Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
30 May 2023

​Siz bizi tanımlayamazsınız

Bu bir ayrışma yazısı değil. Fakat ille ayrışmak, kutuplaşmak isteyenin de yanında “Hepimiz insanız, hepimiz kardeşiz” türküsünü “çığıracak” da değiliz.

Biz tanımlamaktan yana değiliz. Tanımlamaya kalkışmak hadsizlik. Tanımak ve anlamaktan, anlaşmaktan yanayız. Siz bizi tanımlama hadsizliğine düştükçe biz de sizi yakından tanımış olduk. Birlikte yaşama kültürüne dair hem kişisel hem toplumsal çok çabalarımız olmasına rağmen siz bizi böyle bir tablo değerlendirmesine maruz bıraktınız. Alın, hayrını görün.

İnsana yakışan birilerini tanımlamaya çalışmaktan çok tanıma çabası. Şahsen hem de işaret parmağı ile gösterircesine ve ısrarla tanımlama çabası, tanımlayan hakkında oldukça kötü fikirler veriyor.

Yani tanımlama cüreti tanımlayanı fena halde ifşa ediyor.

Seçimler tanımlama/ hakimiyet kurma isteğini iyice açığa çıkardı. Hele de ikinci turla uzatmalarda iken her şey iyice açığa çıktı. “Celladına aşık bir halk, cahil, karanlık, yoksulluk sevici, gerici” bir halk olarak tanımlanır ve daha bilmem hangi olumsuz sıfatlarla tanımlanırken bir güzel tanımış olduk ötekilerin nasıl "insanlar" olduklarını… Ürkütücü profillerle durduk yerde, yakından tanı-ş-mış olduk.

Aynı ülkede yaşadığımız halde aynı ülkede yaşamadığımız netleşti. Aynı ülküde de...

Bu zorunlu, fiziksel olarak aynı topraklarda olma aynılığına rağmen farklılığı yalnızca hayata bakışımız ortaya koyuyor. Bakış açısı öyle sihirli bir gerçek ki; ışıyıp duran aydınlığı kendi gözünde inatla karartıyor ve körlüğü kendi distopyasına postalıyor. Açısız bir bakış, katı bir kindarlık sadece sahipleri için değil bir ülke için de çok ürkütücü. Tuşuna yanlışlıkla basıldığında hep aynı ezber ve tekrar cızırtıyı duyuyor, duyuyorsunuz. “Karanlık, cehalet, açlık, yoksulluk, umutsuzluk ve saire…” Onların gözü ülkemizi böyle görüyor. Kasıtlı, seçilmiş körlüğün cilvesi bu işte… Onlara göstermiyor kendisini umut, onlara görünmüyor; iyilik, güzellik, aydınlık ve gelişime doğru yürüyüşü ülkemizin. Perdeleri kapalı. Kurgusal bir distopya ülkeleri olmuş, orada, sabah akşam küfrederek yaşıyorlar.

Bir başka kültürün hakimiyetine, güdümüne, mandasına sivil-ce girdiklerini fark etmiyorlar. Açık-gizli eziklikle kendi kültürünü beğenmiyor, kültürel değerlerini, müktesebatını bilmiyor, bilmek istemiyor, bilmediğinden, cehaletinden dolayı yok sayma cüretini gösteriyorlar. Entelektüelleri, dantelektüelleri, sözüm ona bilim insanı olanları, sanatçıları en başta olmak üzere.

Bir de hırs ve hınçlarıyla başa çıkamıyorlar. Yenilgiyi zafer sanma yanılgısındalar. Kendilerini gülünç duruma düşürdüklerini bile fark edemiyorlar. Doğrusu bu ya farklı düşüncenin daha sağlam ve muhkem olarak karşımızda durmasını, bizi ciddiye alınası sorgulamalarla sorgulayarak daha dosdoğru olmamıza katkı sunmasını isterdik. Fakat yok. Durumları üzücü boyutta. Söylesenize; hangi coğrafyada sol düşünce bu kadar temsilsiz, temsilde yetersiz kaldı? Başarısızlığa, güçlü bir muhalif olmamaya karşı duyulan bu hırs, bu hınç nedir? Kinleri onları yere serdi. Düşüncelerini, ideallerini layık olan şekilde taşıyamadılar. Kendi düşünce disiplinini, diline doladığı ideolojisini sıkı bir liderden ve ülkesinin sağlamasını yapabilen bir muhalefetten bu kadar mahrum bırakmaya kimin hakkı var? Doyumsuz yenilgilere rağmen nasıl bir ısrar, nasıl tersine bir diktatörlüktür bu?

Birilerinin yerine utanma ve birilerinin yerine mahcup olma yorgunuyuz vallahi.

Bahar bunların yüzünden Türkiye'yi es geçti. Hınçlı demokrat dedeler ve yaşını almış ta başını alamamış laiklik elden gidiyor’cu nenelerin söz verdiği hiçbir şey olmuyor.

Yaz geldi.

Türkiye yüzyılı, sırf kendi görüşü iktidar olmadığı için Türkiye'yi distopya gören, distopya ilan edenlerin dışındaki herkese hayırlı uğurlu olsun.

Dünyayı kurtarmayı kendi karnını, kıt kafa ve bakış açısını, kaba, çok kaba konforunu kurtarmaya indirgeyenlerle kendini kurtarmayı dünyayı kurtarmaktan müstakil olarak düşünmeyen, buna tenezzül etmeyen şahsiyetler buluşmasına; kısaca: kaderin cilve sosyolojisi diyoruz. Bu sosyolojinin içindeyiz. Bu anlamda kendisinden vazgeçen, varlığını ülkesini ve dünyayı kurtarmaya adayan Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a selam olsun. Ne kadar yorulduğunu biliyor ve yorgunluğunu alacak şekilde daha sorumlu davranışlar ve çalışmalar içinde olacağımızı bildiriyoruz. Ve ayrıca kendi bilimsel, sanatsal, edebiyat, felsefe ve sinema alanlarımızdaki özel, özgün gayretlerimizle sürecek, kuru alkıştan öte-gerçekçi desteklerimizi bildiriyoruz.