Son Kale
Türkiye bugün Türk dünyasının, İslam âleminin ve mazlum coğrafyaların biricik ve tek kalesidir. Geçmişte de böyle kaleler vardı. Nurettin Taşkesen’inEndülüs’ün Son Kalesi Elhamra’nın Gözyaşları belge romanını okudum. Meğer Endülüs İslam Devleti ve Medeniyeti, bir rüya değil yaşanmış bir gerçek imiş. Uzun süre âdeta üstü tül perdeyle örtülen Avrupa’daki bu muazzam devletimizin yeniden anılması ve yazılması, son yıllardaki manevi kazançlarımızdandır. Bu konuda büyük emeklerin sahibi olan tarihçi ve romancı Nurettin Taşkesen’in eserleri ufuk açıcıdır. Müslümanların mazideki ihtişamını ve medeniyetinihepimize hatırlattığı için kendisine şükran borçluyuz.
Yazarımız,
sekiz asır süren Endülüs İslam Devleti’nin kuruluş ve yükseliş dönemini Fatihler Geliyor romanıyla kaleme almış,
ömrünü cihada ve fethe adayan kutlu mücahidleri anlatmıştı. Eserin devamı olan Kurtuba’nın Altın Çağı’nda, Endülüs’ün
her alanda zirvede olduğu devir gözler önüne serilmişti. Serinin üçüncü kitabı,
Endülüs’ün Son Kalesi Kurtuba’nın
Gözyaşları adını taşıyor. Müslümanların hâkimiyetinin iç çekişmeler,
didişmeler ve taht kavgaları yüzünden nasıl sona erdiğinin hazin hikâyesi… Askerî
ve siyasi zafiyete rağmen Endülüs’te vücut bulan mimari eserlerin mükemmel
örneklerini görüyoruz.
Endülüs
uzaklarda kalmış bir yalnız güzel. 711 yılında Tarık Bin Ziyad’ın Cebelitarık
Boğazı’nı geçerek İspanya topraklarına ayak basmasıyla başlayan muhteşem bir
tarih. Avrupa’daki ilk iftihar levhamız. İslam’la şereflenen ilk Batılılar. Bu ihtişamın
hüzne dönüşmesi. Ve 1492’de Gırnata’da Elham Sarayı’nın önünde sona eren
hükümranlık.Elbette her kemâlin zevali, her yükselişin düşüşü vardır. Bu
hakikat, devletlerin hayatında da geçerlidir. Ancak bu gerileyişin sebepleri
vardır. Endülüs İslam Devleti’nin giderek zayıflaması ve çökmesi, Müslümanların
ihtilafa ve birbirlerine düşmesinden kaynaklandı. “Müminler kardeştir.” ayetini
unutan Müslümanlar, İspanya’da güçbirliğini devam ettiremedi. Aralarına ayrılık
tohumları ekildi. Yazarımız bu gerileyişi şöyle yorumluyor:“Ortaçağ Avrupa’sına
ilim, sanat ve medeniyeti öğreten Müslümanlar, ne yazık ki aralarındaki
kardeşliği unuttular. İslam’ın açıkça yasakladığı kavim asabiyeti yüzünden
devamlı birbirleriyle kavga ettiler. Endülüs’te isyanlar, darbeler ve iç
savaşlar, asırlar boyunca fırsat kollayan düşmana davetiye çıkardı. Fethin ilk
gününden itibaren can, mal ve namus emniyeti sağlanan; din, inanç ve ibadet
hürriyeti verilen Hıristiyanlar, yüzyıllar boyunca içlerindeki kin ve
düşmanlığı hiçbir zaman unutmadılar.”
Eserde ana hatlarıyla şu konular
işleniyor: Sekiz asırlık Endülüs Medeniyetinin son halkası Gırnata Beni Ahmer
Devleti’dir. Askerî ve siyasi baskılara rağmen tam 254 sene Güney Endülüs’te
hâkimiyetini devam ettirdi.
Gırnata’daSebike Tepesi’nde inşa edilen
Elhamra Sarayı, Endülüs İslam mimarisinin şaheseri sayılmaktadır. Hem kale, hem
şehir, hem saray olan Elhamra’nın nakışları arasında belki binlerce tekrar
edilen çok manidar bir ibare var: “Vela Galibe İllallah” (Allah’tan başka galip
yoktur)
Son
sultan Ebu Abdullah, önce sultan olan babasıyla mücadele etti, onu tahtından
indirerek yerine oturdu. Sonra Hıristiyanlarla yaptığı savaşta esir düştü, kasıtlı
olarak serbest bırakılınca da amcasıyla taht mücadelesine başladı. Sonunda
iyice zayıf düşen Beni Ahmer Devleti, Katolik hücumlarına dayanamadı. Ebu
Abdullah bir yazılı anlaşma yaparak 2 Ocak 1492 tarihinde Elhamra’nın
anahtarlarını Kral Ferdinand ve Kraliçe İzabel’e teslim etti.Bu tarihten
itibaren yüz yıldan fazla bir zaman diliminde büyük zulüm gören Müslümanlar,
1614 yılında tamamen İspanya’dan sürüldü.
1492 yılında Katolik Kralların
desteğiyle Atlantik Okyanusuna açılan KristofKolomb, keşfettiği kıtanın Amerika
olduğunu bilmiyordu. Sürekli batıya giderek Hindistan’a varacağını zannediyordu.Hâlbuki
kendisinden yıllar önce Müslüman denizciler, Atlantik Okyanusu’nu aşarak
Amerika’yı keşfetmişlerdi.Zaten Kolomb, bu yolculuğa çıkarken Müslüman
denizciler ve onların çizdiği haritalardan faydalanmıştı.
Televizyonlarımızdaki
tarihî diziler önemli ve değerlidir. Çok sevilen bu filmler, dünyada da epey ilgi
ve talep görüyor. Bu çalışmalar, Endülüs filmi ile taçlandırılmalıdır.Arap ve
İslam dünyasının da büyük alaka göstereceği Endülüs filmi hemen çekilmelidir.
Emperyalist ülkelerin büyüğü, sığır çobanları için binlerce kovboy filmi
çekerken, dünyaya insanlığı öğreten ecdadımızı biz yeni yeni tanıyoruz. Böyle
bir proje düşünüldüğünde müracaat edilecek ilk isim, Mihrabad Yayınları’ndan
“Endülüs Üçlemesi” neşredilen muhterem Nurettin Taşkesen olacaktır. Yapımcı, yönetmen
dostlarımızın dikkatine…