Dolar (USD)
35.16
Euro (EUR)
36.72
Gram Altın
2978.29
BIST 100
9949.01
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Son dönemeç!

Sonsuzluk düzlüğüne az kaldı. İdrakten aciz olduğumuz o düzlüğün son dönemecindeyiz. Her şeyin hesabının sorulacağı dönemece çok yakınız. Bütün iyiliğin ve kötülüğün, zulmün ve adaletin, utancın ve sevincin, cehaletin ve marifetin, ikramın ve kayırmanın, gıybetin ve hikmetin, günahın ve sevabın boynuzsuz keçinin dahi boynuzlu keçiden hesabının sorulduğu sonsuzluk düzlüğünün öncesi mahkeme meydanına gidiyoruz.

Biliyorum gaybı ancak Allah bilir. O bildirmezse peygamber dahi bilmez. Hatta bildiremez. Bundan imanım asla şüphe götürmez. Son Müslüman kalana kadar, hatta sonuncusu bensem yine imanım bu minval üzre olur kanaatindeyim.

Beşeri doktrinler çöküyor, paradigmaları iflas ediyor. İnsanlık hızlıca son 100 senesini yaşayacak şiddetli bir sarsıntıyla kendine getiriliyor. Dünyanın dışından semanın derinliklerinden bakıldığında gezegenimize korkunun hakimiyeti içe kapanmanın verdiği stresin davranışımıza yansıması, dışımızdakiler tarafından görülüyor. İsyan ve had bilmezliğimizin cezasını çekmemiz gerektiğine de hem fikirler.

Dışımızdakiler, defaatle şükür ve isyan arasında gidip gelen, zora düştüğü zaman Allah’ı hatırlayan, feraha çıktığında onu unutan insanın evine bu defa fena kapandığını, sanki kâinatın dengesini bozacak bir hadsizliğe girdiğini düşünerek insana kızıyorlar. Bunca küçük varlıkların yaşattığı trajedinin daha büyüklerine emir alacaklarmış gibi her an hazır bekliyorlar.

Hani rabbin meleklere, “ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” demişti. Onlar, “biz Seni eksiksiz bilirken ve durmadan övgü ile tenzih ederken fesat çıkaracak ve kan dökecek birini mi yaratacaksın” dediler. Allah “şüphe yok ki, ben sizin bilmediklerinizi bilirim” buyurdu (Bakara 30) fermanını insan dışındaki bütün varlıklar hep bir ağızdan semada yankıladılar. “Biz, ilk insan yaratılınca kan dökecek ve fesat çıkaracak demiştik ama bunu da Allah’ın bildirdiği kadarıyla söylemiştik. Keşke o zaman daha başka şey murat etseydik de insanın evreni alt üst edecek bu hadsizliğini ikrar etmemiş olsaydık” dediler.

Evet dünya yaşlandı insanın zulmüyle. Dolaylı olarak da kainatı yaşlandırdık. 100 sene daha yaşayacağız. Belki daha az veya daha fazla bilinmez. Lakin bir sona doğru hızlıca gittiğimiz gerçeği değişmeyecek. Bu korkunun içinde hâlâ had bilmezliğimizin can acıtan çirkinliği, kendimizi hesaba çekemeyişimizin kalın gaflet örtüsü, kendilik nesnemizi kusursuz görmemizin en büyük kusur olarak görülemeyişi, yeni başlangıcın benliğimizdeki karanlığı çözmekle başlayacağını idrak edemeyişimizin sapkınlığı, hazreti insanı merkeze almadan önerilen her çözümün sonun başlangıcını hızlandırdığını hatırdan çıkarışımız, her türlü putlarımızın yıkıldığını dogmalarımızın çözüldüğünü vahyi hakikatin ve tek ilahımız olan Allah’ın mutlak hakikatinin güneş gibi göründüğünü anlamayan yarasaların insanlığa verdiği zararın yarasa etini yiyenler tarafından da görülmediği bir dünyanın elbette yakın geleceği pek yakındır.

Çaresi bulunan şeyde acizliğe, çaresi bulunmayan şeyde cezaya iltica etmemek insanlık için en büyük bir ferah kapısıdır.

İnsanlık şimdi çaresizdir. Hem de tarihinde olmadığı kadar çaresiz. Varlığını dahi tam sınıflayamadığı, mutasyon diyerek sapkınlığının üzerini örttüğü, emir ve irade tahtında hareket eden ordulara karşı yenildiğini itiraf etmekten uzak durarak cezaya iltica ettiği bir durumdaki insan, gerçekten acizdir.

Kendi içine dönerek bireysel sorgulamasını Sokratik tarzda yaparak, ahlak, adalet, şefkat, hikmet, güven, sevgi, yardımlaşma, helal lokma, iyilik yapma, doğruyu konuşma, gıybet yapmama, haramdan uzaklaşma, ötekileştirmeme, yasal olanla helal olan arasındaki çizgiyi sürekli hatırlama, bireysel sorumluluklarını yerine getirme noktasından kendini hesaba çekmeyen insan gerçekten acizdir.

Bilimi haddinden tecavüz ettirerek Hegel’in “gerçek bütündür” tümcesiyle yüzyıllardır fiziğin emrine koyan, buna karşın Adorno’nun “bütün, gerçek olmayandır” tümcesiyle vurgulamak istediği fiziğin ötesini de anlamayarak bugün hâlâ haddini bilmeyen insan, gerçekten acizdir.

Bilimin yobazını al, vur dinin ve dogmaların tacirine, var elde mutlak cehalet. Yaşama enerjisine katkı sağlayacak moral değerlerine ihtiyacımızın olduğu bugünde en çok bu iki tip insan demoralize ediyor bizi gerçekten, insan bunlara karşı da acizdir.

Arzularından inanca, korkularından ümide, had bilmezliğinden sınırını tanımaya, başkasını kusurlu görmekten kendine bakmaya, tembel tembel bakmaktan hikmetle çalışmaya, konuşmaktan çok düşünmeye ve üretmeye dönmeyen insan, gerçekten acizdir.

Evet kendimize iyi bakalım. Hoşça kal demeden şu güzel dünyaya hoş bir seda bırakalım. Varlığın kayyum değeri bizleriz. Bizimle ayakta durduruluyor varlık. Evren pazılının en anlamlı parçası, hatta kalbi bizleriz. Had bilmezliğimiz, varlığın hukukuna tecavüz hükmüne geçiyor. Aciz olduğumuz küçüklerin ateşimizi yükseltip nefesimizi kesmesi, varlıklarını tehlikeye attığımız içindir. Şeyh Galib’in asırlar önce söylediğini şimdi de aciz kaldığımız virüsler söylüyor gibiler bizlere.

Hoşça bak zatına ki zübde-i alemsin sen

Merdûm-ı dide-i ekvân olan âdemsin sen

Lütfen iyi bakalım kendimize. İyi bakalım kendimize. Bakalım kendimize. Kendimize.

Dünyamız gerçekten büyük değil, çok küçük. Lanıakea süper kümesi içinde samanyolu galaksisinin merkezinde gezegenlerin yörüngesinde dolaşan küçük dünyamız içinde olan biz, küçük insanlar bakteri dahi olmayan canlılığı tartışılan bütün ilmi birikimimizle bizden kaç milyar kat küçük olan bir virüse yenik düştük.

Lütfen dünyamızın başına gelen bu musibetten sadece ama sadece biz payımıza düşeni alalım. Her şeyin dizgini elinde olan Allah’a imanımızı yeniden gözden geçirelim.

Lütfen ey insan nevim, lütfen! Kendimizi, yalnız kendimizi sigaya çekelim. Yavaşlayan hayatta hızlıca kendimize dönelim.