Size hiç haddiniz bildirildi mi?
Pişman değiller.
Özlem Zengin: Milletvekili.
Ceberut zihniyetin saldırısına maruz kaldı.
Başörtüüstü peruklu, 367’li yılların hayalindeler.
Kadına “had bildirmeye” devam ediyorlar.
Çocuk Hakları, Kadın Hakları, İnsan Hakları…
Gözyaşını katık yapan analar…
Süheyla Demir: Ellerinde çocuklarının resimleriyle dağa kaçırılan çocukların analarından bir ana o. 1,5 yaşındaki kızı Asmin’le birlikte kızı Hayal’i bekliyor. On yedi yaşında iken kaçırılmış, beş yıl önce. Ağrı’dan gelmiş. Umutla, sabırla, bekliyor… Gözyaşını katık yaparak bekliyor. Evladını istiyor. “ Çocuğunuzu bana verin.”demiyor; kendi çocuğunu istiyor.
Süheyla Demir diyor ki:
“ Evimizi barkımızı bırakıp burada oturuyoruz. Çocuklarımızı sapasağlam alıp buradan mutlu ayrılmak istiyoruz. Bu emeklerimiz boşa gitmez inşallah. Bütün aileler umutla bekliyor.
Havalar soğuk, kızım( Asmin) iki günde bir hasta oluyor. Bir kızımı beklerken diğerinden olmak istemiyorum. Haklı bir dava için buradayız. Bir anne çocuğunu kaybetmiş ve buraya gelmiş. Çocuklarımızı zorluklarla büyüttük. Kızımı el bebek gül bebek büyüttüm. Kızım kalem tutacağına şimdi silah tutuyor. Herkes bize destek çıksın, çocuklarımızı sapasağlam onların ellerinden kurtaralım. Çocuğu dağa gitmeyen de gelsin yanımızda otursun. Gelsinler ki sesimizi duyuralım."
Celil Begdaş, 16 yaşındaki oğlunu bekliyor:
“ Burada oturan herkes çocuğunu istiyor. Burada zengin bir insan yok. Buradan kimse kalkmayacak. Tehditlerden korkmuyoruz. Çocuğumu getirsinler, buradan kalkayım. Burada öleceğimi bilsem dahi bir yere gitmeyeceğim. Bunların peşini bırakmayacağım." diyor.
“Gelsinler ki sesimizi duyuralım.”
Çığlıklara kulaklarını tıkayanlar, halâ terör örgütlerine yardım ve yataklık yapanlarla koyun koyuna olanlar, çocuklarının yüzüne nasıl bakabiliyorlar?
Diyarbakır’da analar, babalar 3 Eylül’den beridir çocuklarını beklemekteler.
Terör ve uzantılarıyla işbirliği içinde olanların açıklama yapmaması normal mi?
İttifak’ın bozulacağından, oy kaybına uğramaktan mı korkulmakta?
Gözyaşı üzerine kondurulacak iktidar kimleri mutlu edebilir?
Kirli, zehirli bir plan…
Emperyalizm, emellerinin tetikçilerini ülkelerin kendi evlatlarından devşiriyor. Artık kendi askerini savaştırmıyor, uçağını kaldırmıyor, tankını sürmüyor; devşirmeleri kullanıyor, toplumu iki türlü biçip doğruyor, birbirine kırdırıyor.
19.yüzyılda ırkçılık fitnesiyle medeniyet bağlarını imha başladı. Osmanlı Medeniyetini darmadağın etti; böylece küçük, kendi içinde kavgalı ulus devletlerin kurulmasına zemin hazırladı. Şimdi her etnik gruba birer devletçik vat etmekte. Kantonlara ayrılmış bu butik devletler üzerinden sömürüye devam etmenin peşinde. Bunun için terör örgütlerini kurup yönetmekte.
Barış Pınarı Harekâtı bize şunu gösterdi: Terör örgütlerini müttefik bildiğimiz ülkeler yönetiyor. ABD ve Rus’ya ile yapılan anlaşmalar bunu açıkça ortaya koymakta. Biz terörle mücadele ediyoruz, terörün sahipleriyle masaya oturmak zorunda kalıyoruz. Kurtuluş Savaşı’nda da Yunan’la savaştık, İngiltere başta olmak üzere Avrupa ile Lozan’da barış masasına oturduk.
Durum, yüz yıl öncesinden daha vahim: ‘Medeni dünya’ terör örgütü kurup yönetiyor, yasakçıları besliyor, hiçbir hak , hukuk tanımıyor.
21.yüzyıl, terör yüzyılıdır.
Terör işbirlikçileri, Barış Pınarı Harekâtı’nın intikamını almak, ülkeyi kaosa sürüklemek için kumpaslara, itibar suikastlarına devam ediyorlar.
Cumhurbaşkanı’nın muhalefetin içinden bir muhalifle görüştüğü yalanı, erken seçim isteklerinden, ‘diktatör’ iftirasından, Türkiye’de can güvenliğinin olmadığı, yatırım yapılmaması gerektiği hezeyanından ayrı düşünülmemeli.
‘Dikta’ propagandasına buradan devam edeceklerdi.
Tuzaklar bozuluyor…
Tıpkı, Cemal Kaşıkçı’nın katli üzerinden kurdukları planlar gibi.
Analar, babalar çağırıyor:
“Herkes bize destek çıksın.”
Ulusal / uluslararası insan hakları dernekleri, kadın dernekleri, Gezi’de, Kaz Dağları’nda canlı yayın yapan medya kuruluşları şimdi neden suskunlar?