Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Sizi bekleyen o tek okur (2)

Ben öyle olsun isterim…

Derin kuyulardan, soğuk suları çıkarır gibi, kızgın çöllerde yalınayak, tabanlarından ateşler fışkırırken, yangınlara yürümek, kor ateşlere basmak gibidir yazmak. Dingin ikindi serinliklerinde toprak bir yolda yalınayak yürümek, sonra aniden eleğimsağmalarla ıslanmak, yumuşak bir yağmurla bir olup için için ağlamak gibidir yazmak…

Öyle fazla bir okurum olmasın, kuyruklar boyu uzanmasın zaten. Özel okurlarım olsun isterim, sözüm sözüne değsin, özüm özüne. Yüreğimden yüreğine bir akış olsun. Gözyaşıyla yazdığım her satırda onun gözlerinin yaşı da değsin sayfalara… Ben öyle olsun isterim…

Sonra bana uzaklardan usta seslenir, bu sesleniş nice yorgun ve yıpranmış zamanlarıma şifa gibi akar, yazıya dair tüm sorularıma cevap verir gibi seslenir usta:

“Karanlıkları devirmek ve aydınlık bir çağın kapılarını açmak için en mükemmel silah kalem. Sözle, yazıyla kazanılmayacak savaş yok… Kalem sahiplerine düşen ilk vazife, telaş etmemek, öfkelenmemek, kin kışkırtıcısı olmamak. Halkı okumaya, düşünmeye, sevmeye alıştırmak. Bir kılıcın kazandığı zaferi başka bir kılıç yok edebilir. Kalemle yapılan fetihler tarihe mal olur, tarihe ebediyete.” (Cemil Meriç, Kırk ambar)

Son zamanlarda edebiyatçılar içinse daha bir seçici hal alıyor fuarlar. Çünkü sizi karşılayan okur kuyruklarının olmadığını biliyorsunuz. Yazdıklarınız ilgilisine ulaşır onlar da sizi bulurlar mı bir şekilde muhatap olur musunuz o da belli değildir. Popüler kültürün ürettiği popüler yazarlar böyle değildir tabi. Onlar tüketim kültürünün de bir getirisi olarak tüketilen, allanıp pullanıp albenili bir hal almış olarak okurunu bekler. Okur da kendisi için hazırlanmış, ambalajlanmış çağının tüketim metaına dönüşen kitaba koşa koşa gider. Bu koşu için kuyruklar oluşur. Cinayet romanları, kan damlayan parmaklar, watpat romanların furyası ile oluşmuş olan bir kültürün ama sabun köpüğü gibi geçici bir kültürün kitapları doldurmuştur kitap fuarlarını artık. Seçkin okuru bekleyen seçkin birkaç kitap evleri vardır. Ve siz onları bir bir bulursunuz bu renkli albenili, cinayet ve gerilim kapaklarının arasından.

Ama tüm bunlara rağmen, sizi bekleyen bir okur vardır mutlaka belki de onu bulmak için yola revan olursunuz…

Evet, bazen bir okur için gidersiniz. Okuyan bir insan vardır sizin kitaplarınızı. Tek tek cümlelerinizi size aktarır. Şaşırırsınız. Demek dersiniz boşluğa yazmıyorum. O an içinize ılık, hüzünlü ince yağmurlar yağar, yüreğiniz ferahlar, dua sıcaklığında bir selam almış gibi, anlatılmaz bir sevinç kaplar sadrınızı…

Hâsılı kelam dostlar bir bakarsınız ki, sizi bekleyen bir okur vardır ve kanlı canlı karşınızda kitabınızdan okuduğu cümleleri bir bir aktarır size. O an mahcup olursunuz, suskun yüzünüze bulutlu bir tebessüm yerleşir, belki yüzünüz kızarır, heyecandan gözleriniz nemlenir. Geceler boyu uykusuz kalmanın, gözleriniz bozulacak kadar kitaplar okumanın bir ödülü gibi dikelip durur karşınızda. Sizinle göz göze gelip yürek yüreğe buluştuğunuz satırları hatırlatmak, “okudum bir bir okudum sizin yüreğinizden bin bir emekle akıttığınız o satırları” der gibidir. O tek bir okur için bile yazmaya değerdir, artık bunu anlamış olursunuz…

Neden sonra anlarsınız, bu bir kaderdir, belki de onu bulmak için yola revan olmuşsunuzdur. Evet, bazen bir okur için gidersiniz. Okuyan bir insan vardır sizin kitaplarınızı. Tek tek cümlelerinizi size aktarır. Şaşırırsınız. Demek dersiniz demek boşluğa yazmıyorum...