Siz öldürmeyi çok iyi bilirsiniz
Gazze’de yaşananlar bir kez daha gösterdi ki,
bâtılın Hakka olan kini artarak devam ediyor.
Öyle bir kin ki; bebek, çocuk, kadın, yaşlı demeden binlerce mazlumu
hunharca şehid edecek kadar.
Küresel haydutlar bir taraftan yeni politikalarını
korku üzerine inşa ederken, diğer taraftan ise silah ticareti ve kaosla dünyayı
şekillendirmeyi amaçlıyor. Dün “11 Eylül
Saldırıları”nı bahane ederek Afganistan ve Irak’ı işgal ederek kan, gözyaşı
ve kaosa boğanlar; bugün de dünyanın en büyük açık hava hapishanesi
çevirdikleri Gazze’ye sıkıştırdıkları Filistinlileri havadan, karadan, denizden
bombalamakla yetinmeyip, hayati öneme haiz kaynakları kesip, aç ve susuz
bırakarak soykırım uyguluyor.
7 Ekim’den beri Gazze’de katliam yapan İsrail, bir
kez daha katilliğini tescil etti. Havadan, karadan ve denizden yağdırdığı
bombalarla Gazze’de 270’i çocuk, 250’si kadın olmak üzere bin 200’e yakın
sivili katlederken, yüz binlercesini de yaşayan enkaza çevirdi!.. Evleri başlarına yıkılan 270 binden fazla
Filistinli yerinden olurken, 175 binden fazla kişi BM’ye ait 88 okula sığındı.
Başta İsrail’in katliamlarına destek amacıyla USS
Washington Uçak Gemisi’ni İsrail’e gönderen ABD olmak üzere küresel haydutlar
bir taraftan sistematik olarak terör gruplarıyla, bir taraftan ölüm kusan
silahlarıyla planlarını devreye sokacak güce sahip olduklarını her fırsatta
gösteriyor.
İslâm coğrafyasının hangi tarafına baksanız feryatlar
yükseliyor. Arakan’da, Doğu Türkistan’da, Mısır’da, Irak’ta, Suriye’de,
Libya’da, Afganistan’da, Yemen’de ve en çok da Filistinde’de kıyamet yaşanıyor.
İslâm Âlemi’nin öncü birlikleri Filistinliler
Mescid-i Aksa’nın gölgesindeki Gazze’de can çekişiyor. Gazze, iman sancağını
düşürmemek için tek başına “küfür milleti”ne direniyor.
Gazze ölüyor!.. İnsanlık susuyor!..
Ve bu tür zulümler karşısında ömrü boyunca asla
susmayan biri geliyor akıllara...
1937 yılında Filistin’in Askalan şehrinin el-Cevra
köyünde doğan...
İslâmi Direniş Hareketi’ni (HAMAS) kuran...
İntifadanın sembolü olan...
Zindanlara atılan...
Filistin’in özgürlüğüne ömrünü adayan...
Tekerlekli sandalyeye mahkûm, felçli biri olmasına
rağmen iman ve mücadelesiyle işgalci siyonistleri çileden çıkaran...
22 Mart 2004’te Gazze’de sabah namazından çıkarken
terörist Siyonistlerin füzelerine hedef olarak Rabbine kavuşan...
Hayatının özü “ibadet, hicret, cihad ve şehadet” olan adam; ŞEHİD
ŞEYH AHMED YASİN.
Yasin, bir kez daha duaya duruyor... Dünya
durdukça, mazlumlar varoldukça vicdanlarda iz bırakacak yakarışını, “küfür milleti”nin zulmü altında inim
inim inleyen “ümmet”i suskun ve
acziyet içerisinde izleyen “nefes alan
ölüler” arasından Arş-ı Âlâ’ya gönderiyor:
HİÇ Mİ KİMSE
YOK, ALLAH İÇİN KIZACAK?..
“Allah’ım!
Ümmetin suskunluğunu Sana şikâyet ediyorum!..
Ben ki, kocamış bir yaşlıyım. Kurumuş iki elim, ne
kalem tutuyor ne de silah!..
Sesimle yeri inletecek güçte bir hatip de
değilim!..
Ben ki saçları ağarmış, ömrümün son demlerinde,
türlü hastalıkların yıktığı ve üzerinde zamanın belâlarının estiği biriyim!..
Tek isteğim, benim gibi Müslümanların zaaf ve
aczinden müteessir olanların yazmasıdır!..
Siz ey
Müslümanlar! Suskun ve aciz, helâk olmuş ölüler!..
Hâlâ kalpleriniz sızlamıyor mu, başımıza gelen bu
acı felâketler karşısında?..
Bir halk yok mu? Hiç mi kimse yok, Allah için ve
ümmetin namusu için kızacak?..
Şerefli direnişçilerken, bizleri katil teröristler
olarak ilan edenlere karşı duracak!
Bu ümmet utanmaz mı, şerefi çiğnenirken?.. Siyonist
katilleri ve uluslararası işbirlikçilerini görmezden gelirken!..
Omuzlarımıza el verecek ve gözyaşlarımızı silecek
bir bakış!..
Bu ümmetin kurumları, sivil güçleri, partileri,
teşkilâtları ve bariz şahsiyetleri, Allah için kızmaz mı?..
Tümü birden sokaklara dökülüp, bizim için dua
etmeye; ‘Ey Rabbimiz!.. Gücümüzü topla,
zaafımızı gider ve mü’min kullarına yardım et!’ diye çağıramaz mı? Buna da
mı gücünüz yetmiyor?..
Yakında bizim büyük ölümlerimizi duyacaksınız, o
zaman alınlarımızda şu yazılacak:
‘Bizler direndik! İleri atıldık ve kaçmadık!..’
Ve bizimle birlikte çocuklarımız, kadınlarımız,
yaşlılarımız ve gençlerimiz ölecek!.. Onları, bu suspus ve bön ümmete yakıt
yapacağız!..
Bizden, teslim olmamızı ve beyaz bayrak dikmemizi
beklemeyin! Çünkü biz, bunu yapsak da öleceğimizi biliyoruz.
Bırakın savaşçı onuruyla ölelim!..
Dilerseniz bizimle olun, elinizden geldiğince,
öcümüzü sizden her biri boynuna taksın!..
Dilerseniz bize acıyarak ölümümüzü izleyin!..
Temennimiz, Allah’ın, emaneti savsaklayan
herkesten kısas almasıdır!..
Umarız bizim aleyhimize olmazsınız! Allah aşkına,
bari aleyhimize olmayın!..
Ey ümmetin
liderleri, ey ümmetin halkları!..
Allah’ım! Sana şikâyette bulunuyorum…Sana
şikâyette bulunuyorum… Gücümün azlığını, imkânımın yetersizliğini ve insanlara
karşı zaafımı Sana şikâyet ediyorum.
Sen mustazafların Rabbisin… Sen bizim Rabbimizsin…
Bizi kime bırakıyorsun?.. Bize cehennem olacak uzaklara mı?.. Veya düşmana
mı?..
Allah’ım!
Akıtılan kanlar, dokunulan ırzlar, çiğnenen hürmetler, yetim bırakılan
çocuklar, oğlunu yitirmiş anneler, dul kalmış kadınlar, yıkılmış evler ve ifsad
edilmiş ekinler aşkına Sana şikâyette bulunuyorum.
Sana şikâyette bulunuyorum! Gücümüz dağıldı…
Birliğimiz bozuldu… Yollarımız ayrıldı…
Halkımızın zaafını ve ümmetimizin bize yardım
edip, düşmanı yenmedeki aczini Sana şikâyet ediyoruz…”
*
Ey şerefi yerle yeksan olmuşlar topluluğu; bu
duaya, arşa yükselen feryadlara kulaklarınızı ve vicdanlarınızı daha ne kadar
tıkayacaksınız?.. Ey dünyanın bir nefeslik şehvetine köle olanlar; Kâbe’yi
Ebrehe’nin fillerinden koruyan Allah, siz kılınızı kıpırdatmasanız da
mustazafların intikamını alacak.
***
FİLİSTİN
1948’DEN BERİ İDAM SEHPASINDA!..
İsrail, 14 Mayıs 1948’den beri sürdürdüğü
Filistin’i yok etme planlarına her geçen gün bir yenisini ekliyor.
6 Aralık 2017 tarihinde Kudüs’ü İsrail’in başkenti
ilân eden ve büyükelçiliğini oraya taşıma kararı alan ABD Başkanı Donald
Trump’ın dünyaya meydan okuyan kanunsuz ve hoyrat çıkışı karşılık bulmadı. 21
Aralık 2017 Türkiye’nin olağanüstü gayretleriyle toplanan 172 üye Birleşmiş Milletler
Kurulu’nda, Trump’ın Kudüs'ü “İsrail'in
başkenti” olarak tanıyan kararını 9 oya karşı 128 oyla yok hükmünde saydı.
Türkiye, Kudüs’le beraber insanlığın onuruna sahip çıktı.
Tevrat’ta yer alan ve 10 emirden altıncısı olan “öldürmeyeceksin”e rağmen Filistinlilere
hayat hakkı tanımayan İsrail, hürmetli belde Mescid-i Aksa’da ve çevresinde her
fırsatta mustazafların kanlarını akıtıyor, ırzlarına geçiyor, hürmetlerini
çiğniyor, çocukları yetim anneleri dul bırakılıyor, haneleri yıkılıyor,
insanlığa dair ne varsa hepsini ifsat ediyor. Masum çocukların; annelerini,
babalarını, kardeşlerini, arkadaşlarını, ellerini, yüzlerini, dahası minicik
bedenlerini delik-deşik ediyor.
Utanın, ey yaşayan ölüler!.. Şeyh Ahmed Yasinler,
Yaser Arafatlar, Hanzalalar, Edward Saidler, Rachel Corrieler, Diana Magnaylar “ölüm tarlası”na döndürülen Filistin’i “yaşatmak” için yeniden “itifada”ya
duruyor. Her gün biraz daha kirlenen dünyada, vicdanı olanların görebildiği “sözü bitiren kareler”e her saniye bir
yenisi ekleniyor.
Sözün bittiği yerde fotoğraflar konuşuyorsa,
masumiyetin bittiği yerde bombalar patlıyorsa, insanlığın bittiği yerde
siyonist İsrail dolaşıyorsa; daha yapacak çok şey var demektir. Çünkü Mekke,
Medine, Kudüs, İstanbul ne kadar namusumuzsa; İsrail’in işgali altındaki
Filistin de o kadar namusumuz. Şunu çok
iyi biliyoruz; Kudüs ve Gazze düşerse, İstanbul da düşer!..
***
“ARAP
BİRLİĞİ” KATLİAMA SEYİRCİ
Dünya gündemine oturan İsrail’in “Gazze Katliamı” karşısında “itidal”den başka bir ifade kullanmayan
“Arap Birliği”, Filistin tarafından
olağanüstü toplantıya çağrıldı. Filistin’de olup bitenlere sessiz kalan “Arap Birliği” dün bir araya geldi.
Geldi de ne oldu?!..
Hep bir ağızdan “One Minute” diyebildiler mi?..
Tıpkı dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 29
Ocak 2009 tarihinde Davos Zirvesi’nde İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres’e “Suçluluk psikolojisiyle sesiniz yüksek
çıkıyor. Siz öldürmeyi çok iyi bilirsiniz...” tepkisini yineleyerek, Ortadoğu’nun
haritasını değiştirmekle tehdit eden İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’ya
haddini bildirecek bir plan yapabildiler mı?.. Soykırıma tabi tutulan, ölüm
fermanı imzalanan Filistin’i idam sehpasından çekip alabildiler mi?..
Maalesef!..