Siyonist
Gazze’deki çatışmalar insan hakları ile Siyonizm arasına sıkıştırılan dünya sistemindeki çatlakları bir kez daha gün yüzüne çıkardı.
Hitler’in katliamlarından kendisini sorumlu tutan
Almanya’nın, Saksonya-Anhalt eyaleti, “İsrail’in var olma hakkını tanıdıklarını
ve İsrail Devleti’nin varlığına karşı her türlü çabayı kınadıklarını” yazılı
olarak beyan etmeyen hiç kimseyi vatandaş yapmayacak.
ABD Temsilciler Meclisi, Siyonizm karşıtlığını antisemitizm
olarak niteleyen kararı onayladı. Onayın hemen ardından ABD Kongresi
üniversitelerde antisemitizm soruşturma komisyonu kurarak, İsrail katliamlarına
karşı öğrencilerin gösterilerine göz yumdukları gerekçesiyle Harvard Rektörü
Claudine Gay, Pensilvanya Rektörü
Elizabeth Magill ve MIT Rektörü Sally Kornbluth’u sorguya çekti. Yönetimin,
Kongrenin, bağışçıların ve Siyonistlerin baskılarına daha fazla dayanamayan
Elizabeth Magill istifa etti.
İsrail’in Gazze’de ABD, İngiltere, Almanya, Fransız
silahlarıyla Filistinlilere yaptığı soykırım devam ederken 7 Ekim’de yüzlerce
İsraillinin, İsrail helikopter ve tanklarından ateş açılarak öldürüldüğü ayan
beyan ortada iken, uyduruk soykırımı kınamadıkları için rektörleri, kamu
görevlilerini istifaya zorlamak siyonizmin en iyi yaptığı şey. Dünyanın dört
bir yanına akademik özgürlük mavraları okuyanlar milyarder Yahudi bağışçıların
kontrolündeki üniversite yönetim kurullarının öğrencilerin vicdanlarını susturmak
için neler yaptığını bir kez daha gördük.
Birleşmiş Milletler (BM) Dünya Gıda Programı (WFP) İcra
Direktörü Yardımcısı Carl Skau, “Gazze’de yeterli yiyecek yok. İnsanlar
açlıktan ölüyor. Binlerce çaresiz ve aç insan yardım dağıtım merkezlerini
dolduruyor. Kanun ve düzenin çökmesiyle anlamlı bir insani operasyon yapılması
mümkün değil. Kış yaklaşırken Gazze vatandaşları sağlıksız barınaklarda ya da
sokaklarda yaşıyor. Hastalar ve yeterli yiyecekleri yok.” Açıklamasını yaptı.
Açıklama, Gazzeliler İsrail bombalarıyla ölmeyeceklerse açlıktan ve hastalıklardan
ölecekler anlamına geliyor.
İsrail katliamlarının yılbaşına kadar mı, yoksa şubat sonuna
kadar mı sürmesi gerektiği konusunda ufak bir detay dışında Netanyahu ile anlaşan
Biden yönetimi, bir yandan BM Güvenlik Konseyi'nin ateşkes kararını veto
ederken, öbür yandan Filistinlilerin katledilmesi için on binlerce tank topu
gönderdi. Blinken sosyal medya hesabından, “Bazı MF senatörleri İsrail'e askeri
desteğimize şartlar koymak istediler, bu yüzden İsrail'e değeri 100 milyon doların üzerinde
olan 13 bin tank mermisini derhal sağlamak için Kongre'yi bypas etmek için acil
durum yetkisini kullandım” diyerek silah satışlarından alacağı komisyonlar için
demokrasiyi askıya alabileceğini gösterdi.
Ekvador'un Rafael Correa yönetimindeki eski dışişleri bakanı
Jacobin de, İsrail saldırılarının Filistin mücadelesini yeniden küresel
politikanın ön saflarına yerleştirdiğini belirtti. Son dönemde İngiltere ve ABD
yönetimlerini avuçlarının içinde tutan Siyonistlerin İbrahim anlaşmaları
dayatması ile Filistin ile Arap dünyasının dayanışmasını nerede ise yok etmişti.
Sudan’da Ömer Beşir’i devirdikten sonra Sudan, Etiyopya,
Somali’nin Filistin’e destek veren sesini kısan, İsrail’e en net tepki Latin Amerika’dan geldi.
İsrail'in Gazze'ye saldırısı, Küba ve Venezüella gibi insanlık vicdanına önem
veren ülkeler gibi Kolombiya , Şili ve Honduras Tel Aviv’deki büyükelçilerini
geri çağırdı; Bolivya ilişkileri kesti.
Siyonist işgalin destekçisi ABD, Batı Avrupa ve NATO’nun
aksine, Çin ve Rusya, başkenti Doğu Kudüs olan Filistin devletini tanıdığını
ilan ettiler. Netanyahu, Ukrayna savaşına rağmen özellikle Suriye operasyonları
için Putin’i kontrol altında tutmayı başarırken, Çin’in de ekonomik bağlar
üzerinden Gazze katliamına sessiz kalmasını sağlamak istiyor. Netanyahu’nun en
büyük başarısı ise Hindistan’ı yanına çekmesi oldu.
Gazze’de iki ayın üstündeki çatışmalarla Filistin meselesi
yeniden masaya yatırıldı. İsrail’in etnik temizliğinin boyutu, meşruiyetini de
temelden aşındırmaktadır. Artık insanlar Nikaragua’daki Kontraların sözde
demokratik ülkelerin gözünde niçin iyi, vatanını savunan Hamas’ın niçin kötü
olduğunu sorguluyorlar. Varılan sonuç ise, iyi ve kötü kavramlarının Siyonizmin
emrindeki İngiliz, Amerikan/küreselci imparatorluğunun karşısında veya yanında
olmakla anlamlandırılmasıdır.
Her şeye rağmen Hamas, direnişin hakkını vererek Siyonizmin
kalelerini bir bir yıkıyor. BM oylamasında ABD’nin yalnız kalması, İngilterenin
de çekimser kalması, insanlığın vicdanına karşı Siyonist faşizmin daha ne kadar
dayanabileceğini sorduruyor insana.
Sadece dün 50’nin üzerinde Siyonist katil Hamas mücahitleri
tarafından gebertildi, 600’ün üzerinde bebek katili Siyonist yaralandı. Sahadaki
Hamas başarısı İsrail Savaş kabinesini de karıştırdı. Savunma Bakanı Galant ile
Başkan Yardımcısı Gantz sahadaki durum yüzünden toplantıyı terk ettiler.
Hamas’ın Tel Aviv’e göndereceği leşlerin sayısı İsrail’in 2 ay, ABD’nin ise bir
ay olarak ön gördüğü katliam takvimini kısaltacaktır. Ekonomi ve teknoloji
yönünden siyonizme esir olmuş milletler Türkiye gibi iyi örnekleri önlerinde
gördüğü sürece insanlık vicdanının Siyonist cinayetlere baş kaldırma cesareti
artacaktır. İsrail, arzı mevud sevdasıyla gerçekleştirdiği Gazze katliamlarıyla
kendi meşruiyetini tartışılık hale getirmiştir. İsrail’in haritadan silinmemesi
için önümüzdeki günlerde, ABD’nin BM’yi ateşkes toplantısına çağırdığını
görürseniz şaşırmayın. Yeterki, Hamas, sokak savaşını iyi götürsün, Tel Aviv’e
bol bol Siyonist leşi göndersin…. Vesselam…