Siyasi parsa kavgası
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Balkan gezisi öncesiyle de sonrasıyla da oldukça keskin politika değişikliklerine sahne oldu.
Yola çıkmadan havalimanında yaptığı açıklamalarla Yunanistan’a Adalar konusunda verilen ültimatomun karşılık bulduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Yunanlıların yola gelmeye başladığını vurguladı.
Yunan tarafından yapılan açıklamaları izlediğimizde “Bir gece ansızın gelebiliriz.” açıklamasıyla birlikte Yunanların kendilerini bir anda NATO’ya savurarak “Bu açıklama hiç hoş olmadı!” tadında bir geri vites yaptıklarını gördük.
İstenilen olmasa da en azından krizi tırmandırmak yerine korkuya boyun eğen Yunan siyasetçiler var.
Yunan halkının sözde bağımsız medyası olsa da aslında siyasi partilere angaje yapıları, siyasetçilerin gerilim ve zafer açıklamalarını parlatmaktan bir başka bir işe yaramıyor.
Ege’nin havası tüm komşuları çarpıyor demek ki...
Neyse...
Bosna Hersek, Hırvatistan ve Sırbistan gezisinde öyle açıklamalar yaptı ki Cumhurbaşkanı Erdoğan, acaba biz “ABD’yi bırakıp yerine Rusya’yı mı koyduk?” sorusunu kendime sormak zorunda kaldım.
Avrupa’nın "Rusların kinini" üstünü çektiği ve Putin’in bir bir vanaları kapattığı bir anda oldukça reel politik bir yaklaşım olsa da, Ukrayna ile ilişkimizi göze sokmadan Rusya ile yakınlaşabilmek gerçekten de siyasi bir zeka göstergesi...
Dışarıda dengeler sürekli değişirken içeride de işler hiç mi hiç durulmuyor.
CHP’li Gürsel Tekin’in durduk yere iktidara gelmeleri durumunda HDP’liler bakanlık verilebileceği açıklamasını gündeme getirmesi tesadüf olarak değerlendirilmemeli.
CHP’de Kılıçdaroğlu sonrasına yönelik hazırlıklar artarken yarıştan geriye düşenlerin salvolarını dikkatli izlemek gerekiyor.
Ortada parsa yok ama kavgası var.
Halbuki gerçek ise ekmeğe talim siyasetin devam ettiği...
Muhalefet kanadı bir türlü toparlanamazken aşağı ve yukarı yönlü oy hareketi potansiyeline sahip İYİ Parti’nin çıkışları bambaşka bir düzeni ortaya koyuyor.
Yavuz Ağıralioğlu’nun sert bir şekilde öne çıkması parti içindeki duruşunu göstermek istemesiyle alakalı.
Gelecek beklentileri yüksek...
CHP’de ikbal kavgası var da İYİ Parti’de olmaz mı?
Allah’tan büyük partilerde ikbal ortaya koyacak isim kalmadığından böyle kavgalar çıkmıyor.
Ama siyasette adaylık tartışmasından seçim vaktine kadar her şey masada kapanmayan bir defterin sayfalarında duruyor.
Her hafta aynı şeyleri konuşurken iktidarın -İyi ya da kötü fark etmez- politikalar geliştirdiğini görürken muhalefet kanadının “Biz kazandık.” havasıyla bölüşme kavgasına girmesi çok garip...
İstanbul ve Ankara’da başlayan kavgalar, koalisyon sisteminden çıkılmış olmasının ne kadar da doğru olduğunu gösterirken denetleme mekanizmasının eksik kalmasının yolsuzluk suçlamalarında oluşturduğu sessizliğin beraberinde getirdiği garip bir paradoks yaşıyoruz.
Her şeyin iyisini, güzelini bir kerede elde etmek sadece hayal galiba...
Vatandaşı politize edecek dilin öncelendiği bir siyaset iyice gündemimize girmiş durumda...
Erken seçim olmazsa eğer Haziran ayına kadar giderek yükselecek bir tonda keskin çizgileri olan cümlelerin pimi çekilerek karşı cephelere atıldığı süreci şimdiden yaşamaya başladık.
Vatandaş, sana diyorum bak:
Söze, lafa bakma...
İcraata bak...
Eyleme bak...
Masaya eli ayağı tutan bir çözüm getirene bak...
Senin oyun için her şeyi söyleyen dudakları sakın alimden sayma...
Bak söylüyorum, sonra “Elim kırılaydı da...” diye başlayan cümlelerle çok hayıflanırsın...
Benden uyarması...