Dolar (USD)
34.75
Euro (EUR)
36.52
Gram Altın
2950.32
BIST 100
9878.03
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
11 Ağustos 2022

Sökmeyen Tehdit

Geçtiğimiz hafta Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Putin arasında Soçi’de bir görüşme gerçekleştirildi. Planlanandan daha uzun süren bu görüşmede, Erdoğan ve Putin’in birçok konuyu değerlendirme fırsatı bulduğunu söylemek mümkün. Görüşme sonrası Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın basın toplantısında söyledikleri ve iki ülke tarafından yayınlanan ortak bildiri, görüşmenin ne kadar geniş kapsamlı ve önemli olduğunun başka bir kanıtı.

Suriye’deki terör örgütleri ile birlikte mücadele etme vurgusu, tahıl ve gübre ihracı dahil olmak üzere İstanbul Mutabakatının devamı kararının altının çizilmesi, Libya için ortak temenniler gibi kritik hususların yanı sıra, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın basın toplantısında söyledikleri çok önemliydi. Son zamanlarda eşi benzeri görülmemiş başarıda bir denge diplomasisi sergileyen Türkiye, bölgedeki rolünün önemini ve dünyadaki gelişmelere ne kadar hâkim olduğunu tüm dünyaya göstermiş oldu.

Türkiye’de bir dezenformasyon aracı haline gelen Akkuyu Nükleer Santrali hususunda konuşan Erdoğan; “’25 bin kişi şu anda çalışmıyor. Burası kapatıldı' gibi ifadeler söyleniyor. Böyle bir şeyi ben de kabul etmedim, Rus tarafı da kabul etmiyor. Çalışıyorlar. Şimdi önümüzdeki hafta Mersin Taşucu'nda Abdülhamit Han sondaj gemimizi uğurlamaya gittiğimde aynı gün oradan Akkuyu'ya geçeceğim. Akkuyu'daki çalışmaları yerinde, bizzat heyetimle beraber izleyeceğim. Ondan sonra da Sayın Putin'e oradaki gelinen durumu aktaracağım, söyleyeceğim. Ona göre de yol haritamızı belirleyelim diyeceğim. Yani onlar da bir defa kesinlikle süreci durdurmak gibi bir şeyi kabul etmiyorlar” diyerek hem projeye olan hassasiyetini hem de süreci yakından takip ettiğini tüm kamuoyuna net bir mesajla duyurdu.

Bir başka önemli konu, Türkiye’nin Rus gazını kısmen ruble ile alma kararının deklare edilmesi oldu. Batı ülkeleri tarafından Rusya’ya yoğun ekonomik bir ambargo paketi uygulandığı bu dönemde böyle bir kararın açıklanması, Türkiye’nin artık kendi çıkarlarına uygun hareket eden ve kendi göbeğini kendi kesen bir iradeye sahip olduğunu göstermesi açısından kritik bir hamle. Batının işine geldiği gibi yorumladığı “demokratik ve özgürlükçü” anlayışına fazlaca ters gelen bu hamleye cevap gecikmedi tabii ki. Son dönemlerde en iyi yaptıkları şeyi yaptılar: Türkiye’yi tehdit etmek.

Financial Times’da yayınlanan bir makalede altı Batılı yetkili; Türkiye ve Rusya’nın enerji ve ticaret alanında iş birliği adımlarından endişe duyduklarını ifade ettiler. Bununla da yetinmediler ve eğer varılan mutabakat yürürlüğe konulursa, Batılı firmalara Türkiye'deki ilişkilerini sonlandırmaları ya da faaliyetlerini daraltmaları çağrısında bulunabilecekleri tehdidini savurdular.

Ülkelerinde terör örgütlerine kol kanat geren, sınırımızdaki terörist yapılara silah ve teçhizat dahil olmak üzere her türlü yardım ve desteği vermekte bir sorun görmeyen Batılı ülkelerin “endişelenme” eşikleri Türkiye’nin artık pek umurunda değil. Bölge ülkeleri ve tüm dünya artık Türkiye’nin “oyun kurucu” bir aktör olduğunu kabul edip buna göre davranmak zorunda. Türkiye’nin bu tehditlere karnı tok ve artık o “eski Türkiye” yok.