"Sizin en hayırlınız, Kuran'ı öğrenen ve öğreteninizdir!.."
İmanın üçüncü rüknü, İlahî Kitaplara şeksiz ve şüphesiz olarak inanmaktır. Kuran-ı kerim ise, son İlahî kitaptır. Dolayısıyla Kuran-ı kerime inanmayan veya O’na karşı kuşkulu olan veyahut ona saygısızlık eden kişi, -isterse başı secdeden kalkmasın- dinden çıkıp düpedüz kafîr olur.
Allahü Teâlâ,
Kuran-ı kerimi kullarına dünya ve âhiret saadetine giden yolu göstermek için
âhir zaman Nebisi Sevgili Peygamberlerimiz Hazret-i Muhammed Mustafa sallallahü
aleyhi ve selleme göndermiştir. Böylece insanlara, her iki dünyada da mutlu
olmanın yolunu kesin olarak göstermiştir.
Kuran-ı kerim,
Miladî 610 yılının 27 Ramazanında nâzil olmaya başlamış ve 23 senede
tamamlanmıştır. Sevgili Peygamberimiz, nâzil olan âyet-i kerimeleri Eshab-ı
kirama okur, vahiy kâtiplerine yazdırır ve Kuran-ı kerimin hangi suresine
konulacağını bildirirdi.
Cebrail
aleyhisselam, her yıl bir defa gelip, o zamana kadar inmiş olan Kuran-ı kerim
âyetlerini, Levhi’l-mahfuz’daki sırasına göre okur, Peygamber Efendimiz de
dinler ve tekrar ederdi. Efendimiz aleyhisselamın âhirete teşrif edeceği sene
ise, iki defa gelip, tamamını okudular.
Hazret-i Ebû
Bekr radıyallahü anhın halifeliği zamanında, Hazret-i Ömer’in teklifi üzerine
vahiy kâtiplerinden Zeyd bin Sabit’in başkanlığında kurulan bir komisyon, titiz
bir çalışma yaparak Kurân-ı kerimin bütün âyet-i
kerimelerini, Peygamber Efendimizin vahiy kâtiplerine öğretip yazdırdığı tarz
ve tertip üzere bir araya getirerek kitap haline getirdi.
Kur’an-ı
kerîmin bu nüshası, vefatına kadar Hazret-i Ebû Bekir’de durdu, sonra ikinci
halife Hazret-i Ömer’e, O’ndan sonra da Hazret-i Ömer’in kızı ve Peygamber
Efendimizin hanımı Hazret-i Hafsa radıyallahü anha vâlidemize geçti. Daha sonra
da üçüncü halife Hazret-i Osman’a intikal etti.
Hazret-i Osman
döneminde ilk nüsha esas alınarak altı nüsha daha yazdırıldı ve böylece nüsha
sayısı yediye çıktı. İlk nüsha Medine’de kaldı. Diğer altı nüsha ise: Mekke,
Yemen, Bahreyn, Şam, Bağdat ve Basra gibi büyük
vilayetlere gönderildi. Müslümanlar bir taraftan bu nüshaları esas alarak yeni
nüshalar yazarken, hafızlar da baştan son kadar ezberlemeye devam ettiler.
Bugün de dünyada Kuran-ı kerimi baştan sona kadar ezberden okuyan yüzbinlerce “hâfızü’l-Kuran”ın
mevcut olduğu herkesin malumudur…
Böylece
Kuran-ı kerim hem yazılı hem de sözlü olarak günümüze kadar tek bir noktası
dahi değişmeden geldi ve kıyamete kadar da değişmeden kalacaktır. Çünkü Allahü
Teâlâ; “Kuran’ı kesinlikle Biz indirdik; elbette O’nu yine Biz koruyacağız,”
(Hicr 9)buyurmuştur. Kuran-ı kerim, Allah’ın son kitabı olduğu için O’ndan
sonra hiçbir kitap gelmeyecektir.
Kuran-ı kerimin
fazileti çok çok büyüktür. Âyet-i kerimelerde buyuruldu ki:
“…Andolsun
insanlar ve cinler bu Kuran’ın bir benzerini getirmek üzere toplansalar ve
birbirine destek de olsalar, yine O’nun benzerini getiremezler.” (İsra 88)
“Allah
tarafından gönderildiğinde şüphe bulunmayan bu Kitap, müttakîler için bir yol
göstericidir.” (Bakara 2)
“Şu Kuran
insanların kalp gözlerini açacak bir nur, sağlam bilgi edinmek için bir hidayet
ve rahmettir.” (Casiye 20)
“Bu Kuran,
insanlar için bir beyandır, müttakîler için de bir hidayet ve rahmettir.” (Al-i İmran
138)
Kuran-ı
kerimin fazileti ile alakalı hadis-i şeriflerde ise, şöyle buyurulmaktadır:
“Sizin en
hayırlınız, Kuran’ı öğrenen ve öğreteninizdir.” (Buhari)
“Kuran okuyan
mümin, portakal gibidir: Kokusu hoş, tadı güzeldir. Kuran okumayan mümin hurma
gibidir: Kokusu yoktur, tadı ise güzeldir. Kuran okuyan münâfık fesleğen
gibidir: Kokusu hoş fakat tadı acıdır. Kuran okumayan münafık, Ebu Cehil
karpuzu gibidir: Kokusu yoktur ve tadı da acıdır.”(Buhari)
“Kuranı
öğrenin ve okuyun. Çünkü Kuranı öğrenip okuyan ve gecesini O’nunla ihya eden
kimse, misk dolu ve kokusu her tarafa yayılan kap gibidir.”(Tirmizi)
“Kuran’ı
okuyunuz. Muhakkak ki O, kıyamet günü dostlarına şefaat edici olarak
gelecektir.” (Müslim)
“Kullar, Allah’a O’ndan
nâzil olan şu Kuran’la yaklaştıkları gibi hiçbir şeyle yaklaşamazlar.” (Tirmizi)