğlu’nun bütün ömrü boyunca yapacağı icraatlarının tamamının gölgesinde kalacağı Kanal İstanbul, son derece büyük bir proje.

Kanal İstanbul; Türkiye’yi, Erdoğan ve AK Parti iktidarını tarihe geçirecek denli büyük bir proje.

CHP’nin 100 yıllık ömrüne ve Ekrem beyin İstanbul’da yapabileceği her şeyin gölgesinde kalacağı bir proje.

İşte bu yüzden karşılar.

FETÖ darbe girişiminden sonraki ilk ciddi muhtırayı, Türkiye’yi yıllardır uluslar arası alanda itibarsız bir ülke haline getiren eski büyükelçiler verdi.

*

126 büyükelçinin Kanal İstanbul ve Montrö Muhtırası

"Kanal İstanbul, Montrö Sözleşmesi'ni tartışmaya açacaktır. Atatürk Türkiye'sinin, Lozan Antlaşması'ndan sonra en büyük diplomasi başarısı olan Montrö Sözleşmesi'nin tartışmaya açılması ise Türkiye'nin İstanbul-Çanakkale Boğazları ile Marmara Denizi üzerindeki mutlak egemenliğinin kaybedilmesine yol açar.

Montrö, Türkiye Cumhuriyeti'nin, ülkenin askerden arındırılmış, uluslararası yönetime ve denetime bırakılmış son parçası üzerinde mutlak egemenliğini tescil eden belgedir.

Montrö, Boğazlar üzerinde yüzyıllar süren ve Osmanlı Devleti'nin ortadan kalkmasına varan tarihi sürecin tekrarlanmasını önleyecek dayanağımız, kozumuzdur.

Montrö, Türkiye'nin herhangi bir savaşta, savaşan taraflardan birinin yanında istemeden savaşa girmesini önleyen bir sözleşmedir.

Montrö, Rusya'nın da güvenliğinin temel bir belgesidir. Rusya, 1936'nın koşullarında, zamanın Türkiye Cumhuriyeti'nin Avrupa ve Dünya siyasetindeki konumu, ağırlığı ve güvenilirliği nedeniyle güvenliğini Türkiye'nin ihtiyarına ve kararına bırakabilmiştir. Ancak, Sözleşme'nin imzasını takiben, Boğazlarda daha fazla söz sahibi olabilmek için Türkiye'yi ikili bir yardımlaşma anlaşması yapmaya zorlamak istemiştir. Atatürk, İnönü ve T. Rüştü Aras, Montrö varken başka anlaşmaya gerek olmadığı ve Montrö'yü tartışmaya açmanın, Türkiye'ye kazandıklarını kaybettireceği düşüncesi ile bunu kabul etmemişlerdir. Rusya Boğazlar üzerindeki iddia ve beklentilerinden bugün de vazgeçmemiştir.

Montrö Sözleşmesi'ne taraf olmayan ve Sözleşme'yi Karadeniz'e dilediği gibi çıkmasının önünde engel olarak gören müttefikimiz ABD, yıllardır Montrö'yü ortadan kaldırmaya veya kendisinin de taraf olacağı yeni bir sözleşme yapılmasını sağlamaya çalışmaktadır. Kanal İstanbul ve ÇED Raporu'nda sözü edilen Çanakkale Kanalı, ABD'nin Montrö'yü tartışmaya açmak amacına hizmet edecektir.

Montrö Sözleşmesi'nin tartışmaya açılması, Türkiye'ye bütün bu kazanımlarını kaybettirebilecek yaşamsal bir egemenlik ve güvenlik, kısacası gerçek bir beka sorununa yol açacaktır. Türkiye Cumhuriyeti üzerinde çeşitli emelleri olan devletlerin çıkarına hizmet edecek olan Kanal İstanbul'dan vazgeçilmelidir.

Kamuoyuna saygıyla duyururuz."

Bildiri, Türkiye ve dünya gerçekleri göz önünde bulundurulmadan hazırlanmış.

Kanal İstanbul’un Türkiye’ye getireceği avantajlardan, faydalardan hiç bahsedilmeden subjektif bir dille, bu büyük proje karalanmıştır. İsrail ile İngiltere Süveyş Kanalı’na alternatif yeni bir kanal hazırlığına girişirken, hükümet Kanal İstanbul için çalışırken, muhalefet bu büyük projeyi engellemeye çalışıyor.

***

3. Muhtıra: Kemalist Amiraller Muhtırası

FETÖ tipi Kemalist şifreli bir mesajla, 15 Temmuz'a 103 gün kala 103 emekli amiral muhtıra verdi.

Muhtıra şöyle:

"Son zamanlarda gerek Kanal İstanbul, gerekse Uluslararası Antlaşmaların iptali yetkisi kapsamında Montrö Sözleşmesi’nin tartışmaya açılması endişe ile karşılanmaktadır.

Türk Boğazları, dünyanın en önemli suyollarından biri olup, tarih boyunca çok uluslu antlaşmalara göre yönetilmiştir. Bu antlaşmaların sonuncusu ve Türkiye’nin haklarını en iyi şekilde koruyan Montrö; sadece Türk Boğazlarından geçişi düzenleyen bir sözleşme değil, Türkiye’ye İstanbul, Çanakkale, Marmara Denizi ve Boğazlardaki tam egemenlik haklarını geri kazandıran, Lozan Barış Antlaşmasını tamamlayan büyük bir diplomasi zaferidir. Montrö, Karadeniz’e kıyıdaş ülkelerin güvenliğinin temel belgesi olup Karadeniz’i barış denizi yapan sözleşmedir. Montrö, Türkiye’nin herhangi bir savaşta, savaşan taraflardan birinin yanında istemeden savaşa girmesini önleyen bir sözleşmedir. Montrö, Türkiye’nin II. Dünya Savaşında tarafsızlığını korumasına imkân yaratmıştır. Bu ve benzeri nedenlerle, Türkiye’nin bekasında önemli bir yer tutan Montrö Sözleşmesinin tartışma konusu yapılmasına/masaya gelmesine neden olabilecek her türlü söylem ve eylemden kaçınılması gerektiği kanaatindeyiz.

Diğer taraftan; son günlerde basında ve sosyal medyada yer alan kabul edilemez nitelikteki bazı görüntüler, haber ve tartışmalar ömrünü bu mesleğe adamış bizler için çok derin bir üzüntü kaynağı olmuştur. TSK ve özellikle Deniz Kuvvetlerimiz son yıllarda; çok bilinçli bir FETÖ saldırısı yaşamış ve çok değerli kadrolarını bu hain kumpaslara kurban vermiştir. Bu kumpaslardan çıkarılacak en önemli ders; TSK’nin, anayasanın değişmez, değiştirilmesi teklif edilemez temel değerlerini titizlikle sürdürmesi zaruretidir.

Bu gerekçelerle, TSK ve Deniz Kuvvetlerimizi bu değerlerin dışına çıkmış, Atatürk'ün çizdiği çağdaş rotadan uzaklaşmış gösterme çabalarını kınıyor ve tüm varlığımızla karşı çıkıyoruz. Aksi halde, Türkiye Cumhuriyeti, tarihte örnekleri olan, bunalımlı ve bekası için en tehlikeli olayları yaşama risk ve tehdidi ile karşılaşabilecektir.

Türk Milletinin bağrından çıkan şanlı bir geçmişe sahip, Ana ve Mavi Vatan’ın koruyucusu Deniz Kuvvetleri Komutanlığı personelinin Atatürk ilke ve devrimleri doğrultusunda yetiştirilmesi elzemdir. Ülkemizin her köşesinde denizde, karada, havada, iç güvenlik bölgesinde ve sınır ötesinde fedakârca görev yapan, Mavi Vatandaki hak ve menfaatlerimizin korunması için Atatürk’ün gösterdiği yolda canla başla çalışan cefakâr Türk Denizcilerimizin yanındayız. Deniz Şehitlerimizi anarak saygıyla duyururuz."

***

4. Muhtıra: 46 Kemalist Emekli Denizci Muhtırası

1976-1984 yılları arasında Deniz Lisesi ve Deniz Harp Okulu’nda eğitim alan 46 emekli de bildiri yayınladı.

Bildiride şunlar kaydedildi:

"Atatürk’ten miras aldığımız ilke ve devrimlerin, Atatürkçü Düşünce Sisteminin özümsenmesi ve yaşam tarzı haline getirilmesine engel olabilecek, Türkiye Cumhuriyeti’nin temel niteliklerini askerin yüreğinden atmaya, TSK’ya irticai ve bölücü görüşleri benimsemiş kişilerin alınmasına yol açabilecek son askeri yönetmelik/yönerge düzenlemelerinin; TSK’nın birlik ve beraberliğine ve Türkiye Cumhuriyeti’nin değiştirilemez temel niteliklerine (demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti niteliği) bağlılığına zarar verebilecek özellikte olduğunu görmekten büyük kaygı duymaktayız.

Ayrıca Devlet, Cumhuriyet ve Liyakat Nişanları’ndaki Türkiye Cumhuriyeti (TC) ifadesi ve Atatürk kabartmasının çıkartılması ve çeşitli tarikat ve cemaat faaliyetlerine alenen ve resmi üniforma ile katılma cüreti gösteren Silahlı Kuvvetler personelinin görüntüleri de kaygı verici gelişmelerdir.

Harp Okulları ve Astsubay Meslek Yüksek Okullarına giriş koşullarıyla ilgili yönetmelikte 'irticai ve bölücü görüşleri benimsememiş veya bu faaliyetlere karışmamış olmak' şartının kaldırılmasının, Atatürk ilke ve devrimlerinin, Atatürkçü Düşünce Sisteminin, Cumhuriyetin temel niteliklerine bağlılığın ve savunuculuğunun yapılmasının Harp Okullarına alınacak üniversite mezunlarıyla ve astsubaylarla ilgili eğitim yönergelerinden çıkarılmasının, TC ve Atatürk’ün nişanlardan çıkartılmasının Türk Ulusunun bağrındaki Atatürk ve Türk Ordusu sevgisini, Cumhuriyet ve devrimleri yıpratacak nitelikte olduğunu düşünüyoruz.

'Ey Millet, iyi biliniz ki Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi olamaz. En doğru, en gerçek tarikat medeniyet tarikatıdır” diyen Mustafa Kemal Atatürk’ün ilke ve devrimleri, çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine çıkılmasını hedef alan, bu hedefe ulaşmak için akıl ve bilimin yol göstericiliğini benimseyen dinamik ve demokratik bir dünya görüşüdür. Geri döndürülemeyecek bir güçle kendi yatağında akan Atatürkçü Düşünce Sisteminin durdurulması mümkün değildir.

Atatürk’ün gösterdiği yolda çağdaş eğitim almış bizlerin Atatürk ilke ve devrimlerine bağlılığı tamdır. Anayasamızın ilk 3 maddesinde yer alan Devletin yönetim biçimi, Cumhuriyetin nitelikleri, Devletin bütünlüğü, resmi dili, bayrağı, milli marşı ve başkentine dair hükümlere sadakatle bağlıyız. TSK’ya ilişkin yönetmelik ve yönergelerde, Devlet, Cumhuriyet ve Liyakat nişanlarında yapılan bu düzenleme faaliyetlerinin uygun olmadığını düşünüyor ve itiraz ediyoruz.

Anayasamızın Başlangıç kısmında hiçbir faaliyetin Atatürk milliyetçiliği, ilke ve inkılapları ve medeniyetçiliğinin karşısında korunma göremeyeceği açıkça yazmaktadır. Bu nedenle bu düzenleme faaliyetlerinin yanlış olduğunun görülmesini ve korunma görmeden düzeltilmesini talep ediyoruz. Bu düzenlemelerin sorumluluğunu sadece siyasilere yüklemek de doğru değildir. Bu yanlışları bugünden görmek ve uyarmak her Türk vatandaşının görevidir.

Demokrasiye aşık olan Türk evlatları olarak son sözümüz; 'ATATÜRK’ten, Türkiye Cumhuriyeti’nden ve Cumhuriyet’in niteliklerinden vazgeçilmez'dir.

1976-1984 yılları arasında Deniz Lisesi ve Deniz Harp Okulu’nda eğitim almış Deniz Aslanları

***

Kemalist zihniyetli darbeci muhtıralara tepkiler

Muhtıralara Kemalist muhalefet haricinde her kesimden büyük bir tepki geldi.

*

AK Parti MYK pazartesi günü 18.00'de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında 'bildiri' gündemiyle toplanacak. Bildiriye karşı sert bir sivil karşılık verilmesi bekleniyor. Erdoğan her zamanki gibi yine dik duracak.

*

Süleyman Soylu, "Bunlar zavallıdırlar, hukuk tanımazlar, milleti bilmezler ve kelimenin tam anlamıyla edepsizdirler"

*

Milli Savunma Bakanlığı, 103 emekli amiralin darbe imalı bildirisine çok sert tepki gösterdi. Açıklamada, "Böyle bir bildiri yayınlamanın demokrasimize zarar vermekten, Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin moral ve motivasyonunu olumsuz etkilemekten ve düşmanlarımızı sevindirmekten başka bir işe yaramayacağı açıktır. Bağımsız Türk yargısının gereğini yapacağına inancımız tamdır" denildi.

*

En sert tepkiyi 15 Temmuz gecesinin kahramanlarından biri olan Devlet Bahçeli yaptı.

Bahçeli'nin sosyal medyadan yaptığı açıklama şöyle:

“103 emekli amiralin ortak imzalı yayımlamış oldukları anti demokratik ve tehditvari, aynı zamanda vesayetçi bildiriyi Milliyetçi Hareket Partisi nefretle lanetlemekte ve reddetmektedir. Bu kapsamda partimizin görüşü olarak derhal alınması gereken önlemler şu şekildedir:

Muhtıra tarzında hazırlanarak gece yarısı servisi yapılan bildiride imzası bulunan amirallerin rütbeleri sökülmelidir. Emeklilik hakları kaldırılmalı, emekli maaşları kesilmelidir. Açıklanan bildirinin çok yönlü adli ve idari soruşturması yapılmalıdır.

Ayrıca 103 vesayetçi amiralin imzasıyla yayımlanan bildirinin arkası ve önü kararlılıkla araştırılmalı, bu rezaletin içinde kimlerin olduğu tevsik ve tespit edilmelidir. Konu vatandır, konu demokrasidir, konu milli iradedir. Taviz veya gecikmenin bedeli hiç kuşkusuz ağır olacaktır.”

*

Eski Başbakan Tansu Çiller, "Milletimizin iradesine dayalı demokrasimiz, Türkiye Cumhuriyeti'nin bekası ve ilelebet yaşaması için vazgeçilmezimizdir. Milli iradeyi ve demokrasimizi hedef alan her gece yarısı bildirisi darbeler mezarlığına mahkumdur."

*

Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan, 103 emekli amiralin hadsiz bildirisine ilişkin, "28 Şubat'ta da benzerlerini gördük..."

*

Meral Akşener: “Kişisel fikrim, bu bir zevzekliktir. Bu zevzevlikten Türkiye çok çekti. Buradan herkese sesleniyorum: Herkes görevini işin başındayken yapmalıydı. Bu arkadaşlarımız görevdeyken Yunanistan'ın işgal ettiği adalara karşı herhangi bir tavır görmedim. Siyaset, siyasetçi tarafından yapılır.”

*

Ufuk Uras sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, "Gidin topluca ya da tek tek istediğiniz siyasi partide siyaset yapın,değerli görüşlerinizi paylaşın,burda konu içerik değil, isterseniz aspirinin faydaları üzerine muhtıra verin bir önemi yok,ama kum havuzunda kaleler inşa etme çocukluğundan vazgeçin artık. Hiç mi ders almadınız."

*

ATATÜRK’ün arkasına saklanan korkaklar

Gelen tepkiler çoğaltılabilir.

CHP zihniyeti dışında tepki vermeyen neredeyse kalmadı.

Benim dikkat çekmek istediğim nokta ise; 4 Kemalist bildiride (muhtıra) de Gazi Mustafa Kemal Atatürk adının arkasına saklanılması. Her seferinde de kendisini Kemalist görenlerin bu tür bildirilere destek olması. İşte bunun için Atatürk’ün CHP’nin Kemalist (Atatürk’ü istismar eden) zihniyetinden tamamen kurtarılması gerekmektedir. Atatürk ve Nutuk adeta darbeci, muhtıracıların ilham kaynağı olmuş durumda. CHP ve Kemalist zihniyeti, Atatürk ismi üzerinde adeta bir vesayet kurmuş. Atatürk’ün CHP vesayetinden kurtarılması gerekiyor. Aksi halde her muhtırada, her darbe bildirisinde Türkiye Cumhuriyeti’nin 1. Kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk adı kullanılacaktır. Atatürk’ün adının muhtıralarda kullanılması yasaklanmalıdır. Önüne gelen Atatürk adını kendi bildirilerinde, muhtıralarında kullanmamalıdır.