Dolar (USD)
34.74
Euro (EUR)
36.56
Gram Altın
2952.07
BIST 100
9827.23
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
27 Ekim 2019

Soçi Mutabakatı en çok rejime yaradı!

Türkiye'nin ta başından beri ifade ettiği "Güvenli Bölge" ABD tarafından "Güvenlik Mekanizmasına", YPG/PYD 'ninde Türkiye'ye karşı korunup kollanmasına dönüştürülünce, Türkiye mecburen "Barış Pınarı Harekatını" başlattı. ABD ve Batı'nın 5 yılda inşa ettiği düzen 5 günde PERT edildi. Kutlu olsun.

Harekatla birlikte; Tel Abyat-Resulayn bölgeleri terör örgütünden temizlendi bölge kontrol altına alındı. Fakat bu arada ABD'nin "bana yar olmayanı sana da yar etmem" tarzındaki çekilişi Rejimi yeniden ve hayal ötesi bir imkana Türkiye sınırına ulaştırmış oldu.

Bu durum; hep iddia ettiğim, YPG/PYD-Rejim işbirliğinin Afrin'de olduğu gibi, Aynel Arap ve Kamışlı bölgelerinde de yeniden görmemize imkân sağladı...

Değişen sadece ABD-YPG/PYD ittifakı yerine RUSYA-Rejim/YPG ittifakıdır. Zira Rus savunma bürokrasisi şimdiden terörist başlarıyla (Mazlum Kobani) diyaloğa geçmiş bulunuyor. SDG'liler "Rus ordusuna katılmaya hazırız" açıklamaları yaparak aslında malumu ilan etmekteler.

Umarım;

Rus-Rejim-PYD/YPG ittifakı "Güvenli Bölge" kavramının içini boşaltıp "Güvenlik Mekanizmasına" dönüştürmez.

Mutabakatta bolca atıf yapılan "Adana Mutabakatı" rejimin 1998 den beridir asla bize karşı samimi olmadığı bir anlaşmadır. Zira PYD bu tarihten sonra 2003'te kuruldu ve Türkiye'ye karşı eylemler gerçekleştirdi.

2011'de iç savaşa ramak varken götü kurtarmak amacıyla güncellemek istedi.

Bu mutabakatta süslü diplomatik sözcükler "teyit ederler, taahhüt ederler, kararlılıklarını vurgularlar ..." düşüldükten sonra tek tesellim Putin'in dediği üzere -alanda olmamız, gerektiğinde terör örgütünü ezip geçeceğimizdir-

Hülasa; Bu de facto durum olmayaydı iyiydi.

AB bir terör örgütü değil midir?

Dün emekli korgeneral bir komutanımızla konuşurken " Fırat'ın doğusundaki fiili durum için: "2011'e dönüldü. Esed'le masaya oturabiliriz, keşke baştan otursaydık da Suriye bu noktaya gelmez, bizler de bu denli sorunla karşılaşmazdık" dedi.

Bende: Komutanım Suriye'deki fiili durumun baş sorumlusu Esed ve bunu fırsata dönüştürmek isteyen Siyonist-Evanjelist Batı'dır. Türkiye yaklaşmakta olan tehlike konusunda Esed'i uyardı. O ise halkının taleplerini yerine getirmek yerine Deraa kentinde demokrasi talep eden 60-65 bin kişinin tepesine bombalar yağdırdı iç savaşta ondan sonra başladı" dedim.

Konuşmanın sonunda anladım ki Suriye siyasetimiz içeride Erdoğan, dışarıda Türkiye karşıtlığı üzerinden okunuyor...

Geçen günlerde AB, Türkiye hakkında bir kınama kararı aldı.

"Türkiye'ye silah ihracatını durdurduk, Güney Kıbrıs'la birlik halindeyiz" denildi. Bu karar ile Suriye ve Irak gibi iki yapay devletin mimarları, belki de bölgede Türkiye’nin sınırı boyunca kurulacak YPG terör devleti sayesinde 103 yıl önce yaptıkları gizli Sykes-Picot anlaşmasını güncelleme fırsatı bulacakları düşüncesindeydi.

AB bu tutumu ile aslında şunu demek istiyor;

- Suriye savaşının gizli ve en etkin öznesi İsrail'in emrindeyiz.

- YPG/PYD/SDG/PKK bizim için terör örgütü değil paydaştır.

- YPG/PYD/SDG/PKK 'nin devlet kurmasına siyasi ve askeri destek veriyoruz.

- Terör örgütünün bölgedeki demografinin değiştirilmesini, bölge halkının göçe zorlanmasını ve eve dönüşlerinin engellenmesini insan hak ve özgürlükleriyle Uluslararası Ceza Mahkemesi’ni (UCM) kuran Roma Tüzüğü’nün “İnsanlığa Karşı Suçlar” başlıklı 7. maddesine aykırı bulmuyoruz.

- Fransa, Birleşik Krallık ,Almanya ve AB içinde bu politikaya destek olan diğer ülkelerin devlet adamları olarak terör örgütüne destek vererek suça ortak olduğumuzu AB olarak da bir terör örgütü olduğumuzu kabul ediyoruz" demektedirler.

Yanılıyor muyum?