Dolar (USD)
34.50
Euro (EUR)
36.15
Gram Altın
2965.16
BIST 100
9367.77
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
20 Şubat 2019

Soçi Zirvesi’ne karşı Varşova Konferansı

Geçen hafta Perşembe günü Rusya’nın Soçi kentinde, Türkiye, Rusya ve İran’ın devlet başkanları Suriye konusunu görüşmek için dördüncü kez bir araya geldi. Zirve sonrası yapılan açıklamaları herkes canlı yayınlarda izledi.

Soçi zirvesinden günler önce dünya medyasında çıkan değerlendirmelerden tüm dünyanın gözü ve kulağının bu zirvede olacağını gösteriyordu.

Dünyanın Soçi zirvesine olan bu ilgisi ABD’yi rahatsız etmişti. Nitekim Fox Televizyonuna konuk olan Cumhuriyetçi Senatör Lindsey Graham şöyle demişti: ‘’Dünya kamuoyu, Suriye konusunda Soçi’de bir araya gelmesi beklenen Rusya, Türkiye, İran Devlet Başkanlarının ne diyeceğini merak ediyor.’’

Cumhuriyetçi Senatörün bu açıklamasından kısa bir zaman sonra bir de baktık ki, ABD’nin öncülüğünde Polonya’nın başkenti olan Varşova’da ‘’Ortadoğu’da İran’ın Saldırganlığı’’ başlığıyla bir konferans organize edilmiş. Üstelik konferansın tarihi Soçi’ zirvesinin tarihiyle aynı olması oldukça dikkat çekici bir gelişmeydi.

Burada sormamız gereken iki temel soru vardır: ‘’Birincisi, neden söz konusu konferansın yer seçimi Varşova’ydı, ikincisi, neden Soçi zirvesiyle aynı tarihte ayarlanmış?’’ Çünkü dünyada meydana gelen olayların ve yapılan siyasetlerin hiçbirinin zamandan ve mekândan bağımsız olduğu söylenemez.

Mekân açısında bu konferansı değerlendirdiğimizde bildiğiniz gibi Batı bloğuna karşı Doğu bloğu 14 Mayıs 1955’te Sovyetlerin öncülüğünde Varşova’da bir araya gelmişlerdi. Böylece dünyayı Doğu ve Batı olarak ikiye bölen ‘’Soğuk Savaş’’ dediğimiz silahlanma yarışının temelleri atılmış oldu. Sovyetler Birliğinin genişlemesinde Varşova sembol bir şehirdi. ABD bu sembol şehri seçerek Rusya’ya şu mesajı verdi: ‘’Gücünün sembol şehri olan Varşova’ya bugün ben hâkimim’’

Zaman açısından değerlendirdiğimizde, tüm dünyanın ilgisinin Soçi’de olacağı bir günde ABD dikkatleri başka tarafa çekmek istedi. Ancak dünyanın Soçi zirvesine olan ilgisinin yanında Varşova konferansı çok cılız kaldı.

Çünkü ABD’nin saldırıları neticesinde Irak, Afganistan perişan oldu. Keza yıllarca Filistin’e saldıran İsrail, ABD’nin desteğiyle bu saldırgan tutumunu sürdürmektedir. ABD ve İsrail’in bu saldırgan eylemleri hafızalarda canlıyken ‘’Ortadoğu’da İran Saldırganlığı’’ başlığıyla verilen konferansın hiçbir inandırıcılığı olmadı ve olamazdı zaten. ABD ve İsrail İran saldırılarını gündeme getirerek, kendi saldırganlıklarını meşrulaştırmaya çalışıyor.

Ancak konferanstan sonra Bahreyn’in dış işleri bakanın İsrail’in Times gazetesine verdiği demeçte: ‘’Ülkesinin eninde sonunda İsrail’le resmi bağlar kuracağını’’ Söylemesi ve İsrail başbakanı, Umman’ın dışişleri bakanıyla konferanstan önce bir araya gelmesi dikkat çekiciydi. Daha da şaşırtıcı olan, Geopolitical Future’de çıkan bir habere göre: ‘’Konferansa gelen Suudi yönetiminin istihbarat eski şefi olan bir prensin İsrail’in Kanal 13’üne konuk olmasıydı.’’

ABD ve İsrail yıllardan beri Suudi ve diğer körfez ülkelerini kullanarak Sünni-Şii farklılıklarını derinleştirip çatışmaya dönüştürmek için çalışıyor. Ne yazık ki, İran’ın mezhepçi bakışı da ABD’nin işini kolaylaştırıyor. ABD’nin Varşova konferansı dünyada ilgi görmedi ama Arap yetkililerin Varşova’da İsrail’e bu kadar yakın poz vermeleri ilginç ve düşündürücüydü.