Sizce Kıbrıs'ta kaç "DİN ÖĞRETMENİ" var?
Bu soruyu etrafımdaki arkadaşlara sordum.
“Bin?”
“Biraz in.”
“Yedi yüz?”
“İn.”
“Beş Yüz?”
“İn.”
“Dörtyüz?”
“İn, in, çok daha in!”
“Yüz?”
“İn, in!”
“Elli?”
“İn kardeşim, in!”
“Allah, Allah… Otuz?”
“İn, dilini korkak alıştırma!”
“Yirmi?”
“İn!”
“On!”
“İn.”
“Beş!”
“Az biraz daha in!”
“Üç!”
“Çık biraz!”
“Dört????”
“Evet, 4!”
*
Koca Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde…
Bizim “Devlet” olarak tanıdığımız ve herkesin tanıması için büyük gayret sarf ettiğimiz “Yavru Vatan”da sadece “4” Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi Hocası mı var?.
Hafta sonu Youtube kanalımızda ağırladığımız Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Din Görevlileri Sendikası Genel Başkanı Süleyman Çakıroğlu, “Böyle bir durum var işte, sadece 4 Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi Hocası!” dedi.
Programın diğer misafiri Süresiz Nafaka Platformu Başkanı Mesut Arabul, bunu duyunca…
“İnanılmaz bir şey, ben şok oldum şimdi!” diyerek adeta “çığlık” attı!
O anda “Süresiz Nafaka” derdini bile unuttu.
Şok olunması gereken sözler bundan ibaret değildi.
Süresiz nafaka, 6284, çocuk haczi, Anadolu ailesinin felâkete sürüklenmesi gibi konular konuşulurken, Sayın Çakıroğlu’na, “Sizin oralarda LGBTcilerin, feministlerin faaliyetleri, etkinlikleri ne durumda?” diye sordum.
“Bu soruya cevap veremeyeceğini” söyledi.
KKTC’nin Din Görevlileri Sendikası Genel Başkanı bu soruya niçin cevap veremesin ki?
Sebebini şu cümleyle dile getirdi:
“Burada LGBT aleyhine konuşacak olursam, beni
tutup iki sene hapse atarlar!”
*
Böyle bir mevzu!..
Yavru Vatan!..
*
Geçelim…
Yıllar önce çıkan haberleri hatırlarsınız belki:
“KKTC'de yıllardır açılmaması için bin türlü
engel çıkartılan İmam-Hatip Lisesi, nihayet açıldı. Lisenin ismi Hala Sultan
İlahiyat Koleji olarak belirlendi.”
*
Çakıroğlu, “Bizde 4
din kültürü ve ahlâk bilgisi öğretmeni, bir tane de imam hatip okulu var!” dedi.
Malûm;
Onu da, bin türlü engeli aşarak açtırmayı başarmıştı Türkiye.
O günlerde basına demeç veren KKTC devlet yetkilileri, “İmamlar
meselesi bizim kanayan yaramızdır ve bu sorunun çözülememiş olmasının nedeni bellidir!
Cenaze namazı kıldıracak bir Kıbrıslı Türk imam yok. Bu bir sorundur. Bunu biz
çözmeliydik. Bunu altı yılda yapabilirdik. Takıntılarımıza boğulduk ve
yapamadık!” demişlerdi.
O takıntılar
hâlâ devam ediyor, hem de artarak devam ediyor.
Vaziyet böyle.
*
Meseleyi salt “İmamlar,
imam hatipler meselesi” olarak görmediğimi tahmin edersiniz.
Bir memleketin hastanesi neyse postanesi de odur!
Olan bitenler…
Ve hâlâ olan bitenler, görevlerimizi, sorumluluklarımızı
yerine getirmekte ne denli “zayıf” durumda olduğumuzu göstermektedir.
Bu iktidar dönemindeki gayretler de olmasa, oralarda bir tane
bile “İmam Hatip” okulu olmayacakmış.
Şimdi ise bir tane var.
“Koca” ülkede, “din kültürü ve ahlâk bilgisi öğretmeni”
sayısı ise…
Evet, 4.
Malûm…
Türkiye’nin gündeminde pek olmayan bir olumsuz gelişme
kaydedildi geçtiğimiz günlerde.
Kuzey Kıbrıs Anayasa
Mahkemesi, Din İşleri Komisyonu'nun Kur'an kursu düzenlemek ve hafızlık
belgesi vermek gibi yetkilerini “laiklik ilkesine” aykırı
buldu!
Başta Cumhurbaşkanı Recep
Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay ve
Adalet Bakanı Abdülhamit Gül olmak üzere devletin zirvesi bu
karara sert tepki gösterdi.
Biz de bu gelişmeyi, “Türkiye’de de etkisini gittikçe artıran 28
Şubat zihniyeti”ne işaret ederek değerlendirdik.
*
KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar,
T.C. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile ortak basın toplantısında yöneltilen
soruya cevap verirken, "KKTC'de
böyle bir mesele olamaz. Bizler 1571'den beri bu topraklarda evvela Müslüman
olarak, İslam'ın bir parçası olarak mücadelemizi hep inançlarımızla götürdük ve
bugünlere kadar imanımızla geldik. KKTC'de Kur'an kurslarının kapanması gibi
bir durum asla olamaz." dedi.
*
Kıbrıs’taki “merkez” gazetelerin çoğu, bu meselede “Kur’an Kursu” karşıtlığı yaptı.
Sayın Erdoğan’ın sözlerine manşetlerden tepki gösterdi.
“Erdoğan
Yargıyı Tehdit Etti!” diye saldırdı!
Türkiye medyası, (Milat Gazetemiz ve diğer birkaç hassasiyet
sahibi mevkute dışında) bu konuya fazla ilgi göstermedi.
*
Bizler…
“Türkiye’deki
kopuşların” sebepleri üzerinde bile uzun uzadıya kafa yormayan
insanlarız.
“Z Kuşağı geçmişi bilmiyor!” yollu
cümlelerle “faturayı gençlere çıkartır” ve
yolumuza devam ederiz…
Hal bu iken…
Türkiye’deki “kültürel
iktidar” alanını “Derin Sol”a
bırakmış vatan evlâtları olarak, KKTC’de neler olduğuna mı bakacağız?
Bunu mu dert edineceğiz?
Türkiye’nin var gücüyle desteklediği Sayın Ersin Tatar’ın Anadolu’yu hedefe yerleştiren, bir önceki Cumhurbaşkanı’na
karşı güç belâ seçim kazanabilmesi…
Bunu da, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Cumhurbaşkanı Sayın
Erdoğan’ın iyice abanması sayesinde “ancak
ikinci turda” yapabilmesi bizim için ne anlam ifade eder ki?
Kıbrıs halkında Anadolu’dan kopuş eğiliminin sürüp
sürmediğine…
Eğer sürüyorsa…
Süratle tedbir alınmadığı takdirde, bu durumun hangi
sonuçlara sebep olacağına niçin kafa yoralım ki?
*
Bana…
“İşin gücün mü yok arkadaş; Kıbrıslara gidip gidip,
Şehitliklerin ne hallerde olduğunu, cami yapılmak üzere vakfedilen arazilerde
ne kötü mekânların faaliyet gösterdiğini, Siyonistlerin, misyonerlerin,
şunların, bunların oralarda zeminimizi kaydırmak için neler neler yaptıklarını anlatıyorsun…”
diye lâf çakanlar çok da “mantıksız”
lâflar etmiyorlar mı, ne!!!
“Kıl beşini bil işini!” diyenlere kulak vermekte fayda mı var, ne!!!