Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

'SoL': Aynı be ya

TÜRK basınının nurtopu gibi bir çocuğu oldu: "SoL". Cuma günü Eminönü'nde vapurdan inince gençler elime broşürvari bir kağıt uzattılar. Ben de yeni bir dergi, gazete veya bir hareketin habercisi diye aldım. Hemen orada baktım ve anladım ki 1 Ekim'de "SoL" isminde bir gazete çıkmaya başlamış.

Aslına bakılırsa çok heyecanlandım. Daha henüz broşürün tümüne göz atmamışken, böyle bir gazetenin Türkiye'ye dair yapısal bir eleştiri yapabileceğini düşünerek heyecanlandım. Türkiye'de doğru dürüst bir muhalefet kalmamışken, bunun işlevsel olabileceğini düşündüm. Fakat çok geçmeden broşürde gazetenin yazarı olduğunu gördüğüm iki isim, anında yapısal eleştiri ile ilgili beklentilerim konusunda beni sükutu hayale uğrattı.

Buna rağmen pazartesi günü sabahleyin erkenden SoL (L harfini kendileri büyük yazdığı için öyle yazıyorum) gazetesini aldım. Maalesef dağ fare doğurmuştu; karşımda bülten türü ve hala 50 yıl öncesinin tipik batıcı dilinden sıyrılamamış bir gazete duruyordu. İçinde okuyacak bir şey bulamadım da. Doğrusu ortalama bir sol gazeteden bile daha fazlasını beklerdim.

Türkiye'nin Osmanlı'dan bu yana modernleşme serüveninde, batıcı modernleştirmeciler Batı'ya ait değerleri yine batılı enstrümanlarla halka dikte etmişlerdi. Yukarıdan buyurucu bir karaktere sahip bu modernleşme tipinde ve buna dair tartışmalarda "gericilik", tiyatro", "kadın", "giyim-kuşam", hayvan hakları", "alkol", "çağdaşlık" gibi kelime ve kavramlar üzerinden "İslam"ın sorunsallaştırıldığını görürsünüz. Aslında modernleşme tarihimizin hepsinden daha fazla bir tek düğüm noktası vardır; o da bu ülkenin dini ya da İslam'dır. SoL gazetesine de baktığınızda bu figürlerin yer aldığını görürsünüz. Gazetecilik yapmak, tabii ki iktidarı olumlamak değildir. Ama kardeşim, gazetecilik toplumun değerlerine savaş açmak mıdır peki?

Genelde Türk entelijansiyasının, özelde ise solcuların (solcu ifadesini yönü o tarafa dönük çok geniş kategorileri içine alacak biçimde kullanıyorum) bu halkçılıklarına bayılıyorum. Dışarıdan ithal ettikleri ideolojilerle tam da halkın göbeğine oturduklarını iddia etmeleri ise nereden baksanız bir cehalet. Biraz tarih ve sosyoloji bilgisi ile, bu topraklarda asırlardır var olan değerlerin, toplumun hafızasından çıkmasının mümkün olmadığını; bunlara savaş açmanın aynı zamanda bir insanın kendi anne, baba ve dedesini inkar olduğunu anlamak zor değildir. Hangi topraktasınız kardeşim? Nerede nefes alıp veriyorsunuz siz? Biraz bir zemine bakın.

Başlıkta "Sol"un hep aynı olduğunu vurgularken kastım, aslında sadece gazete değil. CHP de çok farklı değil. Allah bütün iktidarlara CHP gibi bir muhalefet versin. AK Parti'yi bugün iktidarda tutan faktörlerin bir kısmı parti ve lideriyle ilgiliyse, önemli bir kısmı da muhalefetle ilgili. Özellikle CHP adeta AKP iktidarda kalsın diye elinden geleni yapıyor gibi görüntü veriyor. CHP, halk diyor ama halk ile kastettiği bu toplumun içinde yaşayanlarsa, onların yarısı AKP'yi destekliyor. Ama yarısı desteklemiyor kurnazlığı ise, insanda sadece itici bir duygu yaratıyor.

İmdi, hem CHP'nin hem "SoL" gazetesinin öncelikle kendisini sorgulamaya ve olaylara bakmada objektif olmaya ihtiyacı var. Gazete, bol bol iktidarın halk tarafından desteklenmediğini açık ve ima yollu olarak vurguluyor. Tamam da, insan aklın sınırlarını bu kadar zorlamamalı. Üç seçimde oylarını artırarak iktidara gelen bir partiye siyaseten "başarısız" demek ancak böyle bir akıl tutulması ile izah edilebilir. Sorulması gereken soru ise; bu toplumun yarısını AK Parti'ye oy vermeye götüren temel saikler nedir? İşbilir bir muhalefet, bu oy verme saiklerini tespit eder, kendisi için verime dönüştürür. Bu insanların niçin kendisine oy vermediği üzerine kafa yorar.

Açıkça söylemek gerekirse, her türlü enstrümanlarıyla (Parti, gazete, dergi vb.) solun, geçmişte göstermiş olduğu din ile ilgili olumsuz reflekslerinden sıyrılması gerekir. Birinci adım budur. Bu, herkesin İslam'a inanmasını gerektirmez. Ama tartışmaların entelektüel düzeylerde seyretmesi gerektiğini anlatır.

Aslında bugün mevcut iktidarın eleştirilecek çok yönü vardır. Hala gelir dağılımında adaletsizlik vardır. Sol jargonla emekçi insanlar, haklarının karşılığını alamamaktadırlar. PKK meselesi bütün boyutlarıyla devasa bir sorun olarak ortada durmaktadır. En önemlisi de Türkiye'de etkili bir muhalefet yoktur. Her şeyden önce etkili muhalefetin toplum nezdinde kabul görebilmesi ise, son kertede kendisi ve değerleriyle uğraşmayacak, sadece düzeltmeye talip olduğu güven ve inancını verebilmesiyle mümkündür.