Dolar (USD)
32.59
Euro (EUR)
35.02
Gram Altın
2458.31
BIST 100
9772.98
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

12 Kasım 2020

Siz benim neler çektiğimi nereden bileceksiniz!

Bir fidandım dirildim. Fırtınaydım duruldum. Yoruldum çok yoruldum... Taş duvarlar yıkıp geldim. Demirleri söküp geldim. Hayatımı yakıp geldim hey...

Gökte yıldız söner şimdi. Annem beni anar şimdi. Sevdiğim var kanar şimdi... Bir pınardım kan oldum. Yol kenarı han oldum. Yanıldım ah ziyan oldum. Ben ardımda yaş bıraktım. Ağlayan bir eş bıraktım. Sol yanımı boş bıraktım. Hey...

Siz benim neler çektiğimi nereden bileceksiniz...

Siz benim neden kaçtığımı nereden bileceksiniz...

Siz benim kime küstüğümü nereden bileceksiniz...

Siz benim neden sustuğumu nereden bileceksiniz...

Bugünlerde Ahmet Kaya’nın muhteşem yorumunun sözleri düştü gönlüme. Dert söyletir derler. Derdi olan ya konuşur, yazar ya da küskünlüğünü susarak ortaya koyar.

İnsan yorulur hayatın içinde. Yoruldum hayat gelme üstüme der. Acılarını, isyanlarını, terk edilmişliklerini, hayallerinin ve ümitlerinin kırılışlarını şarkılarla güftelerle dillere döker. Ne yorgunluğu geçer ne de acıları. Lakin sessiz sessiz göz yaşlarını akıtırken, içindeki fırtınalar daha da bir artar. Zira acıları, dağların kaldıramayı istemediği hayat yüküdür.

Kimi zaman derdi olanlara derman olayım derken kendi derdine derman bulur. Bazen de kendi derdine derman olayım derken dertlerine yenilerini ekleterek suskunluğu tercih ettirtir.

Kiminin davası karın doyurma, makam şan şöhret, günlük telaşlar üzere, kiminin davası da yücelerdedir. İnsanın uğruna ölümü göze alabileceği bir davası olması ne güzeldir.

Çoğunlukla yaşarken anlaşılmaz, etrafındakiler anlam veremez yaptıklarına. Lakin ölüm ne güzeldir. Eğer arkasında bıraktıkları görünürse methiyeler dizilir. Hayatı tek tek toplanır, nerede neler yaptığı araştırılarak biyografisi çıkarılır. Hatta yarışmalara konu bile olur.

Hayat işte! Can bedendeyken değeri olmayan cansız bedenine suçluluk duygusunu kapatmak istercesine ikramlarda bulunulur.

Her insan ayrı bir alem, ayrı bir kitaptır. Bizi en çok geliştiren öyle sanıyorum ki içinde bin bir alemi saklayan insanı okumaktır. Rahman olan Allah insanı en güzel suret ile yarattığını beyan buyururken cahilliğine, doyumsuzluğuna, bir vadi dolusu malı olsa ikincisinde gözü olduğuna, aceleci ve sabırsız olduğuna da vurgu yapmıştır.

Bilgi elbette amel etmek içindir. Cennetin yolu iyi niyetlerle dizilmemiştir. Eğer maksat hem bu dünya hem de ahiret cennetiyse her şeyin sahibi olanın verdiği bilgi ile hareket edilmelidir. Aksi takdirde bir çok emek zayi olacaktır.

Bilginin ve ilmin tek kaynağı olan vahye sarılanlar kopmaz bir ipe tutunmuştur. İnsanoğlunun bilgisi öncelikle Allah Teâlâ’nın öğrettikleridir. Değişmez ve yanılmaz tek bir bilgi kaynağı vardır, o da yaratıldığı ilk günden beri görevlerini eksiksiz yapan kevni ayetler ve yaşanılarak örnek olan vahyi ayetlerdir.

İnsan doğumundan ölümüne kadar girdiği ilişkilerle elde ettiği bilgilerle ya Rabbine yaklaşır ya da uzaklaşır. Ya şükreden ya da küfreden olur. Halbuki duyan kulağı, gören gözü, seven kalbi şükür için yaratılmıştır. Gözler kör, kulaklar sağır, kalpler de gaflette ise ne umut ne de ümit vardır.

Soru sormak yaşamak için önemlidir. Sorular insan olmak ve insan kalmak içindir. Sorgulamak ise inkara sebep olabilir.

Biliyoruz ki yaşamak için görmek gerekir. Mutluluk ancak doğru düşünceye, doğru düşünce de doğru kararlar alıp uygulamaya bağlıdır. Aksi takdirde geçmişin acıları, geleceğin korkuları bizi rahat bırakmayıp, içinde olduğumuz anı iyi yaşatmayacaktır. Sonunda da hayatın faturasını şarkılara şiirlere dökerek, yoruldum hayat gelme üstüme dedirtecektir.

Bilinen odur ki, ne kadar yorulsak da, ne kadar korksak da, ne kadar büyük acılarımız olsa da başa gelen çekilecektir. Aksi takdirde “Siz benim neler çektiğimi nereden bileceksiniz” diyerek isyan edilecektir.