Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
18 Temmuz 2023

​Siz de 'Musmutlu' musunuz?

Öyle geliyor ki bütün meselemiz heyecanlarımızın istikrar ömürlü olması. Çünkü istikrar kıymet bilmektir, vefadır, emektir. Heyecan bugün ise, istikrar yarındır. Sanki ömrün diğer adı...

Bir heyecan bir başka heyecan derken ömür geçe dursun eş, dost, arkadaştan bir halenin ortasına fırlatılmış bir çakıl taşıyız. Sevgiler çok ama yetmiyor. Çakıl taşları bir harala güreleye, bir cümbür cemaate, cumbur lop arkadaş, aile, arkadaş, eş dost, iş arkadaşları veya sülâle etkinliklerine fırlatılıp duruyorsa da yetmiyor. "Mutlu"lar belki fakat ama " musmutlu" değil!

Huzur hele hiçbir şekilde bahis mevzumuz değil. O daha ağır bir şey. Sonra bir ara bakarız. Şimdi sırası değil.

Ve sevgiler has bir zemine oturmuyor. Temelsizliğe ve baştan kırıklığa yaslanıyor.

Nasıl mı?

İnsanın içinde bir tatlı şarkı mırıltısı saklıdır. Bir sevgi muhtaçlığını ifade eden, sözsüz bir mırıltı... Ama nasıl! Kaynadığı kök/ gökle ilintili bir gizli ağlayış. Büyük ayrılığın hiçbir kavuşmayı kavuşma yapmadığı bir şey. Biraz ağır bir sızı... Bunu şahsen şöyle ifade edebiliyorum:

Bu ben’e bir sen lazımdır.

Senler içerisinde öyle bir sen olmalıdır ki başka her sen olmadığında o olmalı, o kalmalıdır.
Başka kimselerle olmadığı kadar samimi olduğu, derinleşebildiği ve o ölse de kalan, geçmeyen biri olmalıdır!

Kendi ben'inden daha yakın olan "Mutlak Sen"!

Başka her sen ille olacak, olsun. Fakat gelip bu zeminin üstüne otursun, Koşsun oynasın sonra dilediği gibi kalbimizde... Sevgilerimiz böyle bir zeminde ancak hakikatini bulur, bulacaktır.

Allah’ı sevmeden başka her şey nasıl sevilir? O hakiki bir sevgi olabilir mi?

En azından ben bilmiyorum.

Hem coşkulu her sevgi kendi coşkusuna yenilir, yorulur. İstikrara sığınmak ister. İstikrar ise öyle her yere kurmaz kendini, her yere yerleşmez. Hem aşk; sevginin eh biraz kör hâlidir. Sevgi ise aşkın kor hâli... “Aşk bitmesin de hayatına sevgi olarak devam etsin hem, bir şeyler yapalım. Acele edelim!” Desek, dillensek dursak da çok dilli az halsiziz. Dilimiz, kalemimiz kopsun ki hallerimiz hal değil.

“Hal” ‘sizlikten yere düşmüş bir çağdan geçiyoruz.

Ve bırakınız erdeme olan üst bir sevgiyi temel alıp daima daha üst basamağımıza birlikte zıplayacağımız hayat arkadaşı veya arkadaşlarımızı edinme hayalini; bu konuda yalnızızdır çoğu zaman. Ya da hakiki eşlikler, dostluklar kuramamış halde yaşıyoruzdur. Hayır; sandığınız gibi değil çok kalabalığız, hareketli günler yaşamaktayız, etrafımız sarılı, çok etkinlikli etkisiz elemanlar teslimatında gibi kendimizi, ömrümüzü, nefesimizi teslim edip durmadayız.

Sanırım artık ilişkiler trendi; karşılıklı bol miktarlı zaafların kabulü ve hatta karşılıklı yüceltilmesi temelli kurulması yönünde bir grafikte seyrediyor. Çünkü erdemler aptal bir zaaftan daha çok cazibeli görünmüyor. Eskisi gibi erdemlerin bir araya getirdiği yakınlıklar yerine zaafların kurduğu iş birlikleri daha yaygın görünüyor. Belki de zaaflara karşı kurulan erdemli görünme istibdadına karşı bir tepkiselliktir bu, bilinemiyor.

Olduğu gibi görünmek iyiydi. Fakat olmaya devam etmek varken neden duralım? Olduğum budur diyerek var oluşunu dondurmak, seyrini / hayat yürüyüşünü o toprağa çakmak, oracığa çakılıp kalmak da neyin nesi?

Şimdi herkesin herkesi zaaflarıyla kabul edip yücelttiği bir ortamda kim değişim, gelişim yoluna düşecek, bilinemiyor. Herkes birbirine karşı üstünlük kurmaya bu kadar alışmışken, kim kendisinin bir üstüne çıkmak isteyecek. Herkesin herkesi olduğu gibi kabul edip yargılamaması işi bir noktaya kadar harika ve çok gerekliyken, bu abartılıyor ve kimse kimsenin bir basamak daha kendinin üstüne çıkma arzusuna destek atmamış oluyor. Böyle bir yükseliş, böyle bir kariyerden de pek söz edilmiyor artık. Herkes ayak, en olmadı dizlerinin hizasında durmuşa benziyor. "Ben buyum, beni olduğum gibi kabul et!" 'te gölleştik. Bu koku oradan geliyor!

Belki bu yüzden; asla huzura eremiyor iç ülkemiz. Arka sokaklarımıza zırlayarak düşüyoruz her akşam. Geceleri iç çatışmalarımız artıyor vicdan dolaylarında. Belki bu yüzden o erken cennetimizi; huzuru bulamamış oluyoruz. Sevgilerimiz temelsiz. Sevgilerimiz fazla zaaflı ve bencil...

Belki bu yüzden; "Mutlu" kelimesi yeterince mutlu etmiyor hiç kimseyi. Öyle olmalı ki bir de "musmutlu" gibi bir kelimemsi geziyor dudaklarda.