Siyasi partiler çöplüğüne ilk adım
Türkiye’nin selameti, CHP’nin halka yönelmiş altı okunun kırılmasına bağlı. İlk oku gitti gidiyor. CHP’nin Cumhuriyet ve Atatürk düşmanları ile dolmaya başladığını anlatan Muharrem İnce, Memleket Hareketi’ni başlatarak yeni bir parti kurma yolunda ilk adımı attı. Diğer okların da birer ikişer kadük olması ile CHP’nin siyasi partiler çöplüğündeki yerini alma süreci başladı.
Atatürk dönemindeki adıyla Cumhuriyet Halk Fırkası, halka
rağmen halkı yönetmeye çalışan bir teşkilattı. Küçük bir azınlığın, halka baskı
yaparak halka zulmettiği bir dönemdi. Türk insanının bu yönetim şeklini kabul
etmemesi üzerine de, jandarma ve olağanüstü yetkiye sahip mahkemeler
kullanılıyordu. Seçim kelimesi, yönetimin belirlediği kişiye halkın oy vermesi
anlamına geliyordu. Parti yöneticisi ile vali ve belediye başkanı aynı kişiydi.
Cumhuriyetin ilk 30 yılında jandarma zulmü halkın üzerine
tam bir kâbus gibi çökmüştü. Hele 1940’lı yıllar, Türk insanının jandarma
çizmesi altında ezildiği vahşet yıllarıydı. Ne zaman ki ABD’nin zoru ile çok
partili sisteme geçme kararı alındı. Cumhuriyet Halk Fırkası’nın aklına halkın
ayağına gidip ihtiyaçlarını sorma fikri geldi.
***
Cumhuriyet kurulduğundan beri altı kez seçim yapılmış ama
her seçime CHP tek başına seçime girmişti. Parti başkanının belirlediği
mebuslar ve belediye başkanları da halk tarafından seçilmişti! Seçimler açık
oy, gizli tasnif sistemi ile yapılıyordu.
1946’daki seçimlere ise iki parti katılacaktı. Bunun üzerine
CHP’nin adayları yurdun dört bir yanına dağıldılar ve halkın arasına karışarak
vatandaşlarla konuşmaya başladılar. Mebus adaylarından biri de Karadeniz’in
köylerini gezmeye başlamıştı. Köyün birinde çeşme başında destisini doldurmaya
çalışan yaşlı bir nine görünce hemen yardımına koştu.
Nine, “Evladım sen kimsin, nereden gelir, nereye gidersin?
diye sorunca; mebus adayı geliş amacını anlatarak nineye yardım etmek için
elini uzattı. Nine “Aman evladım, ben bu su ile abdest alacağım. Sakın dokunup
mundar etme” dedi.
Türk insanının basireti yüksekti. 30 yıl jandarma dipçiği
altında inim inim inlediği halde inancından asla taviz vermemişti. Türk
Milleti’ni Avrupalılara benzetmek için yapılan devrimlere karşı çıkanlar hiç
tereddüt etmeden boyunlarını celladın baltasına uzatmışlar, zulme boyun
eğmektense şehit olmayı tercih etmişlerdi.
***
CHP’nin bu zihniyeti hiç değişmedi. Günümüzde de halka
rağmen halkı yönetme zihniyeti aynı şekilde devam ediyor. Kemal Kılıçdaroğlu,
nerede devlet millet düşmanlığı ile sivrilen bir isim bulursa onu hemen parti
yönetimine monte ediyor. Atatürk, mezarından kalkıp kendi kurduğu partide arz-ı
endam eden bu millet düşmanlarını görse herhalde ilk yapacağı iş, Bay Kemal’e
esaslı bir Osmanlı tokadı akşetmek olur.
PKK’nın siyasi kolunun desteği ile kazandıkları
belediyelerde de hizmet etmemek için ne gerekiyorsa yapıyorlar. Milletine ve
memleketine hizmet aşkı ile çalışanları işten çıkarmanın yanı sıra temel atmama
törenleri yaptıkları en belirgin icraat.
Dün metroya binerken baktım şahane (!) bir broşür
hazırlamışlar. Kuşe kâğıda 52 sayfa. İsmi “25 Soruda Kanal İstanbul.” Açıp
okudum. Ne kadar yalan dolan, alavere dalavere varsa doldurmuşlar içine…
Cumhuriyet tarihinin bu en büyük projesini yaptırmamak için milletin beynini
yıkamak için döktürmüşler de döktürmüşler. Hiçbir bilimsel veriye dayanmayan
karalama metinler…
Broşür şöyle bitiyor: “Tercihini yap, iradeni göster: Ya
Kanal, Ya İstanbul.” Sanırım milletin yeni bir seçimde CHP yalanlarına ve
hizmet engelleme politikasına vereceği cevap, tercihini yaparak onu siyasi
partiler çöplüğüne gömmek olacaktır.