Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3011.37
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
06 Ekim 2021

Soçi Zirvesi: Yola Devam

Başkan Erdoğan ile Rusya lideri Putin, geçen hafta Çarşamba günü Soçi’de bir araya gelmişti. Haftada bir gün yazdığım için ancak bugün zirveye ilişkin gözlemlerimi sizlerle paylaşma imkânı buldum. Aradan bir hafta geçmiş olsa da iki liderin görüşmesinin yaratığı etki hâlâ devam etmektedir.

Hatırlanacağı gibi Başkan Erdoğan, ABD dönüşünde memnuniyetsizliğini dile getirirken, Rusya’dan menün ayrıldığı görüldü. Putin’le yapılan baş başa görüşmenin ayrıntılarını bilmiyoruz ama önümüzdeki süreçte sonuçlarını daha net göreceğiz.

Başkan Erdoğan Soçi’den sonra, ABD’yle ilişkilerdeki memnuniyetsizliğini Patriot ve F-35 savaş uçakları üzerinden dile getirmesi ABD’ye verilen güçlü bir mesajdı. Bana göre verilen mesaj şuydu: Türkiye, her zaman alternatif seçeneklere sahiptir.

ABD Başkanı Türkiye’yle ilişkilerinde jeopolitik gereceklere göre değil ideolojik saplantılara göre hareket ediyor. Zaten Biden’ın hayat hikâyesine baktığınızda, çocukluğu Türk düşmanlığı yapan Yunan ve Ermeni asıllı Amerikalılar arasında geçtiğini görürsünüz.

ABD Başkanı, ekonomisinin büyüklüğüne ve ideolojinin cazibesine kapılarak jeopolitiğinin önemini yeterince kavramadığı anlaşılıyor. Bunu Türkiye’ye karşı takındığı katı ideolojik tutumdan anlıyoruz. Hâlbuki tarih, coğrafya ve bunların bir yansıması olan jeopolitik, her zaman ekonomi ve ideolojiden daha mühimdir.

ABD Başkanı, özel olarak Türkiye’ye karşı bağnazca bir tutum takınmış olsa da, genel olarak dünyayla kurduğu ilişkide de sorunlar bulunmaktadır. Biden hâlâ 2000 ve öncesi refleksleriyle hareket ediyor. Sanki zihni 2000’lerde donup kalmış. Oysa ABD’nin küresel ölçekteki gücünün ibresi aşağı yöndedir. Joe Biden eski algılarla yeni gelişmeleri yeterince okuyamıyor.

ABD’nin Türkiye’ye karşı takındığı ideolojik körlük, terör örgütüne silah vermesi, Türkiye’yi alternatif jeopolitik arayışlara yöneltmektedir. Ancak Türkiye ve Rusya birbirinden farklı iç dinamiklere, uluslararası konumlara ve hedeflere sahip iki ülke olduğu unutulmamalıdır.

Sonuç

Dün, Sovyet Rusya’sının kabul edilemez talepleri Türkiye’yi NATO’ya katılmaya mecbur etmişti. Bugün ise, ABD’nin Türkiye’ye karşı kabul edilemez kaba tutumu, Rusya’dan S-400’leri almak zorunda bırakmıştır. Bir zorunluluktan başka bir zorunluluğa savrulmamız tarihsel şartların dayatması olsa da bunlar geçici çözümlerdir. Kalıcı çözüm, kendi imkânlarımızla güvenliğimizi sağlayacak projeler üzerinde çalışmaktır.

Yeri gelmişken geçen haftaki yazımızla ilgili bir parantez açalım: Cihat Yaycı Paşa Deniz Kurmay Başkanı iken savaş gemilerinin parçalarını yerli sanayi ile tedarik etmeye çalışması, oldukça mühim ve gurur vericiydi. Ancak içimizdeki bir kısım gafillerin hışmına uğraması da bir o kadar üzücüydü. Parantezi kapatıp konumuza dönüyorum.

Türkiye ile Rusya arasında Soçi zirvesi ile teyit edilen işbirliği ortamı, iki ülke açısından son derece rasyonel ve pragmatik bir temel dayanmaktadır. Türkiye, Batı’ya karşı bir güç dengesi oluşturmaya çalışırken, Rusya ise, Batı’nın uyguladığı yaptırımların yıkıcı etkisini telafi etme çabasındadır.

Türkiye için Rusya’nın mevcut konumu Batı’ya alternatif olmaktan henüz uzaktır ama iyi bir dış politika seçeneğidir. Ancak asla unutulmaması gerekir ki, Türkiye kendi potansiyeline ulaşma doğrultusunda atacak her adımda ilk önce Rusya’yı karşısında bulacaktır.

Gerek tarihin bize sağladığı tecrübeler, gerekse Rusya’nın Suriye’de PKK ile olan diyaloğu bu görüşümüzü teyit etmektedir. Türk-Rus ilişkilerinin dünü çatışma, bugünü Soçi ile teyit edilen işbirliği, yarını meçhuldür.

Not: Geçen haftaki yazımıza istinaden Türkiye’nin birçok ilinden aldığım bütün e-mailleri dikkatle okudum. Gösterdiğiniz ilgiden dolayı hepinizi saygı ve muhabbetle selamlıyorum. İletişim: [email protected] – Twitter:@MehmetB78849685