Sokak hayvanları için adalet
Uzun zamandır gündemimizde olan sokak hayvanları meselesi her seçim öncesi başta sosyal medya olmak üzere tüm platformlarda yeniden gündeme getiriliyor. Can taşıyan bu varlıklara karşı toplum -bir şekilde- iki ayrı noktada konumlandırılmaya zorlanıyor.
Bir yanda hayvan
haklarını savunanlar diğer tarafta hayvanların toplumsal bir yaşam tehdidi
olduğu savı üzerinden yok edilmeleri gerektiğini iddia edenler polemiği
tırmandırıyor.
Her iki tarafın
savunucuları da olaylara kendi açısından bakarken kimi ayrıştırma mekanizmaları
da konuyu abartarak tabiri caizse kaşıyarak bundan yeni bir kutuplaştırma
malzemesi devşirmeye çalışıyor.
İdeolojik farklılık,
yaşam tarzı özgürlüğü gibi konuların artık gündemden çıktığı her insanın kendi
alanını rahatlıkla belirleyebildiği bir sosyal düzenekte kötü niyetliler için
yeni konulara ihtiyaç var.
Tabii bilerek ya da
bilmeyerek provokasyonlara çanak tutan, büyütenler de cabası…
Hayvan hakları, sokak
hayvanları konusuna gelmeden önce hayvan sevgisinin uzaktan gerçekleşebilir bir
durum olmadığını kendi örneğim üzerinden paylaşacağım.
Bundan yedi yıl öncesine
kadar kendimi hayvan hakları konusunda duyarlı, hayvanları seven, onlara karşı
büyük bir merhamet taşıyan biri olarak düşünürdüm. Hayvanlarla ilgili konularda
duyarlılığımın yüksek olduğunu zannederdim. Her ortamda hayvan haklarını dillendirir,
yaşam haklarının korunması gerektiğini savunurdum. Bununla birlikte hayvanlara
dokunamaz, özellikle kediler yanıma yaklaştığında korkardım.
Yedi yıl önce bir gün,
evdeyim ve zil çaldı. Baktım, kızım gelmişti. Kapıyı açtım. Kızım ellerini öne
uzattı. Avuçlarının için bembeyaz, pamuk gibi, mavi gözlü minicik bir mucize
duruyordu!
Düne kadar hayvanlara
dokunamayan, kedilerden kaçan ben, bu mucizeyi gözlerim parlayarak aldım. İşte
bugün hayvanlara ilişkin dönümsel noktam başlamış oldu…
Bir hayvanla yaşamaya
başladıktan sonra aslında eskiden hayvanları sevmekten çok yaşam hakkı savunusu
içerisinde olduğumu anladım.
Hayvanlara ilişkin
farkındalığım arttı. Sözgelimi her sokakta kedi, köpek görmeye başladım. Düne
kadar fark etmediğim yığınla hayvan olduğunu fark ettim
Bu hayvanlar ne yer ne içer, kışın bu soğukta
ne yapar yazın nereden su içer diye kaygılanmaya başladım. Açlar mı, hastalar
mı diye endişeleniyordum.
Tabi bu değişim sadece
benimle sınırlı değildi. Çocuklarım da bu değişim sürecini benimle birlikte
yaşıyorlardı. Bu bizim için yeni ve daha sancılı bir yaşam yolculuğu anlamına
geliyordu.
Hayvan hakları konusunda
daha duyarlı olmuştum. Sosyal projelerime hayvanları da dahil etmeye başlamıştım.
Eskiden bu yana
hayvanların sokak hayvanı ve sahiplenmiş olarak iki ayrı kategoride
değerlendirilmesine karşıydım.
Bu düşüncem artık iyice
pekişmişti. Bir hayvanın sokakta yaşıyor olması onun yaşam hakkını elinden almadığı
gibi hissettiği acıyı da azaltıyor değildi! Her canlı gibi hayvanların da yaşam
hakkı vardı.
Bununla birlikte bir
sosyal bilimci, kıdemli bir sivil toplumcu olarak toplumsal gerçekleri görüp
buna ilişkin çözüm önerilerinde bulunmak da hayatımın parçası.
Sokak hayvanlarının
kontrolsüz çoğalmaları, çocuklara saldırmaları, aşılarının yapılmaması gibi
konuların birer önemli sorun olduğun da farkındayım. Bu sorunlara ilişkin
kolektif ve istikrarlı bir çalışma yapılması gerektiğini biliyorum.
Sokak hayvanlarının yaşam
haklarının korunmasıyla birlikte yerel yönetimler, veterinerlik fakülteleri ve
idari mekanizmaların iş birliğiyle üremeleri kontrol altına alınmalı.
Modern ve kentsel yaşam
biçimi için bir sorun oluşturan aynı zamanda şiddet gören, aç kalan, tecavüze
uğrayan, tedavi alamayan hayvanlar için ciddi bir politika uygulanmalı.
Hayvanlar sağlıklı
ortamlarda kısırlaştırılarak iyileştikten sonra sokağa bırakılmalı. Hayvanlara
yönelik suçlarda sahipli, sahipsiz ayrımı ortadan kaldırılmalı. Hukuki açıdan
caydırıcı cezalar verilmeli, ağır vakalarda hapis cezaları uygulanmalı.
Habis ruhlu hiç kimse,
can taşıyan bir hayvana zarar verme cesaretini bulamamalı!
Hayvanlar için mücadele
eden, kendini hayvanlara adamış insanlardan hayvanlara yönelik tecavüzleri,
işkenceleri, vahşetleri dinleseniz uykularınız kaçar, bundan eminim!
Tüm hayvanların eşit
olduğu, hayvanlara karşı işlenen suçların canlıya yönelik suç paydasında
tekleştirilmesi, sağlıklı kısırlaştırmayla kontrolsüz artış durdurulmalı. Siyasi
tarafsızlık şemsiyesi altında bu düzenlemeler ivedilikle gerçekleştirilmeli!
Kimseye bu konuda provokasyon alanı verilmemeli. Hayvanın yaşam hakkına saygı
duymayanın bir sonraki durağının insan olduğu da hiç hatırdan çıkarılmamalı
vesselam…
Twitter.com/sabihadogann