Dolar (USD)
35.21
Euro (EUR)
36.80
Gram Altın
2976.09
BIST 100
9723.65
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
07 Ocak 2022

Soğuk savaş günlerimiz

Mevsim kış, dondurucu soğuklar başladı… Zemheri kapıda… Bir şekilde kışa hazırlıklı girince, tedbirler alınca mevsim soğuklarını kazasız belasız atlatabiliyoruz…

Evet, iklim şartlarından kaynaklanan soğuklar sonuçta geçip gidiyor…

Birde bir türlü bitmeyen soğuklarımız var… Hani bizler “soğuk savaş günleri”nin bir önceki asırda kaldığını sanıyorduk… Meğerki Müslümanlar arası bir türlü bitmeyen soğuk savaşlara tanıklık ediyoruz… Hatta bu savaşların bir parçası haline gelebiliyoruz…

Liberal limanlarda, seküler kulvarlarda bireyselleştikçe, bencilleştikçe aramızdaki soğukluk günbegün arttı… Katı ferdiyetçilik felaketimiz oldu… Yalnızlaşan ve ötekine duyarsızlaşan insanımız kendi zindanında çürümeye ve çözülmeye mahkûm kaldı…

Güzel dostlukların, kavi kardeşliklerin yerinde şimdi soğuk yeller esiyor…

Kişisel çıkar savaşlarının yaşandığı bir dünyada sıcak dostluklara maalesef yer yok…

Birbirinin açığını kapatması gerekenler, birbirlerinin kuyusunu kazmaya durmuşlarsa sıcak dostlukları toprağa gömmüşüz demektir…

Sıcak para akışı tüm dertlerin devası sanılıyor…

Sınıf atlandıkça, statü yükseldikçe, sermaye büyüdükçe soğuk ilişkiler, mesafeli duruşlar artıyor…

İtici ve sıkıcı bakışlar, somurtkan yüzler, asık suratlar gittikçe çoğalıyor…

Önyargılar, suizanlar, peşin hükümler, şartlanmışlıklar, şımarıklıklar, tepeden bakmalar, küçük görmeler soğuklukların derecesini yükseltiyor…

Kıskançlık, kin, nefret, öfke tüm sıcak duygularımızı dumura uğratıyor…

Mekanik ilişkiler, robotik davranışlar, ruhsuzlaşan insanımızın hali pür melalini göstermiyor mu?

Sonuçta insanlarda bulamadığı sıcaklığı kedi ve köpeklerde arayan bir toplum haline geldik… Aslında bu durum sıcak dostluklara ne kadar aç ve muhtaç olduğumuzu gösteriyor…

İşte toplumsal gerçeğimiz… İnsan soğudu mu soğuyor… Hatta hayattan soğuyanlar var… Savrulanlar var…

Ülfet, ünsiyet, meveddet, muhabbet, uhuvvet, vahdet olmayınca olacağı budur…

Ne sempati, ne empati ne de etik kalmıyor…

Negatif anlayış ve bakışlar insanda nitelik bırakmıyor…

Artık sıcak ve demli çaylarda içimizi ısıtmıyor… Çünkü ruhumuzu dinlendirecek ve demlendirecek ortamlarımızı kaybettik…

Şirinlik muskaları, rukyeler ve yakarışlarda soğukluğu gideremiyor…

Evlenmesi gereken gençler karşı cinsten elektrik alamıyor… Biyolojik ergenlik yaşı gelmişken, evlilik yaşı habire gecikiyor…

Peki, sıcak aile ortamlarımız yerli yerinde mi acaba?

‘Buzdolabı evlilikleri’ süreçlerini yaşıyoruz…

Cemaat içi ilişkiler çok mu samimi ve sıcak? Keşke…

Hep düşünürüm bizi birbirimizden soğutan hangi hatalarımız? Hangi davranış bozukluklarımız? Hangi günahlarımız?

Peki, sorun nedir? Neden bu haldeyiz?

Selamlar bile soğuk… Sohbetler artık içimizi ısıtmıyor…

Cümleler ruhsuz, kelimeler yavan, söylemler sönük, sözler soğuk…

Endişeliyim, bilinçli Müslümanlar birbirinden soğudukça hedef kitlenin, yeni nesillerin dinden soğuduğuna tanık olacağız…

Tutuşmayan kalpler tutuşturamaz… İçimizde kıvılcımlar çakmıyorsa kimseyi ısıtamayız, aydınlatamayız…

Sıcak bir yürek, sıcak bir kucak, sıcak bir omuz, sıcak bir el, sıcak bir nefes, sıcak bir ses ne büyük nimet değil mi?

Sıcak bir selama, sıcak bir bakışa, sıcak bir gülümsemeye, sıcak bir dokunuşa, sıcak bir ilgiye… Yapmacık değil sıcak bir sevgiye ne kadar muhtacız?

Buz gibi adamlarla hayat çekilmiyor…

Sıcakkanlı, delikanlı, can dostlarla hayat anlamlıdır…

Bir türlü erimeyen buzları ne yapacağız?

Her konuda olduğu gibi bu hususta da Rabbimizin gaybi yardımına muhtacız… O’nun şefkat ve rahmeti ile bu soğuk savaşı sonlandırabiliriz…

İlahi mesaja kulak verelim:

“Müminlerin kalplerini birbirine O ısındırdı… Yoksa yeryüzünde ne varsa hepsini harcasaydın yine de onların kalplerini (böylesine) ısındıramazdın. Lakin Allah kalplerini kaynaştırdı. Muhakkak ki O azizdir, hâkimdir.” (Enfal, 63)

“Hani sizler, birbirinize düşmanlar idiniz de O, kalplerinizi birleştirdi.” (Al-i İmran, 103)

Bu mevzuda Allah Resulü de bizi uyarıyor:

“Mümin kolayca kaynaşılan kişidir. (İnsanlarla) kaynaşamayan ve kendisiyle kaynaşılamayan kimsede hayır yoktur.” (Müsned- Ahmed b. Hanbel)

Evet, marifet, farklı yapıda ki insanlarla ülfet ve ünsiyet kurabilmektedir…

Ulaşılamayan, anlaşılamayan, kaynaşılamayan kardeşlerle yol almak mümkün olmuyor…

Artık kendi aramızda ulaşılabilen, uzlaşılabilen, uyum sağlanabilenlerden olmalıyız…

Bize gelen bizde mutlu olmalı, huzur bulmalıdır… Bizde kendine gelmeli, kendini bulmalıdır… Teselli ve teskin mercii biz olabilmeliyiz…

Umutsuzların umudu, kimsesizlerin kimsesi olmak ne yüce bir erdem…

Bir cazibe merkezi, bir çekim gücü olduğumuz gün umutlar yeşerecek, ufuklar açılacaktır…