Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
14 Haziran 2022

Sizin saatiniz kaç?

Saat zamanı iyi ölçüp biçemiyor, iyi hesaplayamıyor... Hüzünlü bir an sevinçli bir andan daha uzunken, biri kaplumbağa, diğeri yarış tavşanıyken her ikisine de eşit ölçüm de bulunması büyük haksızlık... Veya aç bir an tok bir anla eşit tutulamaz. Aç karna ve aç gönle gün sünüyor işte pek azımız hariç buna tanığız. Dahası aç bi'l aç geçirilmiş ömürlerle, tıka basa tok geçirilmiş, sporlara, diyetlere devrilmiş ömürler eşit uzunlukta değil.

Anları, zamanları, saatleri birbirine eşit olmayan bir toplumda da saatin, zamanı göstergeye tabi tutmanın ve göstere göstere yaşamanın bir manası kalmıyor.

Bir yurdum insanının çarşı pazarda on saat dolaşması ve en ucuz olanı seçip almasıyla pazar nedir, market nedir, fiyat nedir, artış nedir, zam, indirim, şok fiyat ve halk günü nedir bilmeyen bir kesimin uzak organik pazarları paketlenmiş olarak evinde ağırlaması aynı sürede gerçekleşmiyor. O süre zarfında sarf edilen emek, koşuşma, alın teri, nefes alıp verme biçimi, ruhsal durum, hal ve keyif/sizlik de eşit değil. Bazı saatler, bazı zamanlar; “hızlandırılmış tavaf”la, “emredilmiş say” ile, koridorlar arasında, dar sokaklar ve sıkışık caddelerde dönüp durmakla geçip giderken, bazı saatler bütün dünyevi ve basit telaşelerin, dünyacılığın uzağında lüks bir ibadet edası ve tınısı içinde veya seçkin bir müzik eşliğinde kendinden geçiş dansı ile geçmek bilmeyen upuzun bir ömre dönüşebiliyor.

Ömür ırmakları asgari düzeyde adil, mümkün mertebe coşkun akmıyor.

Kimi dereler kurutuluyor.

Kimi ağaçlar, çınarlar, aile direkleri, aile emekleri çürütülüyor. Ne yapsalar olmuyor. Ev alamıyorlar. Kira desen ödemek için büyükler ek işe, ek yorgunluklara, uykusuzluklara veriyor ömrünü. Genç ömürcükler de katılıyor bazen bu seferberliğe. Yani zaman çok farklı geçiyor.

Bir dakikası 60 saniye, bir saati 60 dakika, 24 saati bir gün olan keskin bir şeyden bahsediyoruz. Pili bitip yeniden takılan bir şeyden. İnsanın ise ömrü bitiyor. Ölüme kurulmuş bir yaşamı var. Can yeniden takılan bir şey değil. En azından bu dünya için.

Zamanı farklı işleyen her ömrün akışına sokulmak, zor geçen, zor akan, tıkanan, geçmek akmak bilmeyenin saatini de kolaya kurmak kimlerin elinde? Yaşamı büsbütün insanın kendisi kuramıyor. Hep birlikte kurulan da bir şey yaşamlarımız, öz müdahil bizzat biz olsak ta… Küçük ve müstakil, özgür saatler nerede kaldı? Hepsi bir bir kırıldı mı? Artık yok mu? Kendi yağıyla kavrulabilen, bilinçli gelişime açık, zamana yeni bir şey teklif edebilen, tüketime hapsedilmeyen, üretime parmak izi, akıl izi bırakan, akmak istediğinde yağ gibi akan, canı akmak istemediğinde seherleri ve geceleri isterse bir güzel duran, bakan ve hisseden o ömürcükler nerede?

Bencil ve büyük saatler, marka saatler, uyanık, rantçı saatler ve kalın ense ve bileklerin kurduğu saatler su geçirmese bile alın teri geçiriyor. Emek geçiriyor. Akrepler fırlıyor, yengeç sürüsü ısrarla yapay bir kuraklığa dağılıyor, gaspla, rüşvetle, fahiş fiyatla, engellenmemiş soygunların türevleriyle yoksullaşmış ceplerin deliğinden giriyor…

Mutsuz edilmiş ve zamanla geçimsiz saatler var. Yavaştan ölmüş, kırılmış ömürler.

Mutluların saatleri hazzı hız geçerken.

Dünyanın saati doldu mu? Biz mi çağırdık zamanın kıyametini?

Yakın mıdır büyük saatin zamanı vurması?