Sokak hayvanlarına ne yapmalıyız?
Küçüklüğünde yıllarca birçok hayvan beslemiş, hayvan sevgisini iliklerine kadar yaşamış biri olarak sokak hayvanlarına yönelik kamuoyunda yaşanan tartışmaları yakından takip ediyorum.
Bir insana duyduğu sevgiye eş değer hayvan sevgisini
yüreğinin derinliklerinde hisseden insanların toplumdaki varlığının yanı sıra, hayvanlara
farklı gözle bakan, hatta onlara karşı olumsuz duygular besleyen insanların
varlığı da söz konusu. Hatta bir adım daha öteye gideyim, hayvanlara zarar
vermekten büyük keyif alan, insan demeye bin şahit gereken kişiler de var.
Evinde hayvan beslemek isteyen insanlara herkesin
saygısı var. Yalnız evde beslenen hayvanlar dışarı çıkarıldığında güvenlik
amaçlı bazı tedbirler alınması gerekiyor. Aksi takdirde kamuoyunda sıkça
rastladığımız şekliyle görüyoruz ki, yoldan geçen insanlara zarar verebiliyor.
Arşivlere bir göz attım, evde beslediği köpeğini dışarı çıkardığı sırada
sokaktaki genç, çocuk, yaşlı, kadın, erkek bir sürür kişiye zara verilmiş
haberler ile karşılaştım. Köpeğin boynuna sağlam bir tasma geçirmek, ağzına
korumalık taktırmak çok zor olmasa gerek.
Yetkililer
bir düzenleme yaparak hayvanları sahiplenmek isteyen her aileye bir kimlik
kartı verebilir. Dolayısıyla dışarıda insanlara zarar veren hayvanın kimliğine
bakıp cezası o hayvanı sahiplenen ve yeterli ölçüde koruyuculuk görevini yerine
getirmeyen aileye kesilmelidir.
Bugün sokak hayvanları toplatılsın barınağa götürülsün
dendiğinde feryat figan edenler, öyleyse kamu nezdinde belirlenen kurallara da
uymak şartıyla hayvanlarını beslemelerinde mahsur görmüyorum. Bir hayvansever
aile çıkıp “Ben evimde pitbull köpek beslemek istiyorum” diyebilir. Hatta biraz
daha abartayım, biri çıkıp aslan, kaplan beslemek istiyorum bile diyebilir. Bu
onun özgürlük alanı ile ilgili. Kimsenin aile içine müdahale söz konusu olamaz.
Yalnız bu hayvanı evinden dışarı çıkarmaya başladığı vakit artık onun özgürlük
alanından çıktığını, toplumun özgürlük alanına dahil olduğunu da bilmesi gerekiyor.
Bu nedenle ya tasmasını, ağzına koruyuculuğu takıp güvenlik
önlemleri eşliğinde bu hayvanı toplumun özgürlük alanına çıkartacak ya da
sadece evinde beslemeye devam edecek. Peki, kendince güvenlik önlemlerini
aldığını varsayalım. Bu hayvan güvenlik önlemlerini aşarak yine de toplumun
bireylerine zarar verdiği takdirde sonucuna kim katlanacak? Dediğim noktada bir
düzenleme yapılması gerekmiyor mu? Gıda,
Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlükleri her hayvana bir kimlik kartı vermesini,
hayvanları sahiplenen her aile ile bu kimlik kartı özdeşleştirmesini
öneriyorum. Hayvanların insanlara zarar vermesi durumu söz konusu olduğunda
da hangi kimlik kartına sahip hayvanın zarar verdiği tespiti sonrasında onun ailesine, ciddi yaptırımlar
uygulanacak düzenlemeler yapılması gerekiyor.
Üniversitede öğrenci iken özel bir kurs merkezinde
İngilizce eğitimi aldığım sırada hocamız Gönül Hanım, evinde pitbull köpek beslediğini, hatta aynı
masada, aynı tabaktan birlikte yemek yediklerini söylemişti. Bu onun özgürlük
alanıydı, buna kimsenin bir diyeceği yok. Yalnız kursa geldiği günlerde o
köpeği kendisi ile getirmesi garipti, bizim özgürlük alanımıza giriş yapıyordu
artık. Allah’tan kimseye saldırdığına, zarar verdiğine şahit olmadık ama
varsayalım bana saldırsa, ellerimi ısırsa, bu yazıyı yazamayacak derecede
parmaklarıma zarar verse, bunun vebalini kim alacaktı? Gönül Hanım’ın beni
köpekten, köpeği benden kurtarıp biraz sevdikten sonra eve götürüp aynı masada
aynı tabaktan yemek yemeye devam etmeyecek miydi? Bir yaptırımı olması
gerekmeyecek miydi? Ne yazık ki şu an için, bildiğim kadarıyla bir yaptırım söz
konusu değil.
Kesinlikle bir an evvel tüm hayvanlara bir kimlik
kartı verilmesi, sahiplenmek isteyen hayvanların ise aile ile özdeşleştirilmesi
gerekiyor. Bu yönde bir yasal düzenleme acilen yapılmalı. Sokak hayvanları
sahipsiz oldukları için kesinlikle toplatılıp barınaklara götürülmesi
gerekiyor. Sahiplenmek isteyen aileler gerekli başvuru sonucunda hayvan sahibi
olabilirler. Tabii, insanlara zarar vermesi halinde sonuçlarına katlanarak...