Siyonizm ile savaşmak!..
SAYIN Erdoğan, TBMM’deki konuşmasında, “İsrail gözünü Türkiye’ye dikti!” dedi.
Arz-ı Mev’ud meselesi.
Siyonizm’in çılgın hayali.
İsrail, gözünü yeni dikmedi Türkiye’ye.
Gözü hep üzerimizdeydi ve sinsi sinsi uyguladı projelerini.
Darbeler yaptırdı, darbe girişimlerini, iç ayaklanmaları
organize etti.
PKK Terör Örgütü’nü üretti.
FETÖ’yü üretti.
Her yere, memleketin en hayati güvenlik kurumlarına
adamlarını soktu.
Medyada en kritik yerleri tuttu.
Eğitim dünyamızı zehirledi.
Sinema-dizi film sektörü üzerinden, MANEVİ VATAN’ı yıprattı.
Öyle ki…
İnsanlar çocuklarına Recep, Şaban, Ramazan isimlerini koymaz
oldular.
Özellikle güzelim Şaban, “aptallık” sembolü oldu!
Müslümanlar, hep üç kağıtçı tipler olarak karikatürize
edildi, filmlerdeki hacılar, hocalar en sahtekâr, en rezil insanlardı.
Toplum hızla tüketime yönlendirildi, önce gazeteler,
dergiler, televizyonlar üzerinden, ardından sosyal medyanın da katılmasıyla
hepsi üzerinden “Harca Türkiye!” mesajları verildi!..
Toplumun adalete, eğitime, siyasete, medyaya, ilahiyata,
ilahiyatçıya güveni sarsıldı.
Üniformalılar
ayartıldı, milletin parasıyla alınan tankların namluları millete döndürüldü.
Yargıya feci sızdırmalar yapıldı, mağdurun sığınağı tahrip
edildi.
Gezi olaylarından bu yana bin türlü operasyona maruz
bırakıldık, ekonomimiz de, iç barışımız da ağır darbeler aldı.
Medya üzerinden yürütülen tahribat operasyonları en
yamanları oldu.
Bazı gündüz kuşağı programlarında Anadolu Ailesi’nin dibine
dinamitler yerleştirildi.
Dizi filmler aracılığıyla, her türlü rezillik teşvik edildi.
“Müzik” ve “futbol” endüstrileri üzerinden zemin kaydırıldı!
Bütün bunlar yapılırken…
Bölücü akımlar, dışarıdan içeriden desteklendi.
Vatandaşın gönlünde yer etmiş “antisiyonist kanaat
önderleri” operasyonlara maruz bırakıldı, kenara itildi.
***
Anadolu İrfanı, bütün bunlara direnmesi bildi, şükürler
olsun ki…
Türklerle, Kürtler arasında “çatışma” iklimi oluşturmak
isteyenlerin tezgâhları büyük ölçüde bozulmuşsa, Anadolu İnsanı’nın “etle
tırnak” olmayı bilmesindendir.
Siyonizm’in göz diktiği vatanımızı her türlü tehlikeden
korumanın tek çaresi de, Anadolu Ruhu’na sahip çıkmaktır.
Türkiye’nin son yıllarda “milli savunma” alanındaki dev
adımları, bütün vatanseverlerin gurur kaynağıdır.
Ümit kaynağıdır.
Bununla birlikte, eğitim, kültür, medya alanındaki
“gerçekten yerli ve milli olan” hamlelerin gelmesi, en az “milli savunma” hamleleri kadar
mühimdir.
“Milli Savunma” alanında ne kadar büyük adımlar atarsanız
atın, iş, bu imkânları kullanacak insan unsurunda düğümlenmektedir.
Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi, bu millet, kendi parasıyla
temin edilen silahların namlularının kendisine dönmesinin çok acı misallerini
yaşamıştır.
Tarihinden habersiz olan, ya da tarih bilgisi “balığın
tırmandığı kavak”tan ibaret olan kitlelerin, hele de yüreklerindeki “Anadolu
İrfanı”, “Anadolu Feraseti” zırhları da sökülüp atılmışsa, oyunlara gelmeleri
kaçınılmazdır.
Bir yanda geleceğe dair ümitlerimiz var, diğer yanda da,
“milli birlik ve bütünlüğün” ne anlama geldiğini idrakten uzaklaştırılmış
kitlelere baktıkça tırmanan endişelerimiz.
Sayın Cumhurbaşkanı’nın “Anadolu’nun savunması, Gazze’den,
Libya’dan, Bosna’dan başlar!” tespitinin ne anlama geldiğini “idrak” edebilmek
tefekkür meselesidir. Tarihi gerçeklerin farkında olma meselesidir.
Rahmetli Erbakan Hoca’nın “Siyonizm’in insanlığın başındaki
en büyük belâ olduğunu” ortaya koyan konferanslarından, milyonlarca gencimiz ne
yazık ki habersizdir.
Gençlerimizin büyük bölümü, pop ile top, test ile tost
arasında sıkışmış vaziyettedir.
Milyonlarca üniversite öğrencimiz için en büyük ideal, ya
yurt dışına ya da memuriyete kapak atmaktır. Sayın Cumhurbaşkanı’nın
“varoluşsal tehdit” olarak nitelendirdiği “Nüfus artışının iyice azalması”
meselesi, önümüzde dağ gibi durmaktadır.
Aile Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş’ın, “20-25 sene sonra
askere gönderecek genç bulamayacağız!” cümlesiyle işaret ettiği tehlike, bizim
için “beka” meselesidir.
Gidişattân endişe duyan vatandaşlarımız, yöneticilerimizden
şikâyet ve tespitlerin çok ötesine geçmelerini…
Bu “varoluşsal tehdit”e karşı, sonuç getirici adımların
atılmasını beklemektedir.
Bizim, topu yöneticileri atıp bir kenara çekilmek gibi bir
lüksümüz de olamaz. Eğitim, aileden başlar.
Biz, alanı boş bırakırsak, okullara boşluktaki çocuklar,
gençler gider!
***
Uzun sözün kısası:
Memleketimiz, tarih boyunca çok büyük imtihanlardan geçmiş,
çok büyük saldırılara maruz kalmış, işgal girişimlerine uğramıştır.
Her seferinde de, karşısına çıkartılan büyük engelleri
aşmayı bilmiştir. Memleketimiz bugün, İsrail Terör Örgütü’nün yönettiği “batıl
ittifakı”nın çok büyük tehdit dalgasıyla karşı karşıyadır.
Sınırlarımız az ötesinde “teröristan”ın, daha da doğrusu
“Siyonistan”ın kurulması için düğmeye çoktan basmış bulunan “batıl ittifakı”nı
yıkmanın tek yolu…
“Hakk”a sarılmaktır.
‘Manevi Vatan’a sahip çıkmaktır!
“Batıl ittifakı”nın bünyemize soktuğu mikropları söküp
atmaktır.
Memleketimizi, kendimizi, gençliğimizi “sapkın akımların”
etkisinden kurtarmaktır.
Bunu yapabilecek miyiz?
Allah’ın izniyle, evet.
Çok zor olacak, çok çok zor olacak ama başaracağız Allah’ın
izniyle.