Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
26 Haziran 2022

Son devrin gönül sultanıydı

4-mahmud efendi mütebessim_f0a137cf8fb0eb7cb94c1c9c6a2c76dd.jpg

Son devrin büyük İslam âlimi ve gönül sultanı olan Mahmud Ustaosmanoğlu Hocaefendi, ardından büyük sevgi hâlesi bırakarak fani dünyaya veda etti.

Ömrümün son 44 yılını Fatih’te geçirmek nasip oldu. İlim, fikir, siyaset ve maneviyat dünyamızın mümtaz birçok şahsiyetinin vefatlarından sonra müminler tarafından kılınan cenaze namazlarına katıldım. Bunların ekseriyeti Fatih Camii’nin avlusundan ebedî istirahatgâhlarına tevdi edilenlerdi. Bu cenaze namazları, çok büyük kalabalık kitleler tarafından kılındı, sonra merhum veya merhumeler cami avlusundan alınıp mezarlıklara omuzlar üzerinde taşındı. Fakat Cuma günü İstanbul Fatih Camii’nde kılınan cenaze namazına hakikaten olağanüstü bir mümin kalabalıkla katılmıştı.

Biz Fatih Camii’nin bir hayli aşağısında oturuyoruz. O gün, öğle ezanı vaktinde, hazırlığımı yapıp evden dışarı çıktım. Aman Allah’ım, bir de ne göreyim! Muazzam bir kalabalık çevreye dağılmış, yerlere seccadelerini serip beklemeye başlamıştı. Cemaat bizim sokağımızı ve diğer bütün ara yolları, caddeleri ve sokakları doldurmuştu. Kendime zar zor yer bulabildim. Vaaz, hutbe ve Cuma namazından sonra sıra cenaze namazına gelmişti. O görev de hüzünle ifa edildikten sonra yüzbinlerce Müslüman, vakur, sakin ve sessiz bir şekilde işyerlerine ve işlerine döndüler.

ALTIN ZİNCİRİN SON HALKALARINDAN

Mahmud Hoca Hazretleri’nin ebedî âleme göç etmesinin ardından pek çok yazı yazıldı, açıklama yapıldı. Gazetemizde de başta Prof. Dr. Sefa Saygılı olmak üzere yazarlarımızın duygu ve düşüncelerini okuduk, okuyacağız. Gerçekten de Mahmud Hoca son devrin büyük İslam âlimi ve tasavvuf büyüğü olduğu gibi ‘altın zincir’in son zümrüt halkalarındandı. Bediüzzaman Said Nursi, Abdülhakim Arvasi, Süleyman Hilmi Tunahan, Ali Haydar Efendi, Abdülaziz Bekkine, Muhammed Raşid Erol, Alvarlı Efe, Muhammed Raşid Erol, Mehmed Zahid Kotku, Ken’an Rifai, Muzaffer Ozak gibi maneviyat erlerinin ve Allah dostlarının son abide şahsiyetlerinden ve temsilcilerindendi, İstanbul başta olmak üzere Anadolu’dan ve yurtdışından gelen sevenlerinin ve talebelerinin bu ‘devr-i kadim efendisi’ne olan bağlılığı görülmeye değerdi. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın da iştirak ettği ve Hazret’in tabutuna omuz vermesi, vefa duygusunun en yüksek makam sahiplerinde yaşadığını gösterdi. Büyüğümüzün naaşı, olağanüstü bir kalabalıkla Edirnekapı Sakızağacı Mezarlığı’na taşınıp Yaradanına teslim edildi.

5-cenaze de erdoğanımız_329e0bda8ff80aa69fafc975a3b1dd8f.jpg

BU MUAZZAM SEVGİNİN KAYNAĞI

Şüphesiz birçok yerde bulunan maneviyat öncüleri sevilmiş, hürmet görmüşlerdir. Ama Mahmud Hoca Hazretleri’nin yeri ve değeri çok farklıydı, yukarıdaydı. Niçin acaba? Bunu sorduğumuzda ben iki temel unsur görüyorum. Birisi “İsmailağa Camii İmamı” olarak tanınan Hocaefendi’nin dünyanın bütün müminlerini kucaklayabilecek bir geniş yüreğe sahip oluşuydu. “Müminler kardeştir.” ayet-i kerimesini idrak eden, hakkını veren ve çevresine aktaran Hocamız, mütebessim bir yüzle manevi şekilde ‘sadaka dağıtmayı’ devam ettirmiş ve inanca susamış insanlarımızın kalp huzuru içinde yanaşabilecekleri sakin ve emin bir liman olmuşlardır.

Mahmud Hoca ve talebelerinin bu kadar çok sevilmesinde ikinci mühim faktör de söz konusu ‘vatan’ olduğunda sağa sola bakmadan öne çıkmaları, bayrağı ele alıp meydanlara inmeleridir. Bunu son olarak 15 Temmuz FETÖ İhanet isyanında gördük. O gün meydanlarda Mahmud Efendi’nin hemen hemen bütün talebeleri dışarı çıkmış ve kahramanca direnmişlerdir. Ellerinde Türk bayrağı vatan nöbetini tutmuşlardır. Tıpkı diğer tasavvuf yolları mensupları ve Nur talebeleri gibi… “Vatan sevgisi imandandır.” hakikatinin şuurunda ve farkında olan bu güzel insanlarımız, ihanetin karşılıksız kalmayacağını dosta düşmana göstermiş ve memleket çapında büyük takdir toplamış, aziz milletimizden dua almışlardır.

Bazı nasipsizler, nursuzlar ve maneviyat düşmanları tarafından horlanmaya ve dışlanmaya çalışılan Mahmud Hoca ve Talebeleri, örnek davranışlarıyla, İslami ve insani hâl ve hareketleriyle herkese örnek olmuş ve aziz milletimizin gönlünde taht kurmaya muvaffak olmuşlardır. Evet bu kesin, ‘Müslümanların kardeşliği’ne önem verişleri ve ‘vatanperver’ oluşları dolayısıyla, onlara olan muhabbet ve hürmet yurt çapında dalga dalga yayılmaktadır. Bu sevgi hâlesi giderek büyüyor.

TİLLO’DA İKİ SULTAN

Gönül sultanlarımız, maneviyat öncülerimiz, Allah dostları dün de vardı, bugün de şükürler olsun ki aramızda yaşıyorlar. Geçmişte Anadolu topraklarını ilimleriyle feyzlendiren, irfanlarıyla bereketlendiren bu ‘ışık adamlar’dan ikisi de Siirt’in Tillo beldesinde buluşup bir iman ve aksiyon çerağını yakan ve oradan bütün dünyaya yayan İsmail Fakirullah Hazretleri ile güzide talebesi İbrahim Hakkı Hazretleri’dir. Asırlar önce yaşadıkları halde yüreklerde ve ruhlarda derin izler bırakan bu iki veli zatla ilgili yayımlanan iki eseri görünce çok sevindim. Bölgenin insanı olan kıymetli eğitimci yazar Masum Aydın’ın günümüz Türkçesine kazandırdığı bu iki değerli eserden bahsetmek istiyorum. İlki, İsmail Fakirullah Hazretleri hakkında talebesi Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın kaleme aldığı biyografi. Burada mübareklerin hayat hikâyesinin yanı sıra yetiştirdiği talebeler, yaptığı hizmetler, gösterdiği kerametler ve özlü sözleri, hatta vecizeleri de yer buluyor. Bir mutasavvıf bendesi kadar Divan meydana getirecek kadar şiirleri de bulunan İbrahim Hakkı’nın “Selam Sana Ey Rûhum!” isimli şiirinde, Hocasına yazdığı nefis bir manzume var. Eserde başka şiirleri de yayımlanan şairimizin yedi kıtalık bu şiirdeki ilk mısraları okuyalım: “Sen ayn-i ayanımsın / Varımdasın ey ruhî / Bel ruh-i revanımsın / Yarımdasın ey ruhî”

İkinci eser İbrahim Hakkı Hazretleri’nin iki küçük risalesinin toplamından meydana geliyor. Masum Aydın, İnsan-ı Kâmil ile Zamanın Fitnelerinden Korunmak isimli iki küçük eseri de bir arada okuyucularla buluşturuyor. Bu kitapta da mutasavvıf şairimizin fikirlerini, ideallerini, hayallerini ve şiirlerini toplu olarak bulabiliyoruz. Hem inanç dünyamıza, hem de edebiyat âlemine mühim kazanımlar ıolan ve Akıl Fikir Yayınları’ndan çıkan bu iki eseri tavsiye ediyorum. Masum Aydın Hocamızdan yeni eserler bekliyoruz. İnşallah iki mutasavvıfımızın bütün eserlerini kaleminden okuruz.

ERZURUM ALLAMESİ

Yakın zamanda ebediyete uğurladığımız Mehmed Kırkıncı Hoca da ilim, irfan ve maneviyat dünyamızın unutulmayan şahsiyetlerindendi. Bütün eserlerini neşreden talebeleri, merhumun hatıraları ile birlikte İçtihat Nedir? İsimli eserini de fikir ve kültür dünyamıza kazandırdılar. Kırkıncı Hocaefendi neşredilecek olan 25 eserden müteşekkil külliyatı arasında önemli bir yere sahip bulunan bu eserinde ‘İçtihat’ın mahiyeti, izahı ve günümüzdeki durumu üzerinde mufassal açıklamalar yapıyor. Dindarlar ve bilhassa ilahiyatçılar arasında en çok tartışılan bu kavramı ele alan merhum Hocamızın eserini yansıtan başlıklardan bir kaçını buraya almak istiyorum: “İçtihat Nedir? Şartları Nelerdir?”, “İçtihadın Meşruiyeti”, “İçtihadın Önemi”, “Müçtehit Kimdir?”, “Asr-ı Saadette içtihat”, “Sahabe Devrinde İçtihat”, “Ameli Mezhepler”, “Din ve Akıl”, “Kur’ân-ı Kerim”, “Sünnet-i Seniyye”, “Sünnetin Ehemmiyeti”, “Hadis İlmi”, “İcmâ”, “Kıyas”, “Şûra’nın Lüzumu”, “Şûra’nın Özellikleri”, “Ehil Olmayan Müçtehitler”, “İslâm ve Müsbet İlimler”, “Dört İmam”. Tabii bu konu başlıklarının dışında daha pek çok mesele bu eserde izah ediliyor ve kafaları meşgul eden istifhamlar giderilip İslam’a uygun doğru bilgiye erişiliyor. 24 Şubat 2016 tarihinde Hakk’a yürüyen Mehmed Kırkıncı Hoca, FETÖ ihanet örgütüne cesaretle karşı çıkmış, aziz milletinin ve yüce devletinin yanında yer almış itibarlı bir allame ve sevilen bir kanaat önderiydi. Adlarını andığımız ve anamadığımız, bütün büyüklerimizi rahmetle yad ediyorum. Mekânları cennet, menzilleri mübarek, makamları yüksek olsun.