Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
16 May 2023

​Siyasi tercihler anı notları

Hatırlarım; dedemin ne sıkı bir Demirel takipçisi olduğu yılları. Çok akıllı ve özgüven sahibi bir usta, küçük, yerli sanayici olduğu ve önceden zor kabullendiği radyodan Demirel’i nasıl “seyrettiğini… “

O sıralar babamın gizlice merhum Erbakan’ı desteklediğini. Büyük babanın siyasi tercihlerinin üstüne başka bir tercih yapmanın saygısızlık olarak algılandığı ve sülale-aile içi farklı tercihlerin saklandığı yılları… Matematiği güçlü fakat Latin alfabe ile okuma yazma bilmeyen dedemin bilmediği bir “zula”da, büyük kütüphanenin gölgesinde merhum Erbakan’ın biyografisi, o zamanlar pek uzak bir hayal gibi görülse de ülkenin bilimsel, teknolojik atılımları için ön gördüğü gelecek, o sıralar bu ülke için umutsuzluk konusu olan o ileri vizyonu henüz bir takım kitaplardan okuyorduk. Fakat ne muhteşem bir zulaydı. Köy enstitülerinin işleyişine dair sıkı irdelemelerin raporu kalın kitaplardan tutun da siyasi liderlerin biyografileri, uzak-yakın tarihe dair muarız kitaplar… ve teoloji, edebiyat, felsefe, sanat devam edip gidiyordu. Dedem köyden şehre bize kalmaya geldiğinde onun Erbakan hakkında bıyık şeklini kastederek “sümüklü” dediğini ve kazara radyoda Demirel konuşuyorken radyonun önünden geçen biz torunlarına nasıl kızdığını da hatırlıyorum.

Şimdi ülkenin geldiği nokta; o zamanlar çok uzak sanılan, umutsuzluk konusu olan bir nokta.

Bizim kuşağımız bu sürecin tanığı. Artarda yaşanan askeri darbelerin tanığıyız. Askeriyenin paçasına yapışmış ve her istemediği siyasi tercihte kendi halkını susturmak için askeri güçleri “biz irticacılara” karşı bir tehdit unsuru olarak kullanan şımarık yapılanmanın, şımaracağı vesayetler bir bir düşünce kanlı darbeye bile niyetlenen o nankör, o kindar yapılanmanın bizzat şahidiyiz. Kendi ülkemizde sivil veya resmi vatandaşlık haklarımızın sırf inancımızdan dolayı elimizden alınışına, kamusal alandan tart edilip hapishanelere atılışımıza, evlerimize kovuluşumuza, ülkemizin bütün kaynaklarına el konuluşuna, biz öz halkının ise karın tokluğuna, yoksul ve gelişme imkanlarımızın blokelendiği, aşağılanmış bir hayata mahkum edilişimize … hepsine tanığız.

Fakat İslam terbiyesi almış insanlar olarak kargaşa ve talanla değil, insana yakışan bir kavga edebiyle ve demokratik, hukuki yollarla çabalarımızı sürdürdük. Toplumsal değişime katkı sunacak birbirinden farklı çabalarla, yeniden döndüğümüz mesleki alanlarımızda açtığımız bilimsel, teknolojik ve sanatsal çabalarla kimi zaman kasıtlı olarak sekteye uğratılan var oluşumuzu ısrarla sürdürdük. Çünkü biz Hakk’a karşı sorumluluğu halka karşı sorumlulukla doldurmuştuk. Allah’a kul olan bir şahsiyet olmayı insanlığa faydalı olmak şeklinde anladık. Bu yıllara uzun yollardan, birer ömürlerden geldik.

Ve özenle sevdiğimiz, saydığımız sevgili Cumhurbaşkanımız… Gerçek abimiz. Ailemizde bizimle büyümüş, bize saygıyla abilik yapmış gibi yakın duygularla sevdiğimiz insan.

Nefret edilerek de “sevilen” bir lider olma özelliğine sahip… Düşmanlarla dost olarak ve gayri meşru her yolla da devrilmeye çalışılan, kendisine duyulan ölçüsüz kine dayanılarak adeta bir kin dini kurulan insan… Sırf ona duyulan kinle motive olan, sabah akşam o kinden aldığı güçle küfür virdi başta olmak üzere hakaret, aşağılama, alay vs gibi diğer gündelik virtlerle kînî vecibelerini yerine getiren bir güruh var. Gördüğüm kadarıyla çok kini bütün insanlar. Psikolojilerine son derece zararlı bir oranda yaşıyorlar kinlerini. Ülkenin birlikte yaşama geleneğini olumsuz yönde etkisi altına alan orantısız bir kin bu. Onların bu katı kindarlığı yüzünden sıradan bir İstanbul gününün bile gergin yaşanma ihtimali var.

Bir kesimin böylesine nefret ettiği o insan bizler için, büyük bir kesim için de çok kıymetli! Aileden biri olarak gördüğümüz Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan. Üst üste uzun yıllar canını dişine takarak ülkenin bu günlere gelmesinin en kıymetli vesilesi. Sıkı ve revize edilen ekibi olsa da yeniden devam edeceği ve çok iş yükü olan bu yıllarda herkesin, hepimizin bir işin ucundan tutması gerekiyor... Sivil bilinç hala çok yetersiz... Meydan ve sloganla vazife ifa edildi sanılıyor. Bir de devleti ebeveyni gibi gören serseri çocuk hallerini atmalı üstümüzden. Her şeyi devletten bekleyen değil, irade ve gücünün farkında olan aktif bir halk olarak başka türlü büyümeli, olgunlaşmalıyız. Nerelerden geldiğimiz, yaşadığımız veya bize yaşatılan, dayatılan süreçleri hatırlamamız bu açıdan çok önemli.

Şimdi’nin, yaşanıyor olanın, an’ın da farkında olarak bütün bir zamanın çemberini bilinçle çevirmek için…